Ufak kıvılcımlar

45 26 8
                                    

Kaç gün oldu acaba bu mağara da yatıyorum, zaman duygusunu kaybetmiş gibiyim .
En son uyanışımın üstünden kaç gün geçmişti ?

Zar zor kendime gele bilmiş tim.
Her uyanışımda savaşa katılmak için tüm kaçma girişimlerimde yakalanıp bu mağarada geri getirilmekte sonuç landı.
Bir anlam veremiyordum bu insanlar kim olduğumu bilmiyorlar ve beni neden burda tutuyorlar .

Bir at sesi mağaranın içini doldurmuştu
yatığım yerden biraz doğruldum ve kimin geldiğini görmek için mağaranın ağzına doğru başımı çevirdim.
Gelen  Nik'ti üstü başı kanlar içindeydi  oldukça yorgun görünüyordu bana bakıp
" Uyanık sın  ve kaçmamış sın "
" Kaçamiyorum malum yaralarımın iyileşmesi uzun sürüyor "dedim
" Yerinde rahat durmazsan zaten iylesmez " diyip gözlerimin içine bakmıştı.
" Savaş nasıl gidiyor kaç gündür burda tutuluyorum bilmiyorum kazanı yormuyuz "
" Merak etme seni ömür boyu tutacak değilim yaraların iylesince kim olduğunu da soyledikten sonra özgürsün "
kim olduğumu neden bu kadar merak ediyorlar ki birşey mi  öğrendiler acaba.
" Sıradan bir askerim kim olduğum bukadar önemli olmamalı bence"
"Sıradan bir askeri arkadaşları  gizli tutmaz seni soranlar oldu nerede olduğunu ölüp ölmediğini  her defasında kim olduğunu sorduğumda işleri çıkıyor nedense "
" Bir gizlilik yok sonuçta savaşta yız  her askere ihtiyaç var ondandır "
Yüzüme bakıp gülümseyerek
" Bence bukadar basit değil adın nedir "
Adım mı
" Adım Kerolayn "
" Kerolayn güzel isim "
" Beni ülkeme neden yolamiyorsunuz"
" Sadece bir asker için askerlerimi onca yola yolayamam her biri seninde dediğin gibi bize lazım "
" O halde brakin ben kendim gideyim"
" Gidiceksin merak etme savaşın bitmesi yakındır "
" Bizmi kazaniyoruz "
" Onca ölü ve yaralı varken kazanmak diyorsan "
Olduğum yere yığıldım resmen çok sayıda kaybımız var demek.
Ortamda sesizlik oldu
Nik  bir köşede uzanmış uyuya kalmisti dinleniyordu .
Anlaşılan az kalmıştı yoksa onca gündür burdayım hiç rahatladigini görmemiştim
Yavaşça ayağa kalktım  ona doğru yürümeye başladım 
Yüzünde hala kan vardı onca gün savaşmanın yokgunluğu yeni çökmüştü
üstüne  sanki derin bir uykudaydı .
İyi bir komutan diye geçirdim içimden tek bir yara dahi yoktu.
Yüzüne öyle bakıyordum bir anda
"Yüzümü inceleme n bitimi" dediğinde bir adım geri çekildim şaşırmıştım uyuyordu emindim,ayağım takıldı düşmek üzereyken hızlı bir şekilde yerinden kalkıp belimi kavradı ve kendine çekti.
" Korkutumu" dediğinde yüzüm kızarmaya başladı
" Biraz" diye bildim
"Yüzümde birseymi gördün "dediğinde hafif bir gülümseme gördüm yüzünde
"Aslında sadece merak etmiştim "
"Neyi"
"Hiç yaran yok nasıl, kaç gündür savaşıyorsun ve bir çizik dahi yok"
" Kılıcımı iyi kullanıyorum demeki" her konuş tugunda gozlerimin içine bakıyor yüzümü inceliyordu
" Bırak mayı düşünmüyorsun anlaşılan"
"Neyi bırakmayı"derken gözlerini gözlerimden ayirmamıştı
Bir garip oldum bu dane beni etkilemeyemi calisiyordu anlayamadım
"Belimi şey yani beni" derken bi an kekeledim
Gülümsemesi büyüdü ve
"Bilmem iyi böyle sanki"dediğinde kollarından kurtulmaya çalıştın ama mümkün değildi çok güçlüydü yada ben çok güçsüzdüm o an.
