8. bölüm

8.7K 493 151
                                    

"Erkek mi seviyorsun şimdide, dul bitti erkek başladı." Sinirle tesbihini sıkıp beni gösterdiğinde gergince yutkundum.

"Senin gibi değil mi emmi, Zeyat, Ozan, Cemal, Arif, Muzo hepsini biliyürük. Ben sevince mi sorun, sen altına alınca normal he?" Adam an be an morarırken pala bıyıklarını eliyle düzeltir gibi okşadı.

"Ben senin gibi soyumu kurutmadım, evlat verdim aileme." İstemsizce kaşlarım yukarı kalktı.

"Belki bende evlat veririm, belki de sadece Gökay'ı severim. Sen kendi evlatlarınla ilgilen bence, ben yolumu sana çizdirmem. Yarenimi de sana seçtirmem, yol benim yaren benim."

Adama inat yapar gibi beni sarıp saçlarımı öptüğünde adam da ayaklandı, eli beline gittiğinde Oktay da hızla elini kendi beline attı. Gerginlikten orta yere yığılmak üzere olduğumu gizlemeye çalışmaktan göbeğim çatlamıştı.

Adam belinden bir kese çıkartıp bana uzattı, onca konuşmanın aksine yüzü hafifçe gülümsüyordu. Keseyi alıp içine baktım, eski usul altın zincir vardı, keko gibi zincir mi takacaktım.

"Babasınındı bu şerefsizin, senin boynunda olmayı hak etti." İki eliyle elimi kavrayıp hafifçe sıktı gülerek.

Daha az önce gerginlikten bayılacakken şimdi gülümsüyordum, bunlar adamı manyak ederdi. Adam babacan bir tavırla elimi pat patlayıp kapıya doğru yürüdü.

Adam çıkıp gittiği gibi Oktay keseyi açıp kalın bakla zinciri çıkarttı. Boynuma takıp öptüğünde kızarmıştım, karşıdan şöyle bir baktı bana tekrar.

"Yakıştı ha, analar neler doğurüyür." Beni kendine çekip sımsıkı sardığında ben de kollarımı beline sardım.

"Oktay, bunu almam doğru olmaz bence." Eğilip bir daha öptü boynumu.

"Duymadın mı emmi ne diyür, sen hak etmişsin." Yüzümü avuçları arasına alıp dudağımı sertçe öptü.

"Senin o, damat olarak kabulün gibi düşün. Bizde geline bilezik, damada zincir yada yüzük takarlar." Gülerek söyledikleriyle kafamı çevirip güldüm.

Çenemi tutup dudaklarımı öpmeye başladığında içim eriyordu sanki, ona uyum sağlamak nefes almak kadar normaldi. Uzun uzun, sakince öptü beni. Dudaklarımız ayrıldığında söylediği şeyler ise gülmeme sebep oldu.

"Yavrum, kurban olayım şuraya bir koltuk alalım. Yatağa gitsem kendime güvenmiyorum, aha bu şerefsiz durmak istemiyür biliyün nü?" Eliyle aletini gösterirken attığım kahkaha salonda yankılanmıştı.

"Tamam, yarın gidip alalım. Bulamadım gönlüme göre bir şey, ondan alamadım zaten. Bir de kira..." dediğimde beni öperek susturdu.

"Yok kira falan otur aşağı, almiyim altıma." Tek kaşını kaldırdığında olmaz anlamında kafa sallamıştım.

"Tamam o zaman şöyle bir anlaşma yapalım, sen bana her tatilinde güzel bir sofra hazırla. Beraber yiyip içelim, kira parasına denk olur zaten." 

Oflayıp başımla onayladım, elim boynumdaki soğuk zincire gitti istemsizce. Tenime deydikçe ısınıyordu yavaş yavaş.

Oktay beni tek hamlede kucaklayıp mutfak tezgahına oturttuğundan ağzımdan ufak bir çığlık kaçtı. Gülerek bacaklarımın arasına girip yine dudaklarıma uzandı. Kendimi geri çektim hafifçe, o da geri çekilip bana baktı.

"Uykum geldi benim artık, uyuyalım." Yutkunup başını salladı, dişlerinin arasından bir nefes çekip beni kucakladı ve yatak odasına taşıdı.

Yeni yatağıma -yatağımıza- yatırıp soyunmaya başladı, kavruk tenine yiyecekmiş gibi baktığımı bilsem de kendime engel olamıyordum. Sırıtan yüzüne baktığımda, onun da bunun farkında olduğunu gördüm.

Erken olsa da, onu çok iyi tanımasam da onu istediğimi biliyordum. Hem de ne istemek, tenini tatmak için deliriyordum. Dilimi çıkarıp dudağımı yalarken koyulaşan gözleri ve aralanan ağzı onunda aynı halde olduğunu gösteriyordu.

Yatakta yana kayıp ona yer açtım, tek dizini yatağa koyup üstüme eğildi ve dudağımı sertçe öpüp çekildi. Bir, iki, üç derken iyice yapıştı dudağıma ve yatakta üstüme uzandı.

Bacaklarımın arasındaki güzel adamla deli gibi öpüşürken bu gecenin o gece olduğunu biliyordum. Bu gece tamamen onun olacaktım...

Adana Kekosu Où les histoires vivent. Découvrez maintenant