kırk altı,

2.2K 216 94
                                    



sellamm 💞

düzenleyemedim haberiniz olsun, kısacık bir bölüm(maalesef)

|||

Cam kırıkları... Kırık bir kalp için verilebilecek en iyi örnek cam kırıklarıydı. Bir kalbi kırmak, pencere camına taş atmak kadar kolay ya da elde tutulan bir bardağı yere düşürmek kadar basitti. Kalp; hiç umulmadık kişiden, hiç umulmadık sözler duyarak kırılabilecek kadar hassastı.

Kalp kırılıyordu ama kırılan parçalar eskisi gibi toparlanamıyordu. Un ufak oluyor, taneleri bakışların bile yetişemediği yerlere kaçıyordu. Yapıştırılmak için uğraşılıyordu ama aralarda hep bir boşluk kalıyor, eskisi gibi sapasağlam olmuyordu.

Bir de toparlamak için uğraşmayan, dağılan kırıkları toparlamadan can acıtmak ister gibi üzerini eze eze basıp geçenler vardı. Onlar, kalbi kırık bir insanı dımdızlak bırakmanın nasıl bir duygu olduğundan habersizlerdi. Sadece kalbi kırık bir beden değil, ışıkları aniden kesilen, zifiri karanlığa gömülmüş bir şehir bırakıyorlardı arkalarında.

Bu zamana kadar çoğu kişinin karanlığına maruz kalmıştım. Ne düşündüğümü, nasıl hissettiğimi umursamadan sadece anlık bir eğlence için beni tüketmişlerdi. İnsanlardan kaçmıştım, her zaman gölgede kalmayı tercih etmiş, ışıktan mahrum kalmıştım.

Aydınlığın tanımını bile unuttuğum bir dönemde tam karşımdan yüzüme vuran ışık hüzmesiyle afallamıştım. Bu durum karanlığa alışan gözlerimi acıtmış yerimde kalakalmamı sağlamıştı. Bir süre sonra yavaşça onu fark etmiştim.

Hayatıma güneş gibi doğan sevgilimi...

Gecelerimi gündüze çeviren güneşim olmuştu, geceyi bana sevdiren ışıl ışıl yıldızım olmuştu, karanlığın içinden çekip çıkaran gökkuşağım olmuştu.

Bir keresinde bana, sen neye ihtiyaç duyarsan o olurum demişti ve söylediği gibi ihtiyaç duyduğum her şeyi olmuştu.

Şimdi ise ben onun ihtiyaç duyduğu her şey olmak istiyordum. Bu zor günlerinde ona yardımcı olmak istiyordum. Zaten bugüne dek yeterince benimle uğraşmışken şimdi tekrardan onu kendimle meşgul etmek istemiyordum.

Gözlerim önümdeki kağıtlarda gezinirken belki de yüzüncü kez bakışlarım tekrardan cümlenin başına döndü. Sınavıma çalışsam da kafamda öylesine bir kaos hakimdi ki bir türlü anlayamıyordum. Saatlerdir aynı sayfada takılı kalmış sadece elimdeki kalemi elimde döndürerek boş boş önüme bakıyordum.

Oflayarak kalemi bıraktım ve ellerimle saçlarımı geriye attım. Furkan birazdan gelecekti ve biz onunla yaşadığımız o olaydan sonra ilk defa doğru düzgün yüz yüze gelecektik. O salondan çıktıktan birkaç saat sonra yanıma gelerek beni kontrol etmişti. Yüzüme bile doğru düzgün bakmazken iyi olup olmadığımı sormuş ve hemen ajansa gidip geri geleceğini söylemişti. Mesaj dışında tek konuşmamız buydu.

Şimdi ise konuşmamız gerekenler vardı.

Derin bir nefes alıp kendime gelmeye çalıştıktan sonra önümdeki kağıtları toparlamaya çalıştım. Bir süre mola versem iyi olacaktı. Hepsini üst üste dizerken kenardaki kağıdı gördüğümde ona uzanan elim havada asılı kaldı.

Yine önümdeki tek kelimeyi bile okuyamamış ama onu en ince ayrıntısına kadar kağıda dökmüştüm.

Diğer kağıtları kenara bırakarak ona uzandım ve dudaklarımda yavaş yavaş yeşermeye başlayan gülümsemeyle onu izledim. O kadar güzeldi ki, ona aşık olmamak elimde değildi. Bir erkeğe güzel demek ne kadar doğruydu bilmiyorum ama o tam anlamıyla güzeldi. En ince ayrıntısına kadar güzel bir adamdı.

gözyaşlarımı kurtar,Where stories live. Discover now