İçeri Kori girmişti bizi gördü ama birşey demedi ben hala kurtulmaya çalışıyordum ama o yerinden bile oynamiyordu
"Birşey mi var dı" derken bile yüzümden ayırmadı gözlerini
"şey efendim biz hazırlığımızı bitirmek üzereyiz haber vermek istedim"
"tamam bizde birazdan çıkarız" dediğinde kori dışarıya çıktı
" Bırak beni ayrıca ne hazırlığı ,bu biryere gideceğiniz anlamına mı geliyor ülkenizemi dönüyorsunuz beni birakıcaksınız yani "derken kultupdugumu düşünmüştüm.
" Dönüyoruz sende benimle geliyorsun tatlı yaramaz"
Ne benide götürmekten mi bahsetti bu
"Dönüyoruz mu dedin sen "
"Evet"  deyip kestirip attı kollarını yavaşça açtı serbest bırakırken yüzünden ciddiyet akıyordu
"ben gelmiyorum hiç bir yere unut bunu
hem buda nedemek oluyor benim adıma karar veremez sin kim olursan ol ben senin tutsağın değilim "
Tutsak evet ben tutsak değilim yani öyle görünüyor olsada değilim.
"sana gelirmisin diye sormadım ayrıca tutsağım değil konuğumsun" dedi
"Hiç bir yere gelmiyorum"
dediğimde ona arkamı dondum yatağıma doğru iki adım atım ve kolumdan tutup kendine doğru çevirdi
"Zorluk çıkarma yaralısın ve tam bir dönüş emri aldık seni evine götüremem ayrıca seni tanımak istiyorum"
"Bırak ben kendi evimin yolunu bulurum
ayrıca" ayrıca in   üstünü çizerek"bana emri vaki yapman hiç hoş değil zaten kaç gündür beni burda kendi isteğim dışında tutunuz ayrıca kolumdan belimden deni tutup çekiştirmen de hiç hoş değil gözlerimin içine içine bakıp ne yapmaya çalıştığını da anlamış değilim" dediğimde en ciddi halimdeydim kaşlarım çatık şekilde konuşmuştum  karşımda yüz ifadesinde gülümseme den çok şaşkınlık vardı
Bunu beklemiyordu anlaşılan
zaman geçtiğinde sakinlesmeye çalışıyordum ama olmuyordu dahada tedirgin bir hale büründüm napicam ben
Kora içeri girdiğinde yanıma geldi ve "hazirsan gidelim artık" dedi
Bir kaç adım atım gücümü ve cesaretimi toplayıp ona saldırdım Kori nin belinden hançerini çektim ve boğazına dayadım
"Ne yapıyorsun bu nedemek oluyor"
"Gelmiyorum demek oluyor"
Dışardaki askerler ellerini kılıç larına atilar ve bana kılıç çektiler
Kori nin sırtına hançeri kazasıyla vurup bayıltım. Kılıcı m beyaz bir atın heybesin de duruyordu  onu alıp askerlerle dövüşmeye başladım
Nik bizi bir kayanın üstünde oturmuş bizi izliyordu iki adamını yere sermiştim ama çokta yorulmuştum üçüncüde karsimda duruyordu kılıcımı kaldırmak zorlaşıyor 
Kılıçların o metal sesi kulağımı tirmaliyordu üçüncü adamı da yere serince Nik in ayağa kalk tığını gördüm
"Beni de yene bilirmisin" derken kılıcına uzandı ve çekti ah neden pes etmiyo bu
"En zor günümde bile yenerim " halim yok bunu söylerken  ayakta zor duruyorum
"gel ozaman"cidimi bu
Ona doğru iki bilemedin üç adım atım öyle hızlı bir şekilde hareket eti sırtıma Kılıç'ın tersiyle vurdu
Az kalmıştı yere düşmeme ama toparladım kılıçların birbirine deymesi kıvılcımlar çıkarıyordu
Son bir atakta bulundum tam kılıcı sapliyordum ki hızlandı  sırtıma öyle vurduki kendimi yerde buldum boylu boyunca yere serilmiş tim gözüm karardığında son gördüğüm  Nik in bana doğru gelen ayakları oldu

" Çok mu sert vurdunuz, iki saattir uyanamadi"
"Bilmem ola bilir, yaralı olmasına rağmen iyi dövüşüyor"
"kesinlikle"
"Seni uyarmadım bana kizmadınmı"
"neden"
"böyle birşey yapicağını tahmin etmiştim de ondan,  sende tahmin etin degilmi"
"Tahminden çok emindim yapicağından savaşmadan gelmezdi"
"haklısın inatçi ve dik kafalı aklına ilk geleni de yapıyor onca zamandır defalarda kaçmaya çalıştı ğindan belliydi zaten vaz geçmiyor"
Gözlerimi açtığımda bir arabanin içindeydim sesleri duyuyordu tüm o konuşmaları
"sanırım uyanmış "
Araba durdu kapısı açıldı Nik içeri girdi ve araba yola devam eti
"iyi uyudunmu" her yerimin ağrıdıgını bildiği halde bu soruyu sormuştu
"Nezamandan beridir bu haldeyim"
"iki saatten fazla"
Nerede olduğumu anlamak için arabanın camını açtım güneş nerdeyse batıyordu ve Kan in topraklarından çıkmıştık dağlar sıra sıra arkamızda kalmıştı
"yolumuz uzun ve tehlikeli yaramazlik yapmak yok" derken bile hala o gülümseme yuzundeydi cevap dahi vermedim öylece dışarıyı seyrettim
Nasıl kaçıcağımı planlamaya çalışıyordum.
Birkaç saat daha yol aldık bir yerde mola verdik burası bir köydü dışarı çıktı ordusuna koyun dışında dinlenmesini söyledi  biryerle konaklama için anlaştı Kori yle birlikte bizde gittik biraz  yemek su iyi gelmişti hala konuşmayı redediyordum
Kori yle aynı odada kalıcak tık  güzel bir banyo üzerindeki tüm kiri kanı o kan kokusunu alıp götürmüştü hafiflemiş tim
"sıcak bir banyo gibisi yok tür rahatlamanin en iyi yolu" dedi Kori cevap vermemi bekledi  ama olmadı  yeni giysiler almışlardı onları giydim bu elbise uzun siyah renkte sade bir elbiseydi buralarda bulduklari eniyi elbiseymiş uzun sarı saçlarımı kurutup  taradım ördüm . Kori uyuyali yarım saati geçmişti kaçmak için iyi olur diye düşünmüştüm kapıda kimse yoktu sessizce oradan ayrıldım köyde biraz dolandı sonra bir açıklığa geldim bir kaç adım daha atarsam köyden çıkmış olucak tim
"Kerolayn yolculuk nereye"
Onun sesini duydum beni takip etmişti arkamı döndüm tam karşımda duruyordu
"kaçmaya çalışıyorum gördüğün gibi"
Yanıma geldi yaklaştı yaklaştı bir adım daha ati
"görüyorum ama neden vazgeçmiyorsun"
"sen vazgecermiydin"
"hayır"
"ozaman neden soruyorsun birakta gideyim"
"bırakamam senin hakinda cevaplanması gereken sorular var ayrıca seni tanımak istiyorum uzun zamandır merak ettiğim biri yoktu dikatimi bir kere çekersen gidemezsin" gözlerimi devirdim yanından odama yatmak için geçip gider Ken
"Yıkanmak iyi gelmiş" dedi
beni odaya kadar takip eti içeri girdim yatağa uzandım ve uyudum
Sabah oldugunda kapı sesiyle uyandım
"gitme zamanı komutan sizi bekliyor "
Toparlandım aşağı indim kapıda bir at vardı beyaz yüzünde benekleri olan bir atı
"senin"
Bana at mi verdi bu şaşırmıştım
" At Surmeyi sevdiceğini düşündüm" birşey söylemedim sadece atin başını okşadım ve bindim
Arkamda ordu önümde Nik ve Kori yağmurun altında ucu bucağı olmayan bir yolda at larımızı sürüyorduk iki koca gün yol almıştık doğru zaman gelsin diye bekliyordum yemek için durmuştuk
Nik ve Kori onumuzdeki ormanda avlanmaya yaklaşık 30  askerle birlikte gitmişti  ateşin başında oturmuş bekliyordum bir anda yüksek tiz  bir ses duydum busesi daha önce de duymuş gibiyim ormandan geliyordu atlar ürkmüş tü bir o yana bir buyana iplerden kurtulup kaçmaya çalışıyorlardı.
Ne dir bu ağaçların arasından askerler kacisiyordu ...

Bu ses neydi ormanda ne oluyordu...















Loss in timeWhere stories live. Discover now