4.2

446 45 50
                                    

Keyifli okumalar✧

                             ✷✷✷

Maç başlamak üzereydi ve bütün izleyecek olan öğrenciler ve birkaç öğretmen yerini almıştı. Son bir kez bizim takımın üstünde gözleri gezdirdim. Hepsi sahadaydı ve yanlarında olan hoca ile konuşuyorlardı. Onlara bakmayı kesip bizim okulun öğrencilerinde gezdirdim bakışlarımı. Adını bilmediğim çocukta burada olmalıydı. Yine büyük ihtimalle o beni görüyordu ama ben onu görmüyordum. Daha doğrusu baksam bile görmüyordum.

Cebimde duran telefonumu çıkarıp ona mesaj yazma kararı aldım.

Siz: Maç başlamak üzere.

Siz: Takımlar sahaya çıktı bile.

Siz: Sen de buradasın di mi?

Siz: Yani maçı izleyeceğini söylemiştin.

Siz: O yüzden soruyorum.

Attığım mesajlar iletilmişti ama o mesajları görmedi. Normalde anında görürdü. Büyük ihtimalle maç başlayacağı için fark etmemişti. Telefonu kapatarak bakışlarımı kızlara çevirdim. Gamze benim gibi telefona bakıyordu, Deren ise öylece dalgın dalgın sahaya bakıyordu.

" Deren iyi misin?" diye sordum. Deren daldığı için beni duymamış olsa gerek bir cevap vermedi ya da benimle göz teması kurmadı.

"Deren?" diye tekrardan seslendim. Deren hafif sıçrayarak bana baktı ve " Efendim. " dedi.

Ona şefkatli gözlerle bakarak "Seslendim ama duymadın. İyi misin?" diye sordum.

" İyiyim. Sadece... sadece öyle dalmışım. O kadar. " dedi gözlerini kaçırarak. Onun bu hali kalbimin acımasına sebep oldu. Deren, aramızda en olgunu, en sakini, en soğukkanlı olanıydı. Bizimle aynı yaşta olmasına rağmen ablamız gibiydi. Bize hep destek olan ve güç veren Deren'i güçsüz ve mutsuz görmek canımı yakıyordu. Poyraz ile aralarında özel bir bağ vardı ve bunun bozulması her ikisini de çok kötü etkilemişti.

Düşüncelerimden sıyrılarak tekrardan Deren'e baktım. O, bakışlarını benden çekmiş, öylece etrafı seyrediyordu.

Hakemin düdüğü çalması ile bakışlarım sahaya döndü. Maç başlıyordu. Heyecanla maça odaklanmaya başladım. Hakem topu havaya attığında topu bizim takım kapmıştı.

Bizim takımdakiler topu almasıyla karşı takımın potasına yaklaştılar. Aralarında birkaç pas verdikten sonra biri basket atmayı denedi ama top potadan sekerek sayı olmadı. Yere doğru düşen topa iki takım birden atılmıştı ama bizim takım topu almayı başarmıştı. Bizim tribünden tezahüratlar gelmeye başlamıştı. Bizim takım tekrardan bir basket atsalarda bu da ilki gibi başarısız olmuştu. Top bu sefer karşı takıma geçti ve onlar bizim potamıza doğru yaklaştılar. Tabii, karşı takımın seyircileri de tezahürat yapmaya başlamışlardı. Top karşı takımdayken bizim takımdan bir atak geldi ve topu karşı takımdan aldı.

Ben tüm dikkatim ve heyecanım ile maçı izlerken arkadan duyduğum ses ile bakışlarımı maçtan çekerek oraya doğru yönlendirdim. İrem arkamıza doğru geçmişti ama oturamıyordu çünkü geç geldiği için yanımız ve önümüz doluydu.

" Ayy çok geç kaldım mı? Bir şey kaçırmadım umarım. " diye sordu.

Gamze onu doğru dönüp "Yok, bir şey kaçırmadın. " dedi.

" İyi bari. Bu arada..." diyip elinde olan benim yeni fark ettiğim poşetten üç tane çikolata çıkardı ve bize doğru uzatarak " bunlar da sizin. " dedi.

Deren itiraz edeceği sıra da İrem bunu fark etmiş olmalı ki ondan önce konuşmaya başladı. " Hiç itiraz kabul etmiyorum. Kendime alırken size de alayım dedim. Hem maç ile güzel gider. " dedi ve çikolataları tek tek üçümüze de verip " Ben gideyim artık Barış'ın yanına. Maçı daha fazla kaçırmayayım. " dedi. Biz onu onayladıktan sonra o hızla Barış'ın onun için ayırdığı yere doğru gitmişti. Aslında İrem ilk başta bizim ile izlemeyi planlasa da Barış onunla izlemesini teklif edince kabul etmesini söylemiştik. Zaten o da artık barışmak istiyordu, bizden onay alınca Barış ile izlemeye karar vermişti. Şimdi de Barış'ın ona yanında ayırdığı yere geçip oturmuştu.

Su Perisi | Texting Where stories live. Discover now