8. BÖLÜM

2.2K 32 10
                                    

İyi okumalar

Savaş Kandemiroğlu...

Ben Gökçenin koltuğuna sımsıkı tutunurken silah sesi duymamla sevdiğime baktım. Onun vurulmasıyla acı çığlık attım. Sanki kendi canım acımıştı.

Gökçe bana baktığında masumca gülümsedi. Bir insan ölüme giderken gülümser miydi?

Ayağa kalkıp bedenimi süzdü. Sanki iyi olduğuma emin olmak ister gibi. Bir şeyim olmadığına emin olduktan sonra aileme baktı. Ben ona baktığımda beyaz elbisesi kana boyanmıştı.

Benim meleğim vurulmuştu. Ben daha onun dokunmaya kıyamazken onu acımadan vurmuşlardı. 

Vurulduğunun farkına vardığında yüzünü buruşturdu. Karnına baktığında kan hızlıca akıp yere damlıyordu. Gözkapakları yavaşça kapanıp geriye doğru gittiğinde kolundan tutsamda bilinci çoktan kapanmıştı. "GÖKÇE"

"Gökçe... Gözlerini aç. Lütfen güzelim gözlerini aç." hiçbir cevap vermiyordu. Halbuki ben onun bana kızgın bakışlarına bile razıydım.

"Gökçe... cevap ver." omzuma el hissetmemle oraya döndüm. Babam beni sakinleştirmek için konuşuyordu. "Oğlum sakin ol. Şimdi ambulans gelecek."

"Baba o iyi olacak di mi?" babam üzgün şekilde "oğlum..." dedi. O da benim gibi çaresizdi.  Babam lafını tamamlayacakken annem lafını keserek "Boşver oğlum. O ölecek. Sen daha iyilerine layıksın." anneme sinirle bakıp tekrar Gökçeye döndüm. Yüzüne baktığımda rengi solmaya başlıyordu. Zaten bir çiçek dalından koparıldığında solmaz  mıydı?

Benim sevdiğim kadını ellerimde can mı verecekti? Bunu asla kabullenmem. "Yardım edin." sesimi sanki kimse duymuyordu. Kendimi ilk defa bu kadar çaresiz hissediyordum. Koskoca Savaş ağa ilk defa çaresiz hissetmişti.

Yanıma hemşire geldiğinde  "Beyfendi Gökçe hanımı bırakırsanız yardım edebiliriz" dediklerinden hiçbir şey anlamıyordum. Sadece güzelimi sımsıkı tutup benden gitmesini istemiyordum. Mirzanın omzuma elini koyup sıkarak "Abi" demesiyle beni kaldırdı.

Hemşireler sedyeye Gökçeyi koyarak uçaktan çıkardılar. Bende onu peşine giderken elini tuttum. Beraber ambulansa binerken ambulanstaki sandalyeye oturdum. Hemşireler Gökçeyle ilgilenirken içimden dualar ediyordum. Ambulans hareket ettiğinde gerçekten ambulansın içinde olmak kötü bir şeydi. Hastaneye geldiğimizde Gökçeyi ambulanstan indirip ameliyata götürdüler.

Elini ne kadar bırakmak ismesemde bırakmıştım. O içeriye götürüldüğünde kapı kapandı. Kendimi yere bırakarak kapıya yaslandım. Şimdi nefes aldığım, beni güldüren, beni benden kurtaracak kişi yanımda değildi. Belki beni güldürmeye çalışmıyordu ama onu uzakta izlerken gülmesi beni mutlu ediyordu.

Onun yerine keşke ben vurulsaydım. Mırra yanıma çöküp kafasını omzuma koydu. Şimdi onu bekleyecektim. Ben biliyorum ki o beni bırakmayacaktı. Birlikte çok güzel anılar yaşıcaktık daha. Bana aşık olacaktı.

~~~1 hafta sonra

Onu camdan izlediğimde yüzü solmuştu. 1 hafta gözünü açmasını bekliyordum ama mavi gözlerini benden mahkum etmişti. Huzurda hissettiğim denizin maviliklerine dalmak istiyordum.

Bu bir haftada yoğun bakımdan normal odaya alınmıştı ama belli saatlerle görüşebiliyordum.

"Abi senin için getirdim. Doğru dürüst bir şey yemedin." Mirzanın konuşmasıyla bakışlarımı camdan çekip ona döndüm.

"Gökçe böyle orada yatarken boğazımdan bir şey geçmiyor."

"Abi yemek yemezsen elden güçten düşersin. Yengem seni yeri göğü inleten Mardin'in topraklarına kazınan Savaşı güçsüz elden düşmüş mü görsün? Hem daha Gökçenin intikamını alacaksın. İt herifi dün akşam serbest bırakmışlar."

"Siktiğimin herifi elime bi geçsin gösteririm gününü."elimi yumruk haline getirip diğer elimin avcuna sertçe vuruyordum. Hapishaneden çıkması sinirlerimi hoplatmıştı.

"Şimdi yemeğini yiyesin ki güçlenesin." dediğinde haklı olduğu için hastane koltuklarına oturup getirdiği tostu yemeye başladım. Bitirdiğimde kağıdı buruşturup çöpe attım.

Yine herzaman yaptığım gibi Gökçeyi camından izlemeye başladım.

~~~ 2 saat sonra

Gözümü kırpmadan izliyordum. Parmaklarını kıpırdatmasıyla doktora seslendim.

"Doktor hemşire hareket etti. Mirza doktorlara haber ver."

"Tamam abi" o gittiğinde güzelime baktım. Evet o beni bırakmamıştı. Bende onu bırakmayacaktım nefesim yettiği sürece.

Bir iki dakika sonra doktor ve hemşireyle beraber geliyordu Mirza.

Doktor içeriye girdiğinde bende peşinden girecektim ki hemşirenin engellemesiyle giremedim.

"Siz burada bekleyiniz"  dedi ve içeriye girdi. 5 dakika sonra çıktıklarında doktorun yanına gittim.

"İyi mi doktor "

"İyi Savaş bey. Öğleden sonra taburcu olabilir. Tekrardan geçmiş olsun." yanımdan uzaklaştığında içeriye girdim.

Güzelime baktığımda okyanus mavilikleriyle beni izliyordu. Uzun boylu olduğumdan bir iki adımlarımla onun yanına gittim ve sıkıca sarıldım.

Burnumu saçlarına daldırdığımda derin nefes aldım. Onu ne kadar özlediğimi anladım.

Gökçe Kandemiroğlu...

Gözlerimi açtığımda beyaz ışığı yüzüme vurmasıyla gözlerim kamaştı. Sağıma soluma bakarken nerede olduğumu anlamaya çalışıyordum.

En son aklıma uçakta vurulduğumun gelmesiyle yüzümü buruşturdum. Kapı açılma sesi duyduğumda başımı o yöne çevirdim. Beyaz önlüklü kadın ve erkek girdiğinde onların doktor olduğunu anlamıştım. O zaman hastenedeyimdir.

Doktor yanıma gelip serumu kontrol etti. Güvenli bakışlarla bana gülümseyerek "Merhaba Gökçe hanım.  Merak etmeyin hastenedesiniz. Eşinizde dışarda. Şimdi sağlığınızla ilgili sorular soracağım. Bir yerinizde ağrı var mı?"

Konuşmak için ağzımı açtığımda boğazımdaki kuruluk nedeniyle boğazım acıdı. O yüzden kafamı sallayarak onayladım.

"Neresi tam olarak. Gösterebilir misin?" elimi karnımla kasıklarmın arasına koyduğumda güçlüklede olsa "biraz acıyor ve ağrıyor" dedim kısık sesle.

Doktor gösterdiğin yeri kontrol ettiğinde "vurulduğunuz için ağrıların olması normal. Ağrıdığı için acıyor. Size ilaçlar yazacağım. Bu ağrılar 1 2 haftada geçer. Bu süreçte iyi bakım görmeniz ve ilaçlarınızı aksatmadan kullanmanız. Geçmiş olsun Gökçe hanım." dedi. Bende ona "Teşekkür ederim" dememle gülümseyerek odadan çıktı. Peşine Savaş içeri girdi.

Gözlerime uzun süre baktığında kalbimde tuhaf şeyler oldu. Onun gözlerine baktığımda gözleri kızarmıştı ve göz altları morarmıştı. Uzun boyuyla yanıma ne zaman geldiğini anlamadan sıkıca sarmıştı bedenimi.

Saçlarımı öptüğünde gözlerim kendiliğinden kapandı. Beni daha da sarmaladığında "Ahhhh ah" inledim çünkü canım acımıştı. Kendisini geri çektiğinde avuç içileriyle yanaklarımı tuttu.

"İyi misin? Bir yerini mi acıttım." elim vurulduğum yere gittiğinde endişelenmemesi için "Biraz acıdı." diye yalan söyledim.

Masum bakışıyla "Çok özür dilerim. İsteyerek olmadı. " gözlerine baktığımda acı çekiyordu. Aklına bir şey gelmiş olmalı ki kaşları çatıldı.

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum.

Bir sonraki bölümde görüşmek üzere

Hepinizi seviyorum. Teşekkürler

Bölüm uzun olduğu için ikiye böldün. Gün içerisinde devamını da  atacağım.

ZOR KAÇIŞ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin