Minnettar

449 20 1
                                    

Charles kapı açılma sesine uyandı. İçeri giren Eleanor'du. Elinde birkaç poşet vardı ve mis gibi kokular geliyordu. Camdan dışarı baktı. Sabah olmuştu. Gece düşünceleri arasında uyumakta zorlanmış en sonunda uykuya teslim olmuştu.

"Hangisi yersin bilemedim ondan fazla çeşit aldım." Eleanor evin mutfak kısmına geçip bir şeyler hazırlamaya başladı. Charles onu hayretle izliyordu. Bu kız neden ona böyle davranıyordu? Neden bu kadar iyiydi? Belki onu tanıyordu ama numara yapıyordu.

"Eleanor bana neden yardım ediyorsun?" Diye sormadan edemedi Charles. Eleanor ona şaşkınca baktı. Aslında evet bu soruyu tüm gece o da kendisine sormuştu. Bilmiyordu. Cevap yoktu. Sadece yağmur altında şehirde kaybolmuş birisine yardım etmek istemişti. Evet kaybolmuş birisi. Kendisi de ailesinin yokluğunda akıp giden hayatın içinde kaybolmuş ama ona kimse yardım eli uzatmamıştı. Belki de ona yapılmasını istediği bir şeyi bu adama yapmak ona bir nebze iyi gelmişti.

"Bu şartlar altında kaybolsam bende birinin bana yardım etmesini isterdim, bir neden aramazdım. Sadece yardıma ihtiyacın vardı bende ettim bu kadar. " Ama Charles'ın sorgulaması onu biraz üzmüştü. Şüpheli davranışın sebebini anlayamadı. Bu cevabından sonra Charles tam olarak gerçekten Eleanor'un onu tanımadığına ikna olmuştu. Eğer gerçekten onu tanısaydı şu an daha farklı olurdu.

Kahvaltı ederlerken Eleanor sabah erken saatlerde kalkıp civardaki bütün taksi duraklarını aramış ve dün unutulan herhangi bir cüzdan veya telefon olup olmadığı sormuştu. Neyse birisi olumlu yanıt vermişti ve kahvaltıdan sonra Charles'ı oraya götürüp yollarını ayırıcaktı. Charles telefonun ve cüzdanının bulunması haberine çok sevinmiş masadan kalkıp Eleanor'a gidip sarılmıştı. O an Eleanor'u bir takım duygular sardı. Kokusu mükemmeldi ve o tuhaf sıcaklığı. Karşılık verdi. Ama dostça bir sarılmaydı. Eleanor aklımı başıma almalıyım, diye düşündü. Bir daha asla onu göremeyecektim, ona sadece yardım ettim o kadar, dedi içinden.

Kahvaltıdan sonra birlikte taksi durağına yürüyüp Charles'ın eşyalarını teslim aldılar. Charles sevinçten havaya uçacaktı neredeyse. Eleanor ona yardım edebildiği için çok mutluydu ama bir yanıda çok üzgündü çünkü daha yeni tanıştığı adamdan ayrılmak zorundaydı. Sanki bir gün içinde ona alışmış mıydı? Hayır. Ama o adam da Eleanor'u çeken bir şeyler vardı. Buna ne denirdi bilmiyordu.

Charles ona vedalaşmadan önce son bir kez sarıldı ve teşekkür etti. "Eleanor ben iletişimimizi koparmak istemem, bu benim instagram adresim. Yakın bir zamanda lütfen Monako' da misafirim ol. Her şey için çok minnettarım." diyerek Eleanor'un eline bir not kağıdı sıkıştırdı.Ve cümlesine devam etti: "Şimdi hotele geri dönmeliyim ailem benim için çok endişelenmiştir." Dedi gülümseyerek, Eleanor ile bir kez daha vedalaştıktan sonra duraktaki taksilerden birisine binip Eleanor'u öylece bırakıp gitti.

İşte yine yalnızdı. Hayatına bir ışık girmiş, onu bir süre aydınlıkta tutup şimdi ise tekrar karanlığa mahkum edip gitmişti. Yeniden sıradan düz hayatına geri döndü, neredeyse ağlamaklı bir şekilde evine doğru yola koyuldu. Bugün cumartesiydi ve iş yoktu. Yol boyunca sadece Charles'ı düşündü. Belki de ona aşık olmuştu, belki de hayır olmamıştı ama bir süre onu aklından çıkartamayacağına emindi. Eve geldiğinde kafasını dağıtabilecek bir şey aradı ama bulamadı.
**

"Charles nerelerdeydin? Senin için çok endişelendim sevgilim." Alex Charles'ı hotelin girişinde gördüğü an ona sarılarak böyle söylemişti. Charles ise başından geçenleri ona anlattı. Alex ise kıskanç dolu bakışlarla; "Bir kız sana yardım etti ve sende onunla mı kaldın? Charles ne yaptığını sanıyorsun?" Sinirlenmişti. Charles'ı zor elde etmişti ve kaybetmek istemiyordu. Onu seviyordu evet ama onunla birlikte gelen şöhret ve parayı daha çok seviyordu. Bunları başka bir kıza kaptıramazdı. Dün onun için çok merak etmiş, son tartışmalarından sonra ondan kaçtığını düşünüp hotele gelmediğini sanmıştı ama aslında Charles kaybolmuştu. Ne olursa olsun yine onun yanındaydı. Alex'in içine su serpildi.

"Alexandra nasıl düşünmek istiyorsan öyle düşün ama hiçbir şey olmadı. Aksine onun sayesinde buraya geri dönebildim.". Sert çıkışmıştı Charles. Alex'in paranoyaklarından sıkılmıştı. Onu aldatmak istese elinde milyonlarca şans vardı ama o sadık birisiydi, öyle şeyler yapmazdı..değil mi? Dünki tartışmalarından dolayı sadece biraz hotelden ve Alex'ten uzaklaşmak istemişti o kadar sonra zaten şehirde kaybolmuştu. Eleanor'u düşündü. Charles'a nasıl kibar davranmış ve ona yardım etmişti. Yüzüne ufak bir tebessüm geldi. Belki onu merak etmiştir ve instagramdan istek atmıştır diye telefonunu kontrol etti ama hiçbir bildirim yoktu. Belki de Eleanor ona daha fazla bulaşmak istemiyordu.

Bugün Las Vegas'ta ki son günüydü ve akşam özel jetiyle Monako'ya yılbaşı tatili için geri dönüyordu. Las Vegas ona çok şey katmıştı; ikincilik ve ne olursa olsun iyi insanların olduğu gerçeği..

𝐿𝑜𝓋𝑒 𝐼𝓈 𝒜 𝒢𝒶𝓂𝑒Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin