section 2

108 14 4
                                    

dışarıdan güzel yüzünü aydınlatan güneşin gözünü almasıyla gözlerini kısan genç adamın ince, uzun parmakları dosyanın içindeki kağıtların üzerinde dolanıyordu dikkatle; öğle arasına çok az kalmıştı ancak jaehyun buna rağmen raporları teslim edebilmek için doktorun odasına girmeyi bekliyordu. parmaklarını gezdirdiği dosyaya bakarak dudaklarını büzdü sabırsızca, daha sonra da verebilirdi ancak bunu bir an önce yapıp kurtulmak istiyordu. çünkü biliyordu ki sonraya erteledikçe kendini ikna edemeyecek; yapamayacaktı, yanında bulunurken oldukça çekiniyordu ondan. bir an önce kaçınıp içindeki o garip hissi atmaya çalışıyordu, bundan dolayı her seferinde utanıyordu aceleci tavırlarından.

son hasta da içeriden çıktığında bomboş kalan koridorda gözlerini gezdirip çilek rengi dudaklarında bir gülümseme büyüttü jaehyun, bu sessizlikte biraz daha kalabilmeyi isterdi ancak zaman beklemezdi. önlüğünü düzelterek dikkatlice çaldı kapıyı, ardından içeri gelmesini gelmesini söyleyen tanıdık, tok sesle gerilse de nefesini tutup yumruk yaptığı elini gevşeterek tutundu kapıya aralamak için.

"merhaba bay suh," kapıdan içeri sıyrılırken nazik bir tavırla hafifçe gülümseyen adama baktı. çoğunlukla bonesinin içine sıkışık olmasından sebep görmediği kahverengi saçları bu sefer yüzünde dağınık bir haldeydi, öyleydi ya gözleriyle ahenk oluşturmuştu çoktan. rengi belirgin dudakları daha yeni ıslatılmıştı, jaehyun biliyordu ki doktor bunu hep yapardı.

çekingen bir tavırla yaklaşırken daha fazla süzmemek için gözlerini ondan kaçırmış, göğsüne yasladığı dosyasına daha sıkı tutunarak masayı incelemişti bir süre. "istediğiniz raporları getirdim. birkaç incelemeden geçirdiğimi de söylemek isterim aynı zamanda." tekrar kahverengi gözlerine çıkardı yumuşak bakışlarını, karşısındaki adam ona her seferinde aynı bakardı. gözlerinden her şeyi görüyormuş gibi, düz ancak kesinlikle derindi bakışları.

"peki, görebilir miyim?" jaehyun, doktorun kalın tonlu sesini duyunca birkaç kez gözlerini kırpıştırdı kendine gelircesine, toparlanmaya çalışırken içinden bir aptallık etmiş olmadan bu odadan ayrılmayı diliyordu. dudaklarını birbirine bastırarak tıpkı doktor gibi diliyle ısladı ve bir adımla daha yaklaştığı masaya elindekileri bıraktı. "kusuruma bakmayın, öğle zamanı sizi de biraz tutmuş oldum."

"sorun değil, jaehyun. genelde fazladan vaktim olur zaten, sayende değerlendirmiş oldum. teşekkürler."

başını eğerek gülümsedi genç oğlan, şu an kızıla çalan kahve saçlarının yüzünü kapamasını çok isterdi. çünkü yanaklarının anında pembeleştiğini hissediyordu ve böyle daha fazla görülmek isteyeceğini sanmıyordu. "vaktinizi ayırdığınız için ben teşekkür ederim bay suh, ben gideyim en iyisi. iyi günler dilerim." bir nefeste döktüğü cümlelerden sonra onun yanıtını beklemeden arkasını dönüp çıkışa yürümüştü ancak sesini duyduğunda olduğu yerde öylece kalakaldı.

"bekle, jaehyun." doktor suh bir süre onun bekledikten sonra kendine dönmesini seyretti düz bakışlarla. odasının penceresinden vuran güneş ışığı yüzüne vurdukça parlıyordu teni; hafif belirgin çillerinin daha çok ortaya çıkmasına neden oluyor, rengi açılan gözlerini süslüyordu bir yandan. bu güzel görüntüsüne karşılık hafif bir tebessümle konuşmaya devam etti gözlerini ondan her ne kadar istemese de alıp raporu incelerken. "ayrıca incelememe gerek kalmayacak kadar güzel incelenmiş, tebrik ederim. muayene için de benimle uğrasan iyi olacak. incelemeni hayata geçirmen güzel olurdu."

"gerçekten mi, efendim?" jaehyun şaşkınlıkla sordu, çünkü ilk başta onun tetkiklerine karşın eklemeler yaparak incelemesini sunmasını patavatsızca buldu sanmıştı bakışlarından. "o zaman... hastadan tekrar tahlil aldırabilir miyim?"

"o kadar ileri gitme, jaehyun." doktor ayaklandı ona yaklaşmadan, kendi kendine söylenerek gülmüştü. kıkırtısı jaehyun'un kalbini ağırlaştırmış gibi hissetmişti, sanki dudaklarından düşmeyecek bir melodi duymuşçasına onu seyretti. bakışları büyülenmiş gibiydi; düşünüyordu da, doktor suh'a gerçekten büyük bir hayranlık duyuyordu. belki de onun gibi olmayı çok istediği için bu kadar gözünde iyi olmayı önemsiyor, onu mutlu edebiliyordu yaptığında. "şimdilik muayene yeterli olacaktır, farklı bir önerin olursa onu da o zaman dinlerim."

kahverengi ceketini ahşap askısından alıp yavaş yavaş ona yürüdü ve tam önünde durdu, bu jaehyun'un aldığı nefesi tutmasına neden olmuştu. "heyecanlı olduğunu, işini yapmayı sevdiğini biliyorum. bunda iyisin de, jaehyun. senin gibi doktorlar bulmak bizler için çok hoş." bu kadar yakınlarındayken direkt baktığı gözleri, aldığı ferah kokusu tamamen ne düşüneceğini şaşırmış hissetmesine neden oluyordu. gözlerini kırpıştırarak onun konuştuklarını dinledi. kendini asla uyanmak istemeyeceği bir rüyada gibi hissediyor, nefesi titreyecek hale geliyordu. "teşekkür ederim, efendim... sayenizde."

"buraya geldiğin ilk zamanlar da böyleydin, bence pek de sayemde değil. ama bu konuda sana biraz bile olsa dokunabildiysem ne mutlu bana." doktor onun mütevazı ve bir o kadar da utangaç hallerine bakıp gülümsedi. genç adam oldukça tatlı görünüyordu onun karşısında böyle davrandıkça. "düşüncelerini daha çok dinlemek isterim, beni düzeltmek ya da uyarmak istediğin bir nokta varsa bilmem daha iyi olur."

jaehyun başını panikle iki yana salladı. işinde en iyisi olabilecek, bu işte yıllarını eskitmiş bir adama karşı bu şekilde davranmış görünmek istemezdi. "beni yanlış anladınız efendim, siz en iyisisiniz. bu benim haddime değil, yani... aksine siz beni uyarmalı, düzeltmelisiniz. sizin yanınızda daha iyi öğrenmek ve sizin kadar olmasa da iyi olmak için buradayım."

"çok naziksin, teşekkür ederim düşüncelerin için. ancak..." doktor suh onu bu şekilde rahatlatamayacağını çok iyi anlamıştı, çünkü paniğe kapıldığı her zamanda o ne derse desin dinlemeden oradan bir an önce kaçmaya çalışırdı. bu sefer farklı olsun istiyordu, güzel gözlerini onunkilerden çekmesin ve kaçmasın istiyordu. bundan sebep kavradı yavaşça bileğini, gözlerinin derinlerine bakarcasına yüzüne yaklaştı ve konuştu. "bazen uzman profesörlerin de dıştan görülmeye ihtiyacı vardır. fikirlerine güveneceğim birisin."

bileğini kavrayan eli hissetmesiyle bir şey düşünemeyecek, iki kelimeyi bir araya getiremeyecek gibi olan jaehyun yutkundu duydukları sözler kulağında çınlıyormuş gibi hissederken, içine kontrolsüzce dolan heyecan ve mutluluğa karşılık gülümsemesini pek tutamamıştı. utana sıkıla yanıtladı gözlerindeki bakışlarını kaçırmamaya çalışarak. "bunu duyduğuma çok mutlu oldum, efendim."

"o yüzden, beni reddetme ve yemeklerimizi yerken seni dinlememe izin ver."




bugun biter gibi bir his

the doctor's favorite | johnjaeWhere stories live. Discover now