Defile

231 25 3
                                    

"Bence teklifini kabul etmelisin El. Daha ne kadar süre böyle kalıcaksın? Belki oyunun yayınlandıktan sonra yeniden bir şirkette iş bulursun." Oflayarak Lysandra'yı dinledi. Ama o haklıydı. Eğer oyunu bağımsız çıkarmak istiyorsa para lazımdı. Eğer oyunu bir şirket adı altında çıkarmak istiyorsa bir yerde çalışması gerekiyordu ve onda ikiside yoktu.

"Hayatımda annem ve babamı kaybettikten sonra hiç bu kadar dibe battığımı hatırlamıyorum Lys. Eğer Charles beni bu bataklıktan kurtarıcaksa fikrini kabul edicem sanırım." Yardımcı olucağına dair hiç şüphem yoktu ama ona ulaşmak şu sıralar biraz zordu. Sezonun yarısı neredeyse bitmiş artık son dönemlerdeydi ve yarışlara iyice odaklanmıştı. Zaten Charles ona zaman tanımıştı. İstediği kadar düşünebilirdi gerçi ama bunca işin içinde birde onun başına bela olmak istemiyordu. Sezon sonuna kadar idare edecekti ve ondan sonra ona o rahatken kararını açıklayacaktı. Bu süreçte elindeki para ona bir süre daha yetebilirdi. Ne şanslıydı ki evi ailesinden ona kalan tek şeydi ve en azından kira borcu yoktu. Kimse kapısına dayanmayacaktı.

Birkaç gün sonra polisler aniden kapısına geldiler ve Eleanor'un Alexandra ile ilgili ifadesini aldılar. Alexandra mahkemeden sonra Monako'ya geri gönderilmiş, cezasını orada çekecekti. En azından ondan uzaktaydı artık. Biraz ferahladı. Bazı geceler sinsice camdan içeri girip onu boğacağını düşünüyordu. Hala yaşadığı olayı atlatmış sayılmazdı.

Yeniden tek yaşamaya geri dönmüştü. Lysandra'yı kendi evine gönderdi. Zaten yeterince ona bakıcılık yapmıştı. Onu daha fazla işinden alıkoymak istemiyordu.

Lysandra onu bir hafta sonra sonbahar temalı kreasyonu olan defilesine davet etti. Hava değişikliği ve biraz insan görmek belki iyi gelebilirdi. Eleanor hazırlanıp defilenin olduğu binaya gitti ama paparazziler kapıda onu görünce hemen üstüne geldiler ve soru yağmuruna tuttular.

"Charles Leclerc ile ilişki yaşadığınız doğru mu?"
"Vurulduktan sonra kalıcı bir hasar aldınız mı?"
"Buraya Bayan Lysandra için mi geldiniz?"

Bunların yanı sıra bir sürüde fotoğrafı çekildi. Eleanor boğulucak gibi hissetti ve onları ittirerek içeri girmeye çalıştı. "Rica ediyorum, nefes alamıyorum lütfen izin verin!". Eleanor sanki kriz geçiriyor gibi hissetti. "Bayılmak üzereyim." Diye fısıldadı kendisine. Tam o sırada Lysandra aniden ön kapıda belirip arkadaşının koluna girip onu kalabalıktan kurtardı ve içeri kulise doğru götürdü.

Eleanor ona uzatılan sudan bir yudum alıp derin bir iç çekti. "Resmen boğuluyordum Lys. Sanırım bu ameliyattan sonra kalabalık fobim başladı." Acı acı güldü. Lysandra o sırada askıda asılı defilede giyeceği elbiseleri tek tek kontrol ediyordu. "Sorun yok güzel arkadaşım. Seni her zaman kurtarmaya hazırım.".

Eleanor onun için defilede ayrılan yere gidip oturdu. Sanki bütün gözler onun üzerinde gibiydi. Ona bakıp fısıldaşıyorlar mıydı yoksa Eleanor artık abartıyor muydu bilemedi. Defile başladığı sırada içeriye sessizce iki adam girdi. Ve tam Eleanor'un karşısına oturdular. Eleanor'un dikkatini ilkten çekmediler ama ansızın o tarafa baktığında Charles ve yanında oturanın takım arkadaşı Carlos olduğunu gördü. Neden buradalardı? Charles gülümseyerek Eleanor'a el salladı. Eleanor telefonunu eline alıp ona mesaj attı:

✉️
@eleanor: "Kendinize elbise mi bakıyorsunuz artık?"
@charles: "Ah hayır, sevdiğimiz bir arkadaşı görmeye geldik. Yanımdaki adam kendisini çok merak etmiş."
@eleanor: "Lysandra mı? Ciddi olamazsın."
@charles: "Carlos Lysandra'yı, ben seni görmeye geldim." Bu mesajdan sonra göz göze gelip birbirlerine baktılar. Eleanor utancından kıpkırmızı oldu.
@eleanor: " Sizin yarışınız falan yok mu?"
@charles: " Var. İki gün sonra Azerbaycan'a gidiyoruz. Gitmeden önce muhabbet edelim istedik. Defileden sonra kulisin arka kapısında buluşalım."

Defile bittikten sonra kulise Lysandra'nın yanına gitti. "Onların ne işi var burada? Bence biliyorsun." Sırıtarak Eleanor'a baktı. "Bizi arka kapıda bekliyorlar Lys. İşin bitince gidelim bakalım ne anlatıcaklar. Ayrıca bakıyorum saçına, makyajına çok dikkat ediyorsun? Carlos yüzünden mi?" Eleanor kahkaha atarken Lysandra onun koluna vurdu.

"El özür dilerim sana söylemedim ama sizin olaydan sonra Carlos ile tekrar konuşmaya başladık. Senin kendini toparlaman benim Carlos ile konuşmamdan daha mühimdi."

"Lysandra en azından daha erken söyleseydin belki keyfim o sıra yerine gelirdi. Geleceklerini biliyor muydun?"

"Evet." Diyince bu seferde Eleanor ona vurdu. Defileye çağırma sebebi kesinlikle bu yüzdendi. Lysandra hazır olduktan sonra kulisin arka kapısından çıktılar. Carlos ve Charles onları bekliyordu. Dörtlü bir araya gelip selamlaştılar.

"İyi görünüyorsun Eleanor."
"En azından yaşıyorum Carlos." Güldüler. Carlos ile Montreal'de ki yarışta kısa da olsa tanışıp muhabbet etme şansı bulmuştu. Alexandra onu tehdit etmeden önce.

Çocuklar ağızlarındaki baklayı çıkardılar; onları Bakü Grand Prix'ine davet ediyorlardı. Lysandra ve Eleanor birbirlerine baktılar. Önce Lysandra konuştu: "Sanırım bu hafta provam yok yine de ajandama bakıp kontrol ederim, zaten Eleanor içinde sorun olacağını sanmıyorum sonuçta işsiz." Eleanor'a alaycı bir bakış attı hep birlikte güldüler. Eleanor tam ağzını açıcakken Charles "İtiraz kabul etmiyorum, söz veriyorum podyuma çıkmaya çalışıcaz.". Carlos ise "Yani umarım." Diye ekledi.

Daha sonra hep birlikte Lysandra'nın başarılı geçen defilesini kutlamak için bir restauranta geçip yemek yediler. Hep birlikte iyi vakit geçirmişlerdi. Eleanor uzun zamandır kendini bu kadar yaşamış hissetmiyordu.

Carlos Lysandra'yı, Charles ise Eleanor'u alıp evlerine ayrı ayrı bıraktılar. Charles Eleanor'un evinin önüne geldi. Eleanor bu sefer onu evine davet etti. "Kahve veya çay içebiliriz, ne dersin? Tabi yarın işin yoksa."

Charles'ın yarın dolu işi olmasına rağmen bu teklifi reddedemeyeceğinin farkındaydı. Birlikte eve girdiler. Eleanor mutfağa gidip kahve hazırladı. O sırada Charles ona projesiyle ilgili kararını sormak istedi ama hala düşünmesi için ona zaman tanımaya karar verdi. Birkaç dakika sonra Eleanor elinde iki fincanla yanına geldi. Charles kendi fincanından bir yudum aldı.

"Eleanor aslında kalan bütün yarışlara gelmeye ne dersin? Yani şu anlık burada seni bağlayan bir şey yok hem biraz değişiklik olur." Haklıydı. Eleanor olaylardan sonra Milano'yu kendisine hapis etmişti. Kameraların önünde sürekli olma fikri ister istemez biraz rahatsız etti ama yine de onunla sürekli yan yana olma düşüncesi...Midesinde kelebeklerin uçtuğuna yemin edebilirdi. "Charles sadece kameralar beni tedirgin eden o.". Charles Eleanor'un bir elini alıp onu öptü. Yumuşak pembe dudakları eline değdiği an tüyleri diken diken olmuştu. Sanki elektrik çarpmış gibiydi. "Lütfen El. Seni onlardan koruyacağıma yemin ederim. Yeter ki gel." Onu reddedemezdi. Charles karşı konulamazdı. Eleanor saate baktı geç olmuştu ama Charles'ı evine göndermek istemiyordu. Ve ona bir teklif yapmaya karar verdi:

"Kalmak ister misin?"

"Ne zaman sorucaksın diye bekliyordum."

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Apr 07 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

𝐿𝑜𝓋𝑒 𝐼𝓈 𝒜 𝒢𝒶𝓂𝑒Where stories live. Discover now