18. Bölüm: Kaçırılmak

1.4K 91 2
                                    

Okul çıkış saati gelmişti. Hızla çantamı topladım. Feza ile Devin'in yanına gittim ve Devin'in şapkasını alıp kafama taktım.

Bekir'i, Devin'i ve Feza'yı arkamda bırakarak okul çıkışına koştum. Arkama baktığımda üçü de gülüyordu. Bir anda Devin üzerime doğdu koşmaya başladı.

Kaçmaya başladım. O sırada bir sokağa girdim ve ağzıma dayanan bez ile dayanamayan bilincim oldu.

...

Uyandığımda belimde yoğun bir ağrı vardı. Gözlerimi açtığımda etrafa bakındım. Bomboş bir odadaydım. Sandalyeye bağlanmıştım. O sırada kapı açıldı.

İçeri 1.95 boylarında, 23/24 yaşlarında, esmer, siyah pantolon ve siyah kazaklı bir adam vardı. Bu adam Zerak abimin arkadaşı olan ve benim ameliyatıma giren doktor Barlas'a çok benziyordu.

"Prenses hazretleri uyanmış bakıyorum da." demesiyle kıkırdadım. "Ben ve prenseslik mi? Benden olsa olsa kül kedisi olur."

"Bu kadar rahat olmaman gerekirdi. İnsan en azından endişelenir." diye hayıflandı adam. "Bana dokunmadığın sürece sıkıntı yok. Canımı acıtabilirsin fakat bedenime dokunamazsın." Sınırlarım netti.

"Öyle olsun o zaman. Tanışalım." dedi elini uzatırken. "Ben Barlas Çetiner. 24 yaşındayım." Galiba gerçekten o doktor bu adamdı. Göz devirdim. "Beni tanıyorsun zaten. Lal Sidelya Mutenaoğlu'yum. Yaşım 19. Eşit ağırlık okuyorum. Hayalim hostes olmak."

Kıkırdadı. "Yeter tamam. Bunların hepsini biliyorum zaten." dedi. Nasıl bildiğini anlamamıştım fakat boşverdim. Eli hala havadaydı.

"Eğer elini sıkmamı istiyorsan elimi çözmelisin." dememle sandalyenin arkasına geçti. "Açıcam ama kaçmak yok. Zaten istesen de kaçamazsın. Her yerde adamlarım var."

Başımı salladım. Ellerimi açtığında bileklerimi ovuşturdum. Tahriş olmuştu bile. Önüme geçmiş, bana bakıyordu. Baktığım yere baktığında tahriş olmuş bileklerimi gördü.

"Ben onlara demiştim sıkmasınlar diye! Bekle beni burada krem alıp geleceğim." dedi ve odadan çıktı. Arkasından kapıyı açmaya çalıştım.

Kilitli değildi. Odadan çıktığım gibi koridorlarda dolaşmaya başladım. Kapıyı görmüştüm. Kapıya doğru ilerlerken boğazıma dolanan ellerle nefesim kesilmişti.

"B-bıraksana n-nefes alamıyor-um." son nefesimle söylediğim şeylerin sonunda gözlerim karardı ve yere düştüğümü hissettim.

Bilincim kapanmadan önce duyduğum son şey "BEN SİZE BU KIZA DOKUNMAYACAKSINIZ DEMEDİM Mİ PİSLİKLER!"

LAL SİDELYA UYANDIĞINDA

Yavaş yavaş gözlerim açılıyordu. Odadaki karanlık beni boğuyordu. En son bir adam beni boğmuştu. Sonrası ise gizemdi benim açımdan.

Kapı açıldığında içeri endişeli bir ifadeyle Barlas girdi. Yerimde dikleştim. Yanıma geldi ve dizlerinin üzerine çöküp yanağıma elini uzattı. "İyi misin?" sesi gerçekten endişeli çıkıyordu.

"İyiyim." dememle derin bir nefes aldı. Öksürmeye başlamamla Barlas, yan taraftaki komidinin üzerindeki suyu aldı ve bana içirmeye başladı.

"O adam kimdi?" Sorumla bana sarıldı. "Korkma, o sadece benim adamlarımdandı. Seni düşmanlarımın elemanı sanmış." derken hala sarılıyordu.

Bende kollarımı beline sardım. Gereksiz bir samimiyet içerisindeydik fakat bu gereksiz samimiyet olduğunda içimde huzur oluyordu.

"Beni neden kaçırdın?" derin bir nefes aldı. "Abin zamanında abimin sevgilisine zarar vermiş. Bunun sonucu o da senle o gün hastanede doğum yapan rastgele bir kadının bebeğiyle değiştirmiş."

Kafamı kaldırarak ona baktığımda, o zaten bana bakıyordu. "Ne yani, senin de gönlün el vermedi ve hayatımı mahveden kişinin kim olduğunu söylemek için bu kızı kaçırayım mı dedin?!" dedim onu ittirirken.

Bana afallamışça baktı. "Hayır. Aksine belki kötü olan geçmişini ben düzeltebilirim diye düşündüğüm için seni yanıma aldım."

İkimizin de tabiri farklıydı.
Ben "kaçırmak" eylemini kullanırken o "yanına almak" eylemini kullanıyordu.

Şok Haber! ; Gerçek Aile Klişesi / DÜZENLENDİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin