✦ bir

386 38 7
                                    

Ayağının dibine değen taşı bacağını savurarak tekmeledi Beomgyu. Zavallı taşın sekerek kaldırımın kenarına çarpıp yeniden ayak ucuna yuvarlanışını izledi. Yolundan çekmeye çalıştığı taşın ona geri dönüşüne sinirlenerek kaşlarını çattı. Ne diye yeniden onun ayak ucuna ilişmişti? Öteye bir yere yuvarlanıp gitse olmuyor muydu? Bacakları içinde kaybolacak kadar bol, belinden düşmeyecek kadar dar pantolonunun cebine sıkıştırdığı ellerini hışımla çıkardı. Sert bir tekmeyi günahsız taşla buluşturduğunda istediği amaca ulaşmış ve taşı kendisinden çok uzak bir yere fırlatmıştı.

Bir süre hızla inip kalkan göğsüyle taşın arkasından baktı. Avucundan daha küçük bir cansız yumru parçasına bu denli sinirlenmesi anlamsızdı. Birkaç defa gözlerini kırpıştırdı kendine gelmek için. Gecenin karanlığında ne işi vardı bu sokakta? Birkaç taş tekmelemeye mi gelmişti? Derin bir nefes alıp ellerini yeniden ceplerinin içine yerleştirdi. Neye idi bu öfkesi? Görmediği babasına mı, ona eziyet eden annesine mi, dışlayan arkadaşlarına mı? Hayır. Beomgyu'nun kırgınlığı kader meleğineydi, baş meleğe. Ona bu hayatı yazan meleğe dargındı.

Hayatı boyunca bir sürü engelle karşılaşmıştı Beomgyu, her zaferinde yeni bir engelle karşılanmıştı geçmesi gereken. Dargınlığı, kırgınlığı, isyanı vardı geçmek bilmeyen. Toydu henüz, çok vakti vardı yaşayacak. 17 yıla sığdıramadığı öfkesi harlandıkça harlanacaktı.

Dertli bir nefes bıraktı serin yaz gecesine. Birkaç dakikada varmıştı aradığı yere. Diliyle dudaklarını ıslatırken etrafa bakındı. Şanslı gecesiydi, sahilde kimse yoktu. Kulağına ilişen korna sesiyle irkilip ileriye doğru koca bir adım attı. Arkasını döndüğünde kırmızı bir Mini Cooper geçip gitmişti ve sürücü ona bakarak bir şeyler mırıldanmıştı. Beomgyu küfür yediğini bilecek yaştaydı ancak normal günlerde boş olan yoldan bu sefer araba geçebileceğini tahmin etmemişti.

"Bu sefer de canımızdan oluyorduk, iyi mi?" Kendi kendine mırıldanarak kaldırıma çıktı ve birkaç adımda sahilin altın rengi kumlarına ulaştı. Kendisini ne zaman sıkıntılı hissetse sahile gelirdi Beomgyu. Denizi seyrederdi, onu dinlerdi, bazen de kendisi anlatırdı bir şeyler. Deniz ona daima iyi gelirdi, deniz onun adını önemsemezdi, deniz onun günahlarını saymazdı. Deniz, Beomgyu için gürültülü bir sessizlikti. Gürültünün içinde sessiz kalmaktansa sessizliğin içinde naif bir gürültü olmayı seviyordu Beomgyu.

Denizin kumlara vuran dalgalarına yaklaştığında gözlerini kapattı. Bu gece durgundu deniz, pek konuşmuyordu. Beomgyu alınmadı da aldanmadı da. Ne söylese yutacaktı deniz onu, cevap vermeyecekti. Beomgyu da sormadı halini hat'rını. Elleri çeplerinde, gözleri kapalı derin bir nefes aldı. Denizin mis kokusuna başka bir koku daha karışmış gibiydi. Yabancıydı fakat hoşuna gitti Beomgyu. Beş dakika öncekine tezat bir şekilde huzurlu bir yüz ifadesine sahipti.

Ellerini çeplerinden çıkardı ve pantolonunun paçalarını hafifçe yukarıya çekerek kumların üzerine koydu kalçasını. Birkaç dakika oturup nefeslenmek, hayata mola vermek istedi denizin karşısında. Dengesinin korumak adına kolunun tekini geriye doğru attığında eline kumdan farklı bir şey ilişti. Merakla kaşlarını çatarak arkasına baktı. İkiye katlanmış bej rengi bir kağıt parçasının üzerine koymuştu elini.

Oturduğu yerde bağdaş kurarken kağıdı eline aldı. Büyük bir merak duygusu kaplamıştı içini. Birinin cebinden düşen gereksiz bir kağıt parçası olduğunu düşünse bile içindeki meraklı çocuğa engel olamadı. Büyük bir heyecanla ikiye katlanmış kağıdı açtığında güzel bir el yazısı ve ince harflerle kağıda işlenmiş bir dörtlükle karşılaştı.

"Ben bir densiz denizciyim,
Mum ışığında şarkılar söylerim.
Kendi denizlerimde kürek çeker,
Senin sularında indiririm yelkeni."

Dudakları keyifle yukarıya kıvrıldı. Kimden kime yazıldığını bilmediği ve muhtemelen bir daha sahibine ulaşamayacak olan bu dörtlük Beomgyu'nun oldukça hoşuna gitmişti. Gülümseyen yüzüyle kafasını kaldırıp etrafa bakındı. Bir ihtimal bu dörtlüğü yazan kişinin etrafta olmasını umdu fakat görünürde hiç kimse yoktu. Beomgyu kağıdı yeniden katlayıp cebine atmayı düşündü ancak bir anlık bir tereddüte düştü.

"Alt tarafı sahilde bulduğum bir şiir dörtlüğü, düşüren eleman peşine düşmez herhalde?" Tereddütü bir kenara bırakarak omuzlarını silkti ve kağıdı cebine iyice sıkıştırmak için üçe katlayıp hızlıca cebine yerleştirdi. Kimse onu görmese de, görse bile kağıtta ne olduğunu sormaya hakkı olmadığı halde Beomgyu yasa dışı bir şey yapmış gibi hissetti. Yine de bu dörtlüğü eve götürüp mantar panosunun en ortasına iğnelemek istiyordu. Fotoğrafını çekip kendisi de yazabilirdi eve gittiğinde, fakat onun yazısı bu kadar güzel değildi. Hem o almasa ya başkası alacak ya da çöpe gidecekti.

Yeniden denize döndü bakışları.

"Senin sularında indiririm yelkeni."

hem fici yazarken bana ilham olan hem de dörtlüklerimi çalıp kaçan çok yakın arkadaşım efiltime sevgilerle...

kısa ama çok tatlı bir fic olacağını düşünüyorum, lütfen hem ben hem efilti için bol bol yorum yapın💫

CANDLE-LIT ROOM PLAYLIST.

1. Lana Del Rey - Chemtrails Over The Country Club

2. Kalben - Yalakanım Bebeğim


3. Taylor Swift - Cardigan

4. TXT - Hitoru No Yoru

5. TXT - Dear Sputnik

6. Alexander Rybak - Fairytale

7. Elley Duhé - Middle Of The Night

8. Indila - Love Story

9. Gym Class Heores - Stereo Hearts

10. Taylor Swift - Daylight

11. Taylor Swift - Midnight Rain

12. Taylor Swift - Paper Rings

13. Taylor Swift - Lover

14. New West - Those Eyes

15. Lord Huron - The Night We Met

16. CAS - Apocalypse

17. Young the Giant - Mind Over Matter

18. The Neighborhood - Sweather Weather

19. Surf Curse - Freaks

20. TV Girls - Lovers Rock

21. The Fray - Look After You

22. TXT - Our Summer

23. TXT - Blue Spring

24. Jensen Ackles - Drowning

25. Lana Del Rey - Brooklyn Baby

[profilimden spotify hesabıma ulaşabilirsiniz, playlist orada mevcut.]

candle-lit sea, tgWhere stories live. Discover now