section 1

139 15 12
                                    

yine yoğun, bir o kadar da güneşli bir gündü o gün. tabi, güneşli havanın aksine geceye dek hastanenin içi kasvetliydi yoğunluktan dolayı; jaehyun'uysa bu kasvet oldukça yormuştu. öyleydi ki dinlenme odasına zar zor atmıştı kendini; o ince, uzun bedenini geldiği gibi koltuğa bırakmıştı tüm zarafetiyle. kirpikleri örtünmüştü birbiri üzerine bedeni kıvrılırken yattığı yerde, en son ne zaman yemek yediğini hatırlamıyordu; sanırım kahvaltıylaydı, ya da belki öğle arası sandviç yemişti... yoksa o dün müydü?

kendi düşüncelerinin bile aklında karışacağı kadar yorgundu zihni, ancak bu hengâmeye karşılık güzel dudaklarını kıvırmayı ihmal etmemişti iki yana. jaehyun böyle bir genç adamdı, bütün şartlara karşın her zaman yüzünde bir gülümseme yeşerebilirdi. mutluyken her zaman çiçekler açardı yüzü nihayetinde, gülümsemelerden kasıt yorgun ya da hüzünlü olduğu zamanlarda bile insanlara gösterdiği o tatlı kıvrımlardı, güzel gamzelerini ortaya çıkaran ufak kıvrımlar...

kirpiklerini kırpıştırdı huysuzca, gülümsemesi dudaklarını bundan sebep büzmesiyle bozulmuştu. oldukça uykusuzdu ancak uyuyabilecek kadar rahat edememişti; hassastı bu konuda biraz, rahat olmadıkça bırakamazdı kendini uykunun kollarına. kıyafetinin uygunsuz bir şekilde dağılmasını, ya da birinin onu o şekilde görmesini istemezdi. aynı zamanda bu koltuklar rahat olsa da beli ağrırdı, yatağı dışında pek sevmezdi başka yerleri.

büzdüğü dudaklarından nefes vererek doğruldu, ellerini yaslayıp geri yatmak için yalvaran bedenine karşı koymuştu. ellerini yavaş yavaş koltuk kumaşında gezdiriyordu bulunduğu konumda durabilmek için, yoksa tekrar devrileceği aşikardı. kaçınılmaz yorgunluğuna direnmeye çalışıyordu sadece, oysa onun için endişelenen arkadaşına dinleneceğini söyleyerek gelmişti buraya.

belki de biraz palavra sıkmıştı sessizliği yakalamak için. çünkü her ne kadar işi buna uygun olmasa da sessizliği, dinginliği ve sakinliği severdi jaehyun. ihtiyaç duyardı nazik ruhu bazen bunlara, gördüğü yaşamların ağırlığından belki de saklanmak içindi bu arzusu, bilinmezdi ancak tek bildiği bunu çokça sevdiğiydi. ne zaman fırsat bulsa kimsenin olmadığı bir yere kaçar kafa dinlerdi, aksi halde tüm gün bir ruhtan farksız olurdu poliklinik içinde dolanan bedeni. tıpkı şu an öyle olmamak için yaptığı gibi, bir süre sessizliği dinlemek ona iyi gelirdi, ruhunu besleyen bir müziğin yerini alırdı sükunet.

en sonunda kendine yenik düşeceğini bilen jaehyun inat etmişti, yüzünü yaslama isteğine karşılık ayağa kalkarak kendini dizginlemeye çalıştı. ellerini kavuşturarak gerdi bedenini, kaslarının gevşemeye ihtiyacı olduğunu oldukça net bir şekilde seziyordu.

"anlaşıldı," dedi kendi kendine. bu esnada gözleri pencereden dışarıyı, şehir ışıklarını bulmuştu. "bu gece çok zor geçecek."

gözleri dalmıştı camdan öteye, o ışıklar her zaman ilgisini çeker olmuştu. bir yandan da bilirdi o ışıkların arkasında yaşanan endişeli hayatları. sonuçta her bir yeni güne bunlardan birçoğuna şahit olmak üzere uyanırdı. bundan sebepti belki de ilgisi, saklananları bildiği halde gördüklerinin güzelliğine karşı gelemezdi. çünkü karanlığını aydınlatmayı sevdiği şeylerdi sakınılanlar, tıpkı bu ışıklar gibi.

tüm bu yorgun düşüncelerin ardından duyduğu tanıdık sesle uykudan uyandırılmış gibi hissetmişti. öyleydi ki tuttuğu ellerini ve gerilişini bu şekilde fark etmiş, ateşe değmişçesine sekerek düzeltmişti kendini. "jeong jaehyun?"

gözleri bir süre uzun figürü süzdü, kapıdan içeri tam adım atmasa da aralık kapıdan görünüyordu uzun vücudu. tek kaşını kaldırmıştı merakla; gözleri yine aynı keskinlik ve kararlılıkta bakıyor, en güzel kahverengilerle ışıldıyordu. genç oğlanın süzmeye utanıp bakışlarını kaçırdığı bedenini yavaşça kapı aralığından kaydırarak içeri girmeden önce gülmüştü kendince.

"nöbet saatlerini burada mı geçiriyorsun?"

jaehyun şaşkınca ona bakarken utançla bakışlarını kaçırmıştı ancak bu soru tekrar gözlerine bakmasına neden oldu. jaehyun her şeyle yargılanabilirdi ancak sorumsuz olarak görülmeyi katiyen kabul edemezdi. zira o canı kadar önemli görürdü işini, asla gözardı etmezdi. "hayır, doktor suh... böyle değil, sadece bir süre dinlenmem gerekti. boşluğum olmuştu... hemen dönmek üzere buraya geldim, uyku da tutmadı zaten. mazur görün lütfen, size biraz uygunsuz yakalandım-"

gerginliğinin simgesi olan hızlı ve ardı ardına konuşmalarını düz bir ifadeyle dinledi doktor. işini oldukça ciddiye alan, iyi bir doktor olduğunu biliyordu kendisine nazaran karşısında ufak kalan bedenin. zaten onun dışında herkes anlardı onu takdir ettiğini ancak bu söğütler kadar nazik oğlan asla kabul etmezdi bunu. belki de kendisini fazla ciddiye alıp katı gördüğü içindi bu kabullenemeyişleri, doktor bunu her davranışından görebiliyordu. "doktorlar olarak bizlerin de birer insan olduğumuzu unutmamamız gerekir, jaehyun. sadece kahve almaya gelmiştim, tesadüf oldu."

jaehyun bir kez daha gerginliği yüzünden çok konuştuğunu anladığında utançla dişlerini sıktı. ne zaman doktor çevrede olsa ona en güzeliyle işini göstermek istiyor, bu katı ifadeli adama kendini kanıtlamak istiyordu. ancak her seferinde onun rahat ve bir o kadar düz ifadeleriyle kendini sönen bir balon gibi hissediyordu. omuzlarını düşürdü dudaklarını büzerek. "kusura bakmayın lütfen."

"sorun değil, jaehyun. kendini daha iyi hissetmeden çıkmasan iyi olacak. yorgun görünüyorsun." kendi için bir kahve paketi aldıktan sonra bir süre duraklamış, gözlerini çantasında gezdirmişti tereddütlü bir tavırla. lakin sonra boşverircesine bir paket daha aldı ve kapadı dolabı bedenini arkasında öylece duran genç doktora karşı. "hatta bu kahveyi de kendine al, birlikte yapalım. açılırsın, hem asistanımı daha iyi tanıma şansım olur."

jaehyun şaşkınlıkla bir elindeki kahveye, bir de adamın kendinden emin gözlerine baktı. kahverengi gözlerinin içine özenle dağılmış sarı renklerin içinde kaybolmuştu sanki. utançla gülümsedi bunu yaptığını fark ettiğinde, başını eğdi ve ellerine değmemeye özen göstererek aldı paketi ondan. "peki efendim, size eşlik etsem iyi olacak. ama ondan sonra hemen geri dönmeliyim, çok oyalanmayacağım."

doktor suh bir şey söylemeden bir süre onu süzdü, yüzü oldukça masum ve güzeldi genç adamın. gözleri ışıl ışıl bakıyor, kirpiklerini kırpıştırıyordu ona bakmaya çalıştıkça. göz teması kurmaya dahi utanıyor gibiydi, tıpkı şimdi yanakları kızarırken yaptığı gibi. bunu anlayan doktor sessizliğini koruyarak odanın dışına yürüdü, peşinden elbet bir zaman sonra geleceğini biliyordu.

doyoung haklıydı, doktor suh her zaman jaehyun'u takdir ederdi. sadece jaehyun sebepsizce, aslında pek de sebepsiz sayılmazdı, ona mükemmel görünme isteğini dizginleyemediği için her utanacağı bir şey yaptığında doktorun onu beğenmediğini sanırdı.



nisamin sevmesi dilegiyle <3

the doctor's favorite | johnjaeWhere stories live. Discover now