New York'un yeraltı dünyasının karanlık sularında Jimin'in kardeşinin, Jeon Jungkook ile evlenmesine karar verilmiştir. Bu adam bir mafya, bir patron ve mafya standartlarına göre bile bir hilekârdır. Siyah takım elbise ve kravatlarından daha karanlı...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
"Eğer güneş ve ay şüpheye düşselerdi, o dakika sönüverirlerdi."
Jimin
Dolaplı saatin tik takları sessiz odayı doldurdu.
Annem şarabından bir yudum aldı ve bana baktı. Büyükannem yan koltuğa oturmuştu; dün gece akıllara durgunluk veren, evlilik öncesi seksi yaptığımı biliyormuş gibi beni izliyordu.
Kızardım.
Bir kedi gibi gülümsedi.
"Biraz meyve salatası al, Jimin." Annem sehpanın üzerinden bir tabağı uzatmak için şarap kadehini bıraktı. "Dün gece yaptım."
"Aç değilim, anne."
Sanki bir manastıra katılmak istediğimi itiraf etmişim gibi ikisinin de bakışları genişledi. Salatayı kabul etmediğime bir anda pişman oldum.
Annem elini göğsüne koydu. "Jeon'un onu taciz ettiğini biliyordum."
İç geçirdim. "Etmiyo..."
Büyükannem, "Hadi oradan," diye alay etti. "Oturduğum yerden bakınca onun da rızası varmış gibi görünüyor." Kirli beyaz bir gelinlik giymişim gibi beni gözlemledi.
"Nadia," diye azarladı annem. "Demek istediğim bu değildi."
"Tabii canım. Mississippi'nin bu yakasındaki en iffetli kişi sensin sonuçta."
"Beni taciz etmiyor, tamam mı?" Rahatsızlık içinde bacaklarımı kıpırdattım. "Sadece aç değilim."
Annem bana inanmış gibi görünmüyordu ve büyükannemin ifadesi de yumuşamıştı. "Sen her zaman aç olurdun," diye mırıldandı büyükannem.
"Olmazdım," diye yanıtladım iki yaşındaki bir çocuk gibi. Annem başını salladı. "Bunun olmasına asla izin vermemeliydik." Tabağı bana yaklaştırdı. "Bu, babanın şimdiye kadar yaptığı en kötü şey."
Tek kaşımı kaldırdım. En kötüsü bu muydu?
Büyükannem homurdandı. "Hanni'yi hiç düşünmeden verdiğinde kimse umursamadı."