36. Misafir

928 128 58
                                    

-Hyunjin'in ağzından-

Felix'le ormanda oturup temiz hava aldık. Hizmetçilerin yanımıza gelmesiyle haber vermeleri bir oldu. "Majesteleri, Su Ulusu Lideri ve Büyücüsü Krallığımıza varmış! 15 dakikaya burada olacaklar."

Felix yerinden sıçradı. "Yemekler hazır mı? Çok acıkmışlardır!"

"Her şey hazır Majesteleri!" deyip eğildiler.

Felix de teşekkür edip eğildi. Hepsi içeri gittiği gibi kolundan çekip yanıma oturttum. "Hey, neden onların önünde eğiliyorsun?"

"Öyle işte. Su Ulusunda böyle yapılıyordu-"

"Artık Su Ulusunun muhafızı değilsin Felix. Ateş Ulusu Kralının eşisin. Kimsenin önünde eğildiğini görmek istemiyorum." deyip kolumu omzuna attım ve kendime çektim.

Elimi tuttuktan sonra cevap verdi. "Bilmiyorum Hyunjin, bu alışkanlık gibi olmuş."

"Sen bu dünyaya barış getiren kişisin. Beni insanların dünyasından kurtarıp Ulusumun başına geri getiren kutsal bir Meleksin. Herkes eğilecek tabii ki, buna alış. Ben bile senin önünde eğiliyorum..." deyip boynunu öptüm.

Hafif kasılsa da o da başını bana çevirdi. Yanağını öptüm, sonra biraz daha döndü ve dudaklarımızı buluşturdu. Minik minik birkaç kez öpüştük. "Teşekkür ederim Hyunjin..."

"Ben teşekkür ederim. Sen bir mucizesin, herkese uğur getirdin." dedikten sonra sevgi patlaması yaşadım ve emmeye başladım.

Hemen omuzlarımı itti ve panikle fısıldadı. "Ya! Bahçedeyiz biri görebilir, duralım artık."

"Umrumda mı sanıyorsun?" deyip dudaklarını biraz daha emdim. O da utansa da karşılık veriyordu. Ara ara çekilip etrafta biri var mı diye kontrol ediyordu.

"Felix bu gece yapalım. Seni o kadar özledim ki... Kaç ay olduğunun farkında mısın?"

Utandığı için boynuma sarılıp yüzünü sakladı. "Tamam, yapacağız dedim ya..."



🔥🔥🔥



Araba geldiğinde Bilge Jisoo ile Büyücü Rosé coşkulu bir törenle indi. Felix saraya girdikleri gibi direkt onlara koştu ve sımsıkı sarıldı. Kanatları gürleştiği için kadınları göremedik. "SİZİ ÇOK ÖZLEDİM HOŞ GELDİNİZ!"

İkisi de gülüp Meleğime sarıldı. Ben dokunduğumda kanatları hemen geri kaçıyordu oysaki?

"Biz de seni özledik, hoş bulduk!"

İçeri geçerken bile Felix Bilge Jisoo'dan ayrılmadı. Koluna girdi ve onları yemek salonuna götürdü.

"Afiyet olsun, Majesteleri."

Rosé gözlerini Minho'ya dikti ve imalı bir ses tonuyla "Jisung, buradan tanıdığın bir şeytan olduğunu bilmiyordum?" dedi.

"Yeni tanıştım, o çok iyi biri." deyince birbirilerine gülümsediler.

"Umarım birbirinize karşı bir şey hissetmiyorsunuzdur, temas ettikçe kül olursunuz."

"Hayır Noona. Bir şey yok." derken peçetesini eline alıp dudağını sildi.

"Dudakların yanmış ama, şömineyi falan öptün sanırım." ^^ dediği gibi Minho öksürmeye başladı.

Büyücü Rosé'nin hisleri çok güçlüydü, hemen her detayı yakalıyordu. Minho'yu böyle panik olurken ilk kez görüyordum. Ben de dayanamayıp güldüm.

Bilge Jisoo ve Felix bu muhabbetten tamamen bağımsız şeyler konuşuyordu. Meleğim böyle gülümseyince içim huzur doluyordu. Masanın altından bacağını okşadım ve yemeğime öyle devam ettim.



🔥🔥🔥



Akşam Kraliyet salonunda dev şöminenin yanında hizmetçiler içecek bir şeyler servis etti. Onların çıkmasını istedim. "Bugün çok çalıştınız, serbestsiniz."

"Teşekkür ederiz Majesteleri!" dediği gibi hepsi erkenden yatak odalarına gitti.

Rosé, Jisoo, Minho, Jisung, Felix ve ben tek kalınca ateşin başına toplandık. Plan kurmaya başladık.

Bilge gizli toplantımıza şu sözlerle girdi: "Şimdi, öncelikle bunu neden yaptıklarını öğrenmeliyiz. Aklına fikir gelen var mı?"

Minho ikimize bakarak "Bence Hyunjin'in en zayıf noktasının Felix olduğunu bildikleri için yapıldı. Ama Cadıyla Büyücüyü kim kiraladı bilemiyorum." dedi.

Rosé bana dönüp "Düşmanım var mıydı Hyunjin? Ya da senin hakkında kötü düşünen?" diye sordu.

Biraz düşündüm. Buraya geleli 4 ay falan olmuştu. Bu süreçte kimseyle aramda kötü bir şey geçmedi ki- "Oh!"

Hepsi bana dönünce ayağa kalktım:
"Benim yerime tahtta duran kuzenim Kun ve elf sevgilisi Taeyeon. Bu ikisi beni sevmezdi. Kahin Ten benden korktuğu için onun bir şey yaptığını sanmıyorum."

"Kun nerede şuan?"

"Yeraltı hapishanesinde."

"Taeyeon?" deyince sessizlik oluştu. O elf neredeydi hakikaten?

Sessizlik oluşunca şöminenin cızırtıları konuşmamıza ara verdi.

"İnanamıyorum... Nasıl böyle bir hata yaptınız?! Onu gerçekten serbest mi bıraktınız?"

Felix Minho'ya beni savundu. "Aklımıza böyle bir şey yaşayacağımız hiç gelmemişti. Nereden bilebilirdik ki?"

"Neyse, olan olmuş. Şimdi önce Kun'la konuşmaya çalışalım. Belki insafa gelir de bize yardım eder."



🔥🔥🔥

Ateş ve Su | HyunlixWhere stories live. Discover now