three.

31 3 112
                                    

Adımlarım onu takip etmeye başladığında içimde beliren cesaret kendini daha net göstermeye başlamıştı. Mutlu olmadığım ve boşa zaman harcayıp kandırıldığımı hissettiğim bir yerde olmamalıydım. "Bekle." dedim beni duyabileceği bir sesle. Adımları durdu ve bana döndü. "Nereye gidiyorsun?" diye saçma bir soru sorduğumda anlamamış gözlerle baksa da cevap vermişti. "Kendime giyebilecek bir şey bulabileceğim bir yer arıyorum." diye cevap verdiğinde başımı salladım. Aramızdaki birkaç metrelik mesafeyi kapattım ve yanına geldim. Yürümeye başladığımda o da benim gibi yeniden ilerlemeye başlamıştı. "Ne yapıyorsun?" diye sordu şaşkın bir sesle. "Yapmam gerekeni. Haklısın." dediğimde bir şey dememişti. Kendimden emin çıkan sesim yeterli cevabı vermiş gibi görünüyordu.

"Catherine." dedi hafif titrek bir sesle. "Seni yönlendiren kişi olmak istemiyorum. İşler yolunda gitmeyebilir, dediğin gibi aç kalabiliriz. Havalar soğuyor." dediğinde bakışlarımı tedirgin bakan yeşillere çevirdim. "O kulübeye dönmeyeceğim. Ne olacağını düşünmek istemiyorum, Harry. Tek bildiğim oraya dönmek istemediğim." dediğimde başını sallamakla yetinmişti. Ona sonsuz bir güven duyduğum söylenemezdi. Bir süre ne yapmak istediğime karar verene kadar onunla olacaktım. Birlikte bir şeyler bulmayı deneyebilirdik. Bu sürede o da iyileşir ve arkamda bir soru işareti bırakmamış olurum diye düşünüyordum aynı zamanda.

"Ne yapıyordun?" diye sordu sebepsiz adımlarımız geçtiğimiz sokağı tararken. "Yani, önceden." diye sorduğunda gülümsedim. "Okuyordum." Hafif bir nefes verdiğimde meraklı bakışları bendeydi. "Fizik öğrencisiydim." dediğimde bir ıslık çaldı. "Sanırım bir dahi ile konuşuyorum." dediğinde kıkırdadım. "Pek sayılmaz. Henüz ikinci sınıftım. Ve, dersleri geçebilmek için dua etmekle meşguldüm." dediğimde gülümsedi. "Sen?" diye sordum onun da bir öğrenci olduğunu düşünerek. Yaşlarımız yakın görünüyordu. "Edebiyat." dedi durgun bir sesle. "Son sınıftım."

Bir süre sessizliğe gömüldüğümüzde ne kadardır yürüdüğümüzü bilmesem de uzun bir zaman geçmiş gibiydi. Gökyüzünün koyu lacivertliği giderek açılıyor ve yürüdüğümüz yerleri aydınlatıyordu. "Birini bulabildin mi?" diye sordum merakıma yenik düşerek. Bana döndüğünde gözlerinde gördüğüm kırıklık olduğum yerde durmama sebep olacak kadar etkiliydi. "Bulamadım. Biliyor musun, buraya kendimi çok yabancı hissediyorum. Bu binalar, yollar hiç tanıdık değil." dediğinde anlayışla başımı salladım. "Sanırım ben de öyle hissediyorum. Bu sokaklar, caddeler bana çok uzak geliyor. Sanki burası o tanıdık New York değil gibi. Bilirsin, kalabalık, hareketli zamanlardan sonra bu sessizlik garip geliyor." dediğimde öyle ani durdu ki bir an şaşkınca ona baktım. Bir süre sessizce beni izledi ve şaşkınlık dolu bir sesle sordu. "New York mu?"

Sorduğu sorunun saçmalığı başka bir zaman diliminde olsaydık beni güldürürdü ama o gerçek anlamda şaşkın görünüyordu. "Evet. Neden şaşırdın bu kadar? Anlamıyorum." dedim en az onun kadar şaşkın bir sesle. "Catherine." dedi nefesini verirken. "Burası Worcestershire."

Bir süre anlamamış gözlerