Anahtar sadece başlangıç

115 7 5
                                    

Bölüm XVI: Anahtar sadece başlangıç

"Sevmediğim sebze;havuç."

.

.

.


Zamanla anladım ki hiç bir an sonsuz değil. Her şey değişiyor zamanla. Ve insan farklı benliklere dönüşüyor, yoluna devam ediyor. Bazı yaralar iz bırakmak için giriyor hayatına. Zaman zaman açılsa da o dikişler, özenle ilaç olacak varsa biri kabul ediyor insan, iz kalmasını. İlaç olacak insan gittiğinde anlıyor ruh, hiçbir şey ebedi değil.

Hazar gözlerini kaçırmamak için direniyordu sanki.
"Korkuyor musun?" Diye sordum. Cevabını alamadım. Öylece durdu.
"Eğer yalan söylersen anlarım." Diye devam ettim. "Sanki sana aitmişim gibi davrandın. Merak etme, ne kadar kızgın olsam da sana zarar vermem."

Bavulunun fermuarını kapattı. "Ben yaralarımı konuşmaktan hoşlanmam." Bana bakmadan odasından çıkmak için hareketlendi.

"Neden?" Sorduğum soruyla duraksadı. Yüzünü bana çevirdi.

"Yaralarımın sarılmasından korkuyorum. Sürekli benim yaralarıma dokunuyorsun." Elini kalbine götürdü.

"Yapacağım şey seni sadece kızdırmayacak. Ben sana ihanet edeceğim. Kızgın olsan geçer, bu.. bu.." Gözlerini yere çevirdi, küçük yaramaz bir kız çocuğu gibi bluzunun alt kısmıyla oynamaya başladı. Hareketlerim oldukça yavaştı. Ürkek bir ceylana yaklaşır gibi yanına gittim. Aramızdaki mesafeyi neredeyse sıfıra indirdim.

"Bu senin suçun değil, bunun için yetiştirildin." Çenesinden kavrayarak bana bakmasını sağladım. "Senin suçun değil." Yineledim.

"Gerçekleri saklamanın bir anlamı yok. Ben gidiyorum, bir daha görüşmemizde..." gözlerinin yeşilindeki ışığı görüyordum. Ya da ben öyle görmek istemiştim.

"Ben seni bulurum." Diye fısıldadım.

"Bulmak istemeyeceksin. Birazdan yollarımız ayrılacak." Bir adım geri gitti.

"Nolur öyle bakma." Sesi yalvarır gibiydi. Bende ona doğru bir adım attım. Artık kapı ve benim aramda duruyordu.

"Gitme." Başımı başına yasladım. Tüm kokusunu içime çektim. Onca zamandır kaçtığım tüm duygularım volkanik bir deprem gibi gün yüzüne çıkmaya hazırdı.

"İsteme benden bunu. Benden nefret edeceksin." Bu sefer kendini geri çekmedi.

"Seninle geçirdiğim bu zamanlar benim için rüya gibiydi." Tüm içtenliğimle yaklaştım.

"Berat. Yapma..." Sesi dur derken gözleri durma diyordu.

Kendini benden uzaklaştırdı. Aramıza bir soğukluk girdi.

"Teröristin kızıyım ben. Benim kanım bozuk." Ona söylediğim sözleri, Hazar'ın ağzından duymak canımı acıttı. "Bu hikayenin kötüsü benim. Bırak beni. Tanışmadık farzet." Arkasını dönüp kapının koluna uzandı.
Mevsimlerden yazdı belki ama giderse yaparaklarımı dökecektim. Nasıl desem? Hazar bir kandildi. Benim kalbimde bir kelebek. Etrafında pervane olmak için hazırdı, ölmek pahasına. Hissetsin istedim. Kalp atışlarımı duysun istedim. Kollarımı arkası dönük olan küçük bedene sarıp sarmaladım. "Tanıştık ama."

"Ben sana acıdan başka bir şey veremem ki." Değer verdiğim bu kadının imtihanı bizim savaşımız olacaktı.

"Bırakmayacağım." Sesim hayli yüksek çıkmıştı.

"Bana dokunan kim varsa cayır cayır yanıyor." Sanki hissettiklerimi anlamıştı, söylemediklerimi duymuştu.
Kollarını benden kurtardı. Yüzünü bana çevirdi. Gözleri dolmuştu. Parlıyorlardı.
"Beni güzel hatırla istedim. Çok zorlaştırıyorsun." Cebindeki telefonu çıkardı. Bir kaç işlem sonrasında, telefonuna bildirim geldi.

"Lütfen dosyaları ben gittiğimde incele." Sağ elime cebinden çıkardığı havucu koydu, sol elime telefonu. Kapıyı açıp çıkarken ne yapacağımı bilmiyordum. Otuz saniye içerisinde sanki yok olmuştu.
İnsanların çoğu bir yaprak gibi savrulur hayatlarında. Ben öyle değildim. Benim her işim planlanlıydı. Plansızlığımda bile plan gizliydi. Ben yalpalamazdım.

Bir elimde havuç bir elimde telefona bakarken, dosyaları açmam gerektiğini biliyordum. Telefonu açtığımda içinde bir sürü klasör olduğunu gördüm. Nefesimi tuttuğumu fark etmemiştim bile. İlk basta duran ses kayıtlarını açtım. Odada tok bir ses yankılandı.

"Bu görevin riskleri her zamankinden daha büyük. Her zaman ki başıboşluğuna izin verilmeyecek. Mutlaka söz dinlemelisin. Türkiye Cumhuriyeti anahtarın diğer parçasının peşinde."
Beynimde yapboz parçaları birleşiyordu.

"Türkiye ulaşmadan senin anahtara ulaşman gerek. Anahtarın ne işe yaradığını bilmen önemli değil. Senin endişelenmen gereken kısım kardeşin. Ona ulaşmak istiyorsan bize anahtarı getirilmelisin.
Asıl parça kuryeler tarafından bize getirilirken, kuryeler öldürüldü. Anahtarın bizde olmayan parçasının antika kaçakçısı Berat Baha Gümüşay şahsında olduğunu gerekli belgelerle birlikte sana yolladık. Bu meseleye karışma nedeni muamma. Kesin bir şey var ki Türkiye Hükumeti ile aralarında bitmeyen bir ilişki var. Ve Türkiye Hükumeti ondan anahtarı alma peşinde. Son şansın. Gerekli düzenlemeleri yaparak antika kaçakçısının yanına gir. Senin için zor olmayacaktır. Anlaşma anahtarın parçalarını bulup bize teslim etmen. Daha sonra kardeşin ve sen özgür olacaksınız. Bol şans kızım. "

Ses kaydı bittiğinde içimde bir yerde bildiğim ama konduramadığım gerçekler tokat gibi yüzüme çarptı.

Diğer ses kaydını açarken parmaklarım titriyordu. Kontrolüm kaybolmuştu. Başımı çevirip dışarı baktım. Sanki başka yere baksam tüm bunlar yok olacak gibi...

"Neyle karşı karşıyayız?" Bu ses Hazar'a aitti.

"2020 pandemiden sonra olusturululan bu yapay zeka bir çok kişiliğe sahip bazen bir virüs bazen bir insan gibi hareket ediyor. Uzun uğraşlar sonucunda Türk hükumetinden aldık." Az önceki tok sesle aynı kişiydi. Yani Hazar'ın babası.

"Çaldık demek istedin." Bu ses Yusuf'a aitti.

"Ancak Türk hackerların müdahalesiyle temasa geçtiği her dijital bilgiyi çarpıtıyor. Bizim istihbarat bilgilerimizi özümsedi. Ve saldırılar gittikçe arttı. Dış dünyayla ilişkisini kestik. Tüm savunma, finans ve altyapı sistemlerine hakim." Hazar'ın babası konuşmaya devam etti.

"Sistemi yok mu edeyim?" Hazar'ın sesi oldukça stabilizeydi.

"Bu şeyi yok etmek istemiyoruz, kontrol etmek istiyoruz. Anahtara ihtiyacımız var. Bu anahtar bu sistemin tek kontrol yapısı."

Ses kaydı bittiğinde diğer dosyaları açtım. Ellerim aceleciydi. Benim gittiğim tüm yerlerin detaylı fotograflandırması mevcuttu. Hayatım gözümün önünden geçerken, diğer dosyalara tıkladım. Başımda şimşekler çakıyordu. Dişlerimi gıcırtmaya başladım. Nefesimi hızla dışarı verdim. Sakin kalamıyordum.
Tüm o yaşadıklarımız birer plandan ibaretti. İlk bomba olayı, çatıdaki suikaste uğramam, hayatını riske atması, sahte parça için dayak yemesi hepsi plan dahilinde yapılan kurmaca bir düzendi. Hepsi Hazar'ın benim yanıma gelmesi için yapılan birer tuzaktı. Her bir dosyayı çevirdiğimde kalbim parçalara ayrılıyordu. Elimdeki havuca baktım. Gözlerimden yaşlar süzülürken sevmediğim tek sebzeden büyük bir ısırık aldım. Çiğneyerek yuttum. Bir ısırık daha, bir ısırık daha... Öyle bir sessizlik oluştu ki kulağımdaki kemiklerin sesini duymaya başladım.
Oda dönmeye başlamıştı. Bilincim gidip geliyordu. Hava aydınlık olmasına rağmen sanki kapkaranlık bir odada gibiydim. Yorgun hissediyordum, nefesim kesildiğinde artık bilincim yerinde değildi. Bu yoğun hisle beynim bir aydınlanma yaşadı.
Kafamda dönüp dolaşan tek bir cümle oluştu. "Kardeşi için kardeşimi feda edecekti."

Anlaşmalı KorumaDonde viven las historias. Descúbrelo ahora