yirmi sekiz,

3.3K 344 62
                                    




selam 💗

bu kitaba düz yazı yazmak çok zooor duyguları geçiremeyeceğim diye ödüm kopuyor bu kitap kafamda saç bırakmadı resmen

|||

Furkan Demir Erbilek benim miladımdı.

Bir evin sağlam durabilmesi için kolona, bir bebeğin büyüyebilmesi için annesine, bir insanın yaşayabilmesi için ise oksijene ihtiyacı vardı. Benim tüm ihtiyacım Furkan'dı. O varsa vardım, o var olduğu sürece var olacaktım.

Birisine bağlanmak, onu sevmek, onu özlemek benden çok uzak duygulardı. Kendimi tanıyamıyordum, uzun süredir. Ama bundan rahatsız değildim, böyle olmayı kendim seçmiştim. Ona kendim güvenmiştim, onunla bu şekilde olmaya kendim izin vermiştim.

Şimdi düşünüyorum da, hayatımdaki tek doğrum ona kanarak konuşmaya devam etmekti. Eğer onu tam da bana cevap verdiği o noktada engelleseydim hayatım bundan daha farklı olacaktı. İyi ki, mesaj attığım kişi oydu.

Beni bambaşka bir Mercan'a dönüştürmüştü.

Mesela şimdi kalbim ağzımdaymış gibi atarken odamda bir o yana bir bu yana dolaşıp onun telefonunu beklemek eski Mercan'a göre değildi. Ben herhangi birinin telefonunu heyecandan ölecekmişim gibi beklemezdim. Ama o farklıydı.

Titrek bir nefesi havaya saldıktan sonra avuç içlerimi üzerimdeki gri eşofmanımın kumaşına sildim. Saç diplerimden avuç içlerime dek her yerimde ter damlaları hissediyordum. Vücuduma büyük bir yangının içine düşmüşüm gibi bir sıcaklık yayılmıştı. Pencerem sonuna dek açık olsa da, içeriye sızan sert rüzgarları tenimde hissedemiyordum.

Bana dakikalar önce, "Bu gece mesajlaşmak değil, sesini duymak istiyorum," diye bir mesaj atmıştı. Sohbete giriş cümlesi bile yoktu, yalnızca bu kelimeler vardı. Ona numaramı yazarak bir cesaretle göndermiştim. Daha sonra kısa bir çığlıkla elimdeki telefonu yatağıma atarak odamda gezinmeye başlamıştım. Delirmiş olmalıydım. Kalbimin bu derece atmasının başka bir anlamı yoktu. Ona delirmiştim.

Aynamın karşısına geçerek saçlarımı sanki beni görebilecekmiş gibi düzelmiştim. Sadeliğimden küçük bir rahatsızlık duyduğumda ise aylar önce beğenip aldığım fakat hiçbir zaman takmadığım tavşan figürlü tokayı saçlarımın sol köşesine geçirdim. Pekala, şimdi kendimi daha iyi hissediyordum.

Aynada kendimi uzunca süzdüğümde bir şey fark etmiştim. Göz bebeklerimde, bakışlarım sayesinde etrafa yayılan bir ışıltı vardı. Eskiden sönük ve donuk olan gözlerim şimdi gecenin karanlığında bana eşlik edebilecek kadar ışığa sahipti. Eskiden güzel olmaktan korkarken bugünlerde aynaya her baktığımda kendime inanılmaz derece güzel geliyordum.

Şimdi anlıyordum, benim korkutuğum güzel olmak değildi. Eğer güzel olursam Furkan'ın beni 'güzelim' diye sevememesiydi. Furkan bana her 'güzelim' dediğinde ben biraz daha güzelleşmiştim.

Bana sonsuza dek böyle seslenecek, ben her geçen gün daha da güzelleşecektim.

Aynadaki yansımama küçük bir gülümseme verdiğimde, uzun süredir sesini unuttuğum telefonum çalmaya başlamıştı. Telefonuma doğru ilerleyerek ellerimi kızarmaya başlayan yanaklarıma koydum ve derin nefesler almaya başladım. "Sakin ol, bir şey olmayacak. Her şey çok güzel geçecek. Bekletme onu daha fazla, aç telefonu..."

Telefonuma uzanarak ekrandaki yabancı numaraya bakmış ve son kez kendimi sakinleştirmek için büyük bir nefes almıştım. Titreyen parmağım ekran üzerinde iradem dışında kaydığında gözlerimi kapatarak yerimde iki kez zıpladım ve telefonu kulağıma dayadım.

gözyaşlarımı kurtar,Where stories live. Discover now