1. Bölüm

84 19 27
                                    


"Enya acele et," Diye bağırdı annem bir kez daha "Geç kalacağız yardım et bana!"

Elimdeki son meyveleri de sandığa yerleştirdim ve kapağını kapattım. Annem kapıda bekleyen muhafızlara doğru seslendi aynı sabırsız ses tonuyla,

"Hazırladık efendim buyrun." Annem başını eğip, kaldırmadan geriye doğru adımladı. Muhafızardan iki tanesi uzanıp kraliyet için hazırladığımız yer yer çizik ve boyası dökülen eski sandığı alıp at arabasına doğru götürdü. Bakışlarım bir süre annemin üzerinde oyalandı; benimkinden alakasız sarı saçlarinda, yeşil gözlerinde, ince, zarif bedeninde... Annemle dış görünüş olarak pek benzemiyorduk. Benim Koyu kahve saçlarım ve ela gözlerim vardı, babam gibi...

Muhafızlar Sonrasında acele ile at arabasına binip tekerlek sesleri eşliğinde komşu eve doğru yöneldiler.

Yine kurak, sıcak bir gündü. Şu zamanlarda kışın çoktan gelmesi ve etrafı beyaza boyaması gerekiyordu. Muhtemelen babamin anlattığı kadarıyla benimde pencereden ahenkle düşen kar tanelerini izlemem gerekiyordu. Ama bırak kar tanelerini hava 40 dereceyi aşıyordu Gökyüzünde tek bir bulut bile yoktu.

Yılın ocak ayının 2. Haftası her zaman Kalton ormanına girmesi ve bize erzak getirmesi için birirleri görevlendirilir bu kutsal görevden önceki gün de kraliyette yemek ziyafeti verilip halk cesaretlendirilirdi. Ziyafet öncesinde de Kral Rofd'un emriyle kasaba halkından erzak toplanır, Doğa Anaya sunulurdu.

Halk açlıktan ve sefaletten kıvranıyorken kral istiyor diye elimizde kalan son erzaklarımızı da adak olarak gönderirdik. Üstelik evlerde yiyecek tek bir ekmek tanesini dahi bırakmanın cezası idamdı.

Annem kapıyı kapatıp mutfağa yöneldiğinde bende kapının önünde durmayı bıraktım ve salona doğru adımladım. Küçük kız kardeşime kaydı bakışlarım kapının yanındaki bejyerde minicik kalmış bedeniyle uzanıyordu. Dizlerini de kendine doğru çekmiş mümkünmüş gibi daha da küçülmüştü. Biz bu düzene bir şekilde ayak uydurabiliyor öyle ya da böyle uyum sağlayabiliyorduk. Ama bunlar 4 yasinda bir kız çocuğu için uygun yaşam koşulları değildi malesef. Kız kardeşim doğduğu günden beri sık sık hastalanırdı. Şifacı çağırmak da öyle kolay bir şey değildi o dönem için. Kendi kendine iyilesmesini bekler kutsal su içirdik. Ya da annem kardeşim için bitki karışımları hazırlardı.

Kız kardeşimin öksürükleri ve hırıltılı nefesleriyle düşüncelerimden sıyrıldım ve birkaç adım atıp hemen önüne oturdum. Elimi alnına tuttum. Bu sıcakta bedeni buz gibiydi. Ölü soğukluğu hissettiğim elimi korkuyla geri çekip, üzerindeki örtüyle iyice sardım onu.

"Annem birazdan çıkacak,"diye fısıldadım kulağına. "O zaman karnını duyuracağız tamam mı?" Cevap vermedi bir onay işareti de göndermedi. Öylece yüzüme bakmaya, hırıltılı nefesler alıp vermeye devam etti karly.

Annem kapıda belirdi hemen ardından "Gec kalma basımızı belaya sokma Enya," Diye konuştu bezgin bir tavırla. Yalnızca başımı sallamakla yetindim ve annem de oyalanmadan evden ayrıldı.

Annemin kapıyı kapatmasıyla odama koştum yatağımın hemen solunda kalan dolabın en alt çekmecesine, kıyafetlerimin altına sakladığım peynir ekmek ve süt'ü çıkardım. Masamın üzerindeki boş tepsiye yerleştirdim ve salona geçtim.

Kardeşimin önüne az evvelki gibi diz çökerek oturdum. Bir parça ekmek ve sütü yemesi için ona uzattım.

"Abla istemiyorum, canım yemek istemiyor." Diye konuştu. "Sen ye..."

Sesimi sakin tutmaya çalışarak, "Yiyeceğim Karly biraz daha ye ve sakın unutma," diye fısıldadım kulağına. "Anneye sakladığımız yiyeceklerden bahsetmek yok oyunumuz bozulmazın tamam mı?" Karly minik bir gülümseme kondurdu dudaklarına umutla başını salladı hemen.

KAHİNİN İZİWhere stories live. Discover now