[ 35 ]

7.6K 489 241
                                    






iyi okumalar dilerim♥

justin bieber - company

🎧

Okula yavaş adımlarla yürürken mutlu olduğum pek söylenemezdi. Bilmem kaç bin defa ona sabahları erken uyanmayacağımı söylemiştim daha önce, ancak Caner için gerçekten de sabahın köründe uyanmıştım, ve Caner'den zar zor da olsa ayrılabildiğimde okula hazırlanmıştım.

Caner sabah uyanır uyanmaz bana tüm sosyal medya engellerini açtırmayı ihmal etmemişti. Onu engellediğimde Instagram'dan otomatik olarak beni takipten çıkmıştı, tekrar istek atacak olsa da izin vermemiştim, bir süre magazinle ilgilenmek istemiyordum. Tabii magazin hesapları iki gün önce Caner'in takipçi sayısının tekrar sıfıra düşmüş olmasının da haberini yapmışlardı ama neyseydi işte. Kişisel hesabıma bile girmediğim günlerdeydim.

Bir de benim günlerdir kıyısından bile geçmediğim magazin hesabım da vardı yanı sıra. Oraya da story atmış ve ufak bir sağlık problemi geçirdiğimi söylemiştim –ki bence pek yalan da sayılmazdı– ve şuanda da okula yürüyordum. Caner'in gidişi beni düşündüğümden daha fazla üzmüştü, yine de ona pek belli etmemiştim. Fazlasıyla işi vardı, bunu sabahın köründe çalmaya başlayan ve asla susmayan telefonundan anlamıştım, işinden alıkoymak gibi bir şey yapmak asla istemiyordum.

Elbette ki biraz daha benimle kalmasını isterdim, yine de elimden bir şey gelmiyordu.

Dalgın adımlarla yürürken birkaç kere araba kazası geçirme tehlikesi atlatmıştım, bu yüzden böyle bir şey tekrar yaşamamak adına karşıya geçerken iki tarafa da dikkatlice baktım ve yolun boş olduğuna emin olduğumda karşıya geçtim. Okul görüş açıma girmişti bu durumda.

Adımlarımı biraz daha seri hale getirip okula hızlıca girdim. Kampüse doğru ilerlerken kulaklığımı çıkartıp çantama attım ve telefona kısaca baktım. Saat dokuzu biraz geçiyordu, Caner yediye yakınken gitmişti. Onun yanında daha uzun kalmak ve gidişini en azından biraz daha geciktirmek istesem de dersim vardı ve gitmeme lüksüm yoktu, bu yüzden sıkı sıkı sarılıp vedalaşmıştım onunla (arabayı park ettiği kafenin önüne gitmiştik). Bir de onun parfümünü çalmayı da ihmal etmemiştim, makyaj masamın en tepesinde boy gösteriyordu şuanda Caner'in parfümü.

Telefonumu da çantama attım ve kampüse girip amfiye ilerledim. Bizimkiler –Tuğra, Esila ve Meltem– dün grupta ve özel mesajlarda çok darlamışlardı ama telefonu elime alıp bir dakika bile bakmamıştım. Neyse ki tekrar evime gelip kontrol etmeye çalışmamışlardı, çünkü Caner'i görürlerse bayılma olasılıkları yüksekti.

Gerçi anlattığımda da bayılacak olma olasılıkları yüksekti.

Zaten şuan şıkır şıkır giyinmiş olmamı da garipseyeceklerdi. Sonuçta Caner'i yollayacaktım, bu yüzden üşüme pahasına ince siyah külotlu çorap üstüne etek, üzerine ince bir body ve evden çıkarken de bir ceket almıştım. Dünkü durumum hesaba katıldığında, şuanki giyindiğim şeyleri beklemiyorlardı eminim ki. Sabah mesajlarına sadece okula geliyorum, iyiyim tarzında bir şeylerle yanıt vermiştim ve geri kalan hiçbir şeyden haberleri yoktu.

Amfiden içeri girdiğimde sınıfa çok kısa bir göz gezdirdim ve Esila'yı gördüğümde onun yanına hızlıca gittim.

"Günaydın," dedim sevecen bir şekilde. Yüzümde büyük bir gülümseme vardı. Esila telefondan kafasını kaldırıp bana birkaç saniye aval aval bakıp kafasını hafifçe yan yatırdı, "Günaydın?" dedi sorgularca.

aşka bir haber | textingWhere stories live. Discover now