giriş

100 18 5
                                    

Bazı müzikler dinlediğiniz anda sizi bir yerlere götürür. Bazılarıysa sizi olduğunuz yerden kaldırıp başka diyarlara götürür.

Yirmilerimin sonlarına doğru Kore müziğine olan ilgim öyle büyük bir hayranlığa dönüşmüştü ki ani bir kararla "Üniversite okuyacağım!" diye bağırdım. Annem ve babam ilk başta buna sevindiler. Biricik oğulları yirmi beş yaşına gelene kadar sadece lise mezunuydu. El ele tutuşup "Oğlumuz büyümüş de üniversite okumaya karar vermiş!" diye ağladılar. Ben de bundan aldığım cesaretle "Kore'ye gidip Kore müziği okuyacağım!" diye bağırdım. Babam bunu duyar duymaz öfkelendi. Amerika'daki yaşantımız güzeldi. İyi bir iş tutturmuştu ailem. Beni burada doğurup Amerikan vatandaşı da yapmışlardı üstelik. Ama okumak istediğim bölümü duydukları için aldığım cevapsa şöyle oldu;

"Kore'ye gidip o dandik bölümü okuyacaksan, KENDİ PARANI KAZAN DA GİT!"

Aynen böyle söyledi babam. Annemse burun kıvırıyordu. Kendi kültürlerini, geleneklerini ben bile burada doğmama rağmen unutmamıştım, ama onlar pek de önemsemiyorlardı belli ki. Hoş, zaten yıllardır yarı zamanlı çalışarak paramı kazanıyordum. Bunu söylemeleri koymazdı. Ayrıca çoktan başvurularımı yapmıştım.

"İyi şarkı söyleyebiliyorum, lise yıllarım kilisede ilahi söyleyerek geçti. Dandik dediğiniz sektör dünyanın en iyi müzisyenlerini yetiştiriyor!"

Biraz abartmıştım, olsun. Seviyorum bu müziği.

"Şu küçük şeye de bak! Yirmi beş yaşındasın sen! Yirmi beş!"

Amerika'da yerleşik hayat yaşayan ailem hala Koreliydi ne de olsa. Daha açık fikirli olmalarını beklemeyin.

Kore'ye gideceğim için kız arkadaşım da benden ayrıldı. Harika.

Böylece üniversiteye kabulümden sonra aileme posta koyup kesin bir kararla gittim.

Kore'ye gelişimin ardından geçen üç yıl sonra hala yarı zamanlı işlerde çalışıyordum. İşin iyi tarafı kazandığım paranın büyük bir kısmı cebime kalıyordu. Üç kişinin tuttuğu eve sonradan gelmiştim. Herhangi bir kira kontratı imzalamadan üç yıldır bu evde yaşıyordum. Arkadaşlarım bu konuda sorun çıkarmıyordu. Canımın istediği zamam çıkıp gidebilirdim.

Ama ev sahibi benim devamlı kaldığımı öğrendikten sonra... Kural ihlali nedeniyle çıkarıldım. Arkadaşlarım ev sahibiyle benim yüzümden papaz olmak istemezdi sonuçta.

"Mingyu, bugün sende kalabilir miyim?"

Ben de sınıf arkadaşım Mingyu'yu aradım. "Tabii ki kalabilirsin!" dedi.

Mingyu'ya olayları anlattım. Bana önceleri de her zaman kalabileceğimi söylüyordu. Ama bu kez...

"Bir süredir sevgilimle birlikte kalmayı planlıyorduk. Lütfen kişisel algılama! Bu gece tabii ki kalabilirsin ama bir an önce ev bulmalısın."

dedi...

"Başka kimde kalacağım ki? Jihoon da yalnız kalmayı seven birisi. Beni istemeyecektir. Belki bir süre kalabilirim ama...--"

"Yurtta kalamaz mısın?"

"Yurt mu...?"

Bu yaştan sonra yurtta kalabileceğimi söylediğinde komik gelmişti. Yıllarca evimde, sıcak yatağımda, kendi odamda uyuyan benim için alışılmadıktı. Kaldığım evde salonda yatıp kalkıyordum tabii ama oranın ev rahatlığı vardı.

"Dönem ortasında olduğumuz için yer bulamayabilirsin, ama bazen yurttan ayrılanlar olabiliyor. Zaman kaybetmeden kontrol et hyung."

Mingyu'nun sözünü dinledim. Bu umuda sarılarak o geceyi Mingyu'nun yanında kalarak geçirdim. Sabahında ise koşarak dersime yetişmem gerekiyordu. Ödevler ve sınavlar yüzünden yurttan kimin ayrıldığını takip etmek zor olacaktı.

Koridorda koşarak dersime yetişmeye çalışıyordum ki köşeyi döndüğüm anda biriyle çarpıştım. Yerden gözlüğünü alan bu kişi çoğu kişi tarafından bilinen, "Aptal Sarışın" dedikleri çocuktu. Üniversitenin ilk yılında onu görüyordum. Sinema ve film bölümünde okuyordu. Yüzüne kocaman gelen ikonik kemik gözlükleri ve sarı saçlarını unutmam zaten mümkün değildi. Bilinene göre okula ara verip askerliğini tamamlamış, ama görünüşü bir gram bile değişmemiş. Saçları hala sarı ve kalın gözlükleri yerindeydi. Bu yüzden ona bu lakabı takmış olmalıydılar. Neden aptal dediklerini bana çarpıp kaçmasıyla ilişkilendirsem de tam olarak bilmiyordum.

"Dikkat etsene! Beni yere düşürüp nasıl öylece kaçabilirsin?!"

Hızlıca uzaklaşıp gözden kaybolduğunda yere düşürdüğü kağıtlarla karşılaştım. Kağıtları yerden kaldırdığımda altında telefonumu buldum.

"Siktir! Telefonum!"

Telefonumun ekranında çatlaklar oluşmuştu. Şimdi neden aptal olduğunu daha da iyi anlıyordum. Ayrıca sakar olduğu yetmiyormuş gibi kağıtlarını düşürdüğünü bile fark etmemişti, aptal.


•°.*•°•.*•°.*

Şöyle kısa bir giriş yaptım. Jihan yazmayı hep istiyordum, sonunda yazdım. Umarım seversiniz. <3

Aptal Sarışın | JihanWhere stories live. Discover now