3

56 14 7
                                    

Jeonghan ödevini yazdıktan sonra uyuyakalmış, kalın çerçeveli gözlüğü burnunun üstünden kayarak alnına çıkmıştı. Üzerine yattığı için bantladığı sapı yerinden çıkmış ve başının altında kalmıştı.

Gözlüğü yavaşça yüzünden çekip alırken uyanmamasına dikkat ediyordum. Gözlüğün altındaki yüzünün güzelliğine tekrardan takıldım. Kirpiklerine ve hafif aralanan dudaklarına bakarken saniyelerin nasıl geçip gittiğini anlamamıştım. Kendine gel Joshua.

Jeonghan gözlerini aralayıp bakışlarımla karşılaşınca yavaşça yüzünden uzaklaştım ve soğukça "Yatağına yat." dedim.

Ellerimi ceplerime sokup arkamı döndüğümde kolumdan yakaladı. Tedirgince duraksadım. Yanlış bir şey yapmıyordum halbuki. Yavaşça ona doğru döndüm.

"Gözlüğümü nereye götürüyorsun?"

Elimde kalan gözlüğe baktım. Yüzünü yasladığı masadan kaldırıp yüzüme baktı. Yanağında gözlük sapının izi çıkmıştı. İstemsizce gülümseyişimin üzerine kaşlarını çatarak "Gözlüğümü ver." dedi. Tatlı...

"Şey, vereceğim ama..." Yanağındaki iz yüzünden gülümseyerek konuşuyordum. Parmağımla kendi yanağımı gösterdim, "Yüzün..."

"Ne var yüzümde?"

Ellerini yüzüne götürüp yanaklarına dokunurken "İz çıkmış da..." dedim. Yüzünde hafif bir kızarma ile başını çevirdi. İstemsizce içimden "çok tatlı." şeklinde konuşmalar yapıyordum.

"İşte." dememle birlikte tekrardan bana döndü. Gözlüğü burnunun üzerine bıraktım yavaşça. "Kalbimin sorunu ne?"

"Bu kırık şeyi takmak zorunda mısın?"

"Takmazsam göremem."

"Çok mu bozuk gözlerin?"

"Biraz." Jeonghan kısa cevabının ardından gözlüğün sapını tekrardan bantladı ve gözüne geri taktı. Masanın üzerindeki eşyalarını bir araya topladı. Yeniden yazdığı ödevi dosyasına koyup düzenli bir şekilde koydu. Bilgisayarını kapatıp esneyerek masadan kalktı. Yattığım yerden telefonuma bakarken göz ucuyla ne yaptığını izliyordum. Ne hikmetse gözlüğünü bir saniye bile çıkarmadan işlerini halletmeye devam ediyordu. Bu da nedense bana dokunuyordu. Gözleri fazla bozuk değilse neden yanımda takmaya devam ediyor ki? Yüzü de oldukça iyi oysa.

"Yabancı olduğum için benden utanıyor musun Jeonghan?" düşüncelerim dudaklarımın arasından mırıltı şeklinde dökülmüştü. Jeonghan o sırada dolabından kıyafetlerini çıkarmakla meşguldü ama benim mırıldanmamı duymuş olacak ki merakla başını bana uzattı.

"Ne dedin?"

Bakışlarımı üzerinden alıp telefonumla oynamaya devam ettim. "Hiç..."

Jeonghan sıkıntılı bir nefes verip üzerini değiştirmeye başladı. Gözlüksüz bakmaya utanıyorken önümde giyinmeye utanmıyordu belli ki. Gözlerim direnişlerime karşı kaçamak bakışlar attığında bir şey görmedim. Dolap kapağının arkasında kalıyordu. Kolları tişörtünü giyerken kenardan görünüyordu yalnızca.

"Bakmaya çalışıyorsun bir de. Kafayı yemişsin Joshua."

Bakışlarımı çevirmeden önce aniden yere eğildi. İstemsizce pantolonsuz altına kaymıştı gözlerim. Tanrım, bir erkeğin böyle güzel bacaklara sahip olması... her neyse. Yerden tişörtünü alıp tekrardan doğrularak giyinmeye devam etti. Ben artık telefona bakmayı bırakıp farkında olmadan oraya odaklanmışken aniden kapakları kapattığında göz göze geldik. Hızla başımı çevirip telefonuma bakmaya devam ettim.

"Sen beni mi izliyorsun?" diye sordu. Yakalanmıştım.

"Sapık mısın?"

Utançla telefonun içinde geziyorken "Sana diyorum!" diye seslendi.

Telefonu bırakırken yutkundum. Üzerine salaş bir tişört, altına da uzun bacaklarını ortaya seren kısa bir şort giymişti. "Sapık değilim." dedim umursamazca.

"Ne var da bakıyorsun o zaman?"

Dayanamayıp söylemek istiyordum artık. Bıkmış bir nefes verdim bu yüzden. "Gözlüklerin... Sana hiç yakışmıyor. Oysa çok güzel bir yüzün var. Onları aldığımda sinirleniyorsun, yüzüme bakamıyorsun. Ama nedense giyinirken utanmayışın ilgimi çekti."

Jeonghan şaşkınca bakıp kaşlarını çattı. "Bütün gün bunun analizini mi yaptın? Yakışıyor veya yakışmıyor, bu seni ilgilendirmez. İlk günden arıza mı çıkarmaya çalışıyorsun da sürekli benimle uğraşıyorsun? Eğer böyle devam edecekse bir an önce başka bir oda bul ve burayı terk et. Arıza biri istemiyorum odamda." dedi sertçe.

"Burası benim de odam ve arıza çıkarmıyorum?"

"Öyle mi? Gözlüğüm senin yüzünden kırıldı."

"Ben de öyle takma dedim sadece ne var bunda?"

"Bana yakışıp yakışmadığına kadar karışıyorsun, sadece onunla kalsa iyi. Böyle karışmaya devam edeceksen az önceki sözlerimi tekrar etmeme gerek yok herhalde. Kısacası def olup git."

Sanırım haklıydı. Sanırım fazla, sadece haklıydı. Ona karışarak neyi amaçlıyordum ki?

Bacaklarımı uzatıp ellerimi başımın arkasında birleştirdim.

"Sadece merak ettim. Üzgünüm."

Aptal Sarışın | JihanWhere stories live. Discover now