Bölüm 6

3 2 0
                                    


Öyle zamanlarda öyle beklenmedik olaylarla karşılaşırsınız ki, farkında olmadan bir kasırgada hortuma kapılıp içinde döner durursunuz. Oradan kurtulmanın tek yolu fırtınanın durmasıdır ama onu durduracak tek kişi de sizsinizdir. Fırtınayı durdurmanın yolu hortumdan kurtulmakken.

İşte böyle durumlarda yapabileceğiniz tek şey sizi içine çekip yok etmesini beklemektir, öyle ki artık bunun için dua eder hâle gelirsiniz. Hayatınızda olup bitenleri capcanlı izlerken tek bir hareketle akışı durduramamak ve olanları izlemek sizi kendi yaşamınızdan koparır, olaylar sizden bağımsız ilerlerken bundan etkilenen yine siz olursunuz.

Ezgi kendi fırtınasında kaybolmak üzereydi. Elindeki silahı yere attı. Artık Pamir ve Onat'tan bir farkı yoktu.

Pelin oturduğu yerden Ezgi'ye sarılmış ağlarken herkes salonda toplanmış haber bekliyordu, duyduğu her sesi telefon sanıp açmak için hareketleniyordu.

Tekrar çalma sesi duyduğunda tam delirdiğini sanacaktı ki Işıl telefona koşarken gerçek olduğunu anladı.

Herkes nefesini tutmuş konuşmaya odaklanırken annesi daha da ağlamaya başladı. Ezgi cesedin Gökmen olmadığına emindi, onu oraya atacak kadar acemi değillerdi. Hatta o kadar akıllılardı ki bu planın bir parçası bile olabilirdi.

"Gökmen değilmiş." Dedi sadece ve yukarı çıktı, her zaman dimdik durup zarif hareketlerinden ödün vermeyen kadın basamakları çıkarken boynu yere dönük koşarak çıktı.

Pelin onun olmadığını öğrenince mutlu olsa da içindeki huzursuzluk daha arttı. Bu belirsizlik ölümden de kötüydü, öyle ki ceset her kimse babası olmasını istedi. Gün geçtikçe aklındaki senaryolar daha da artıyordu. İçinden çıkılmaz hâle gelinen bu durumda Ezgi'nin onun için çabaladığından habersizdi. Babasının düşmanları olan Onat ve Pamir'in elinden babasını kurtarmak için planını yapmıştı bile.

Telefonunu cebinden çıkarıp blog hesabından yaptığı yorumu sildi. Bu şekilde güvenlerini kazanıp aralarına sızacaktı, Gökmen'i kurtardıktan sonra da elindeki en güçlü kozu ortaya atacaktı; babası farkında olmadan onun en büyük kalkanıydı. Tüm bu olanlardan sonra kendisine zarar gelmeyeceğine inanıyordu.

Eve dönerken bile arabada telefonunu sık sık kontrol etti, tek istediği Pamir'den gelen bir mesajdı, sonrasını kendi ilerletebilirdi ama ilk adım karşı taraftan olmalıydı.

Bu davranışları tabii ki babasının dikkatini çekmişti. "O kim?" Ezgi istemeden yanlış izlenim yaratmıştı. "Kim kim?"

"Hangi şanssız erkekle sevgili oldun?" Babası yaptığı espriye gülerken Ezgi somurttu, "erkek falan yok."

"Kız mı?" En sevmediği konular bunlarken üstüne üstlük konuştuğu kişi babasıydı. Biri gelip Ezgi'ye hoşlandığı kişi ya da bununla alakalı herhangi bir şey sorduğunda kanlar tüm yüzüne toplanıp onu kıpkırmızı yapıyordu. "Hayır, sevgilim yok."

"Olursa söyle, kuytu köşede seni doğrarlarsa soruşturmayı ilerletmiş oluruz." Böyle bir cevap beklemediğinden şaşkınlıkla gözü açıldı.

"Ne kadar ihbar aldığımızı bilemezsin." Polis olmanın bir özelliğiydi bu belli ki, durduk yere işinden örnek verip anlatırdı. Ezgi de tüm bunları küçüklüğünden beri dinlediğinden olsa gerek herkese temkinli yaklaşırdı.

"Aslında yan evdeki çocuk tam senlik." Babası sesli düşünürken Ezgi anında sıcaklayıp gözlerini cama çevirdi. Sesinden olanları belli etmeyeceğini kendine tekrar tekrar temkin ettikten sonra sordu, "siz nereden tanışıyorsunuz?"

"Sen şu parti işine izin vermeyince evden çıkmıştın ya, ben aslında peşinden gelmiştim, o sırada çöp atıyormuş o da. Geçerken sohbet ettik."

Cinayet Şahidi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin