Yağmur

930 32 2
                                    

Eleanor her sabah tekrarlayan alarmın sesine uyandı. Oflayarak yatağından doğrulup Las Vegas'taki ufak dairesinin camından dışarı baktı. Gökyüzü bulutlu görünüyordu belli ki bugün onu yağmur bekliyordu. Kısa bir duş ve yağmurlu havaya uygun giyindikten sonra hiçbir şey atıştırmadan evinden ayrıldı. Yolda giderken bir fırına uğrayıp hızlı bir kahvaltı için donut alıp işe doğru yola koyuldu. Bir kolunda el çantası diğer kolunda laptop çantası ile birlikte yeni yeni çiseleyen yağmurun altında adımlarını hızlandırdı. Neyse ki iş yeri evine 15 dakikalık yürüme mesafesi uzaklığındaydı.

İş yerine tam vaktinde yetişip hemen masasına geçti ve günlük rutin işlerini yapmaya başladı. Erken yaşlarda ailesini kaybetmişti ama hırslıydı. Onların her zaman yukarıdan onu izlediklerini düşünüyordu. Onları kaybettikten sonra boşluğa düşmüş daha sonra bu boşluktan çıkabilmek için kendisine mühendis olma hedefi koymuştu ve olmuştu da. Yıllar boyunca Avrupa'da ki en iyi üniversitede eğitim görmüş, çift anadal yaparak hem Yazılım hem Bilgisayar mühendisliğini bitirmişti. Ama onun hayali Avrupa'da kalmak değil Amerika'da Rüyalar Ülkesi'nde bir yaşam kurmaktı. Şansı yaver gitmiş ünlü bir oyun firmasında iş bulmuş 1 sene önce Las Vegas' a taşınmıştı.

Amerika'da kimsesi yoktu. En yakın arkadaşı zamanında birlikte çocuk esirgemede kaldıkları Lysandra ise İtalya'da modellik yapmayı tercih etmiş, birbirlerinden işleri dolayısıyla uzak kalmışlardı. Onunla görüştüğünde İtalya'yı ne kadar çok özlediğini her seferinde farkediyordu ama işleri o kadar yoğundu ki şu sıralar İtalya tatili yapamazdı.  Çocukluğu bilgisayar ve oyun konsolları başında geçmiş, bu meslek alanına da yönelmesine sebep olmuştu. İş arkadaşlarıyla nadiren dışarıda görüşüyor onun dışında ev ile iş yeri arasında mekik dokuyordu. Rutin bir hayatın başrolündeydi.

Bugün Eleanor'un anlayamadığı şekilde iş arkadaşları aşırı heyecanlı ve hararetli biçimde bir şeyler tartışıyorlardı. Bir ara Eleanor kulaklığını çıkarıp onları böyle heyecanlandıran konunun ne olduğunu merak edip kulak dikti.

" Dün Formula 1 yarışlarını izlediniz mi?"
"Evet..Şahaneydi. Yine Max birinci oldu."
"Kıl payı Charles Leclerc kazanıcaktı. Max'in şansı yaver gitti."

Yine gereksiz konulardan bahsediyorlar, diye düşündü Eleanor ve kulaklığını geri taktı. Yarış ile ilgili spor dalları hiçbir zaman onun ilgisini çekmemişti. Onun ilgi alanları fantezi-distopik kitaplar okuyup hayal kurmak ve oyun oynamaktı. Düz bir insan olduğunu düşünüyordu. Düz bir insan düz bir yaşam diye geçirdi içinden. Hayalindeki işi yapıyor hayalindeki ülkede yaşıyordu daha ne isteyebilirdi ki? Onlar buna yeterliydi.

Akşam ofiste bir tek o mesaiye kaldı, önümüzdeki haftaya yetiştirmesi gereken bir oyun demosu vardı ve kodlarda bazı sıkıntılar yaşadığı için nasıl çözüm bulacağını düşünüp durdu bütün akşam. Saatin 9 olduğunu farkettiğinde hemen toparlanmaya başladı. Artık eve gitmeliydi. Üstünü giyinip çantalarını aldıktan sonra ofisin kapısından çıktı. Yağmur bütün gün boyunca şiddetlenerek devam etmiş hala yağıyordu. Şemsiyesini açıp hızlı adımlarla eve doğru yürümeye başladı. Hava çok kararmış, aşırı derecede hızlı yağan yağmur yüzünden önünü bile görmüyordu. Sonbaharın son aylarında olduğu için yağmurlar artmıştı. O ise ömrünün çoğunu İtalya'da güneşli günler içinde geçirdiği için hala buralara alışmak zor geliyordu. Bu düşünceler içerisinde birkaç dakika yürüdükten sonra birine çarptı. Daha sonra yüzünü ve şemsiyesini kaldırıp çarptığı kişiye baktı.

"Ben özür dilerim yağmurdan dolayı görmekte biraz zorlanıyorum." dedi karşısındaki adama. Adam uzun boyluydu, yeşil gözlere ve kumral saçlara sahipti. Hafif kirli sakalı ona çok tatlı bir hava katmıştı. Yağmur altında uzun süredir kaldığı saçlarının ve kıyafetininin ıslaklığından belliydi.

𝐿𝑜𝓋𝑒 𝐼𝓈 𝒜 𝒢𝒶𝓂𝑒Where stories live. Discover now