36.

5.6K 170 35
                                    

Kandemir Holding'in bir şirketi de Mardindeydi. Yusuf bey bizi Mardin'e çağırmıştı önemli bir toplantı için. Yarkının birkaç gün orada kalması gerekiyordu. O da bizi burada yalnız bırakmak istemeyip, kendiyle beraber Mardin'e götürüyordu.

Mardini çok özlemiştim.

Arabadaydık. Rüya da bizimleydi. Orada ona da ihtiyaç vardı çünkü benim sekreterim olduğu için. Yarkının ise sekreteri yoktu hala benim yüzümden. Bu yüzden de Rüya ikimizin de sekreteriydi.

Burak da sonra arabası ile gelecekti.

Mardin'e az kala kalbim heyecandan küt küt atıyordu. Aylardır buraya adımımı bile atmamıştım.

"Yarkın."

"Efendim güzelim?"

Arka koltuktaydık Rüyayla beraber. O kulaklığında şarkı dinliyordu. Hiç buralı değildi. Son zamanlarda hali tuhaftı zaten. Mardin'e geleceğimizi duyduğunda sevinse mi üzülse mi bilemiyordu. Çok garibime gidiyordu.

"Yengemle buluşmak istiyorum." dedim.

"O konağa gitmemek şartıyla buluşacaksan olur." Aynadan bana baktı. "Seni kısıtlamıyorum, sakın yanlış anlama. Sadece amcanla karşılaşmanı istemiyorum. Yoksa canını sıkacak şeyler söyleyecek."

"Ondan nefret ediyorum." dedim baskın bir sesle.

"Ben daha çok. Seni o kadar incitmiş, o kadar hor görmüş ki.." Sakinleşmek adına derin bir nefes alıp verdi. "Ayaklarıma kapansa bile acımam."

"Onun bana olan nefretine hiçbir zaman anlam veremezdim. Babası öldüğü gün doğduğum için böyle zannederdim. Yeşim kaçtığında bile yakama yapıştı, bana iftira attı. Yetmedi kocamı vurdu. Hala mı bana öfkeli yani? Öfkesini yesinler. Bakalım bana nasıl hesap verecek." Alina uyuduğu için sessiz olmaya çalışıyordum.

Yarkının dudağının sağ kenarı yukarıya kıvrıldı. "Kocanı vurduğu için ona hesap mı soracaksın?"

"Evet."

"Kocan seni yesin." Gözlerimi belerttim. Kaş göz hareketleri ile Rüyayı işaret ettim. Onun yanında böyle konuşmamalıydı. Eğer kulaklığındaki şarkı kısık seste çalıyorsa konuşulanları duya bilirdi. Ayıp olurdu.

Yarkın sırıttı. Rüyaya baktığımda dalgın görünüyordu. Yarkın da bunu farketmişti.

Alina yeni yeni uyanmıştı. Emziğini ağzında oynatıyordu. Tombul yanağına gürültülü bir öpücük kondurduğumda gülümsedi. Gülümseyince emziği ağzından düştü. Neyse ki badisinin yakasına sabitlemiştim kaybolmasın diye. Çünkü başka emzikleri sevmiyordu. Bir tek buna alışmıştı.

Koltukaltlarından tutup ayağa kaldırdım onu. Ayaklarını dizime koymasını sağladım.

Camdan bakınırken çay bahçesinde bir adam görmüştüm. İlk Bahadıra benzetmiştim lakin sonra o olmadığına kanaat getirmiştim. Ama Rüyayı denemekten zarar gelmezdi. "O Bahadır değil mi?!" Çay bahçesindeki adamı işaret ettim. Yarkın kaşlarını çatarak adama baktı.

Rüya hemen alelacele kulaklıklarını çıkarıp camdan bakındı. "Yoo, o değil." Heyecanlanmış mıydı o? Sanki hayalkırıklığına uğramış gibi önüne döndü Rüya.

Şimdi anlamıştım. İşler çığırından çıkmış, araya mesafeler girmişti. Bu aşkın sınavı da Mardin-İstanbul arasındaki mesafeydi.

Rüya iç çekti. Kulaklıklarını çantasına bıraktı. Bıkmışca bir nefes verdi.

Yarkın çatık kaşlarla aynadan bana ters bir bakış attı.

Ay Işığım (+18)Where stories live. Discover now