''Sonatsız yapamam anne.'' Beyaz, mavi çizgili spor çantamı savurarak odanın öteki tarafına fırlatıverdim. Fermuarına takılı duran mavi tüylü anahtarlık düştüğü yerde asılı kaldı. Annemse üzerime yürümeyi tercih etti bunun ardından. Pazartesi günü gelip çatmıştı ve her zaman yaptığı gibi sabahın beşinde gelip kaldırmıştı beni. Son yarım saattir kavga ediyorduk. Alıştığı şekilde erkenden duş alıp antrenmana gideceğimi düşünmüştü ama gitmek istemiyordum. Sonat'a, onsuz çalışmaya devam edeceğimi söylesem de içimden gelmiyordu bunu yapmak. Buza Sonatsız çıkma düşüncesi bile midemi bulandırıyordu.
''İklim. Drama yapma sabah sabah. Kalk giyin yoksa geç kalacaksın. Duş alma vaktini benimle tartışarak harcadın bile,'' Annem fırlattığım çantayı kapıp içine rastgele bir şeyler tıkıştırırken kaşları öfkeyle çatılmıştı. Söylediklerim, düşüncelerim ve hislerim umurunda bile değildi.
''Anne, dinlemiyorsun beni.'' Yutkundum.
İki türlü sinirlenme tipim vardı. İlki, çoğu kişinin gördüğü klasik, sinirli, bağırıp çağıran İklim'di. Bu İklim sorunu neyse bunun hakkında konuşmaktan çekinmez, karşısındaki insana haddini bildirirdi. Seviyeli bir tartışmacı değildi ve lafını sakınmazdı. Diğeriyse anlaşılmadığı için daha da fazla sinirlenen, baskıladığı duyguları yüzünden sinirinden ağlamaya başlayan ve sorununu hiçbir çözüme ulaştıramadan sessizce hıçkıran İklim'di. İçine atardı, susardı ve o tartışmadan mağlup olarak çıkmayı asla kendine yediremezdi. Anneme karşı ilk İklim olamıyordum. O, küçüklüğümden beri duygularımı ifade etmemi engellediği için böyle biri olup çıkmıştım. Onları kendim bile tanıyamaz, anlayamazken başkaları tarafından anlaşılmayı nasıl bekleyebilirdim ki?
''Boş boş konuştuğun içindir. Ya kendi rızanla gidersin o piste ya da ben seni zorla götürürüm.'' Doğru düzgün dolduramadığı spor çantasını göğsüme doğru bastırıp onu tutmamı sağladı. Elbette hazırlayamamıştı çünkü nasıl yapacağı hakkında bir fikri yoktu. Kontrol manyağı olmasının yanında, sahiden ihtiyacım olsa bir antrenman çantamı hazırlayamayacak kadar bilgisizdi.
Önümde iki seçenek olduğunu fark ettim. Ya anneme karşı çıkacak, onunla kavga edecek ve o piste ağlayarak gidecektim ya da anneme boyun eğerek gidecektim. Seçimimi ikinci şıktan, daha az baş ağrısına sebep olacak seçenekten kullanmaya karar verdim. Göz açıp kapayıncaya kadar tüm ihtiyaçlarımı almıştım. Çantamı tamamen boşaltıp sıfırdan hazırlamam gerektiği için biraz oyalanmıştım ama sonunda annemin el sallamaları eşliğinde arabanın yolunu tutmuştum.
Gökyüzü, açık mavi tonlarındaydı. Güneşin ışıkları daha yeni başlamıştı şehri aydınlatmaya. Havanın soğukluğu, her aldığım nefeste daha keskin bir şekilde hissediliyordu. Sabahları bu saatte okula gitmek için sıcacık yatağından ayrılıp servise yetişmeye çalışan çocukları düşünerek hüzünlendim. Sessiz sitemizin donmuş kaldırımlarının çıtırtısıyla ulaştım arabama. Kışın hayvanlar saklandığı için binmeden önce motoru kontrol ettim. Arabayı çalıştırdığımda birkaç serçe ürkerek uçup gitti. Balkonda serçelerimizi beslemeyi çok sevsem de son zamanlarda annem balkon kirleniyor diye söylendiği için bırakmak zorunda kalmıştım. Bu yüzden yaklaşık iki üç haftadır kuşlarımı besleyememiştim. Biraz yem alıp yakın zamanda onları doyurmam gerektiğini aklımın bir köşesine not ettim.
Buz pistine varmadan önce yeni açılan üçüncü nesil bir kahveciye uğrayarak kendimi güne hazırlamaya karar verdim. Tam da bir ''emekli olup tatlı küçük bir kafe açalım,'' dükkânı olan La Likya'dan bugün kendimi iyi hissetmem gerektiği için normalde hiç yapmayacağım bir şekilde çikolatalı, kremalı, soğuk bir kahve alıverdim. İnce çikolata tabakasının esintisi dudaklarımda yayılarak beni kahveyi daha da fazla yudumlamaya zorladı. Kremasının ağzımın içinde dağılması hissini unutmuştum. Damağım bu kadar basit bir tada olan yoksunluğuyla sarhoş olurken arabama geri döndüm. Suçlu hissetmem gerektiğini biliyordum. Annem elimde bu kahveyi görseydi eğer başımdan aşağı döküverirdi. Belki de içecekleri insanların başından aşağı boşaltma huyum ondan geliyordu. Diyeti bozmuş olsam da üzerinde durmamaya karar verdim. Normalde bu süslü kahve saçmalığını pek sevmezdim ama bu sabah buna ihtiyacım vardı. Yıllardır ilk defa, Sonat'ın yanımda olmayacağını bilerek gidiyordum bu piste.
YOU ARE READING
Buzdan Kıvılcım (Tamamlandı)
Teen Fictionİklim Akağaç, yaşıtlarının arasında en iyi patencilerden biridir, ancak etrafa saçtığı gülümsemelerin, kazandığı ödüllerin ve zarafetinin ardında başka bir hikaye vardır. Onu son noktalarına kadar zorlayan, mükemmel olması için elinden geleni yapan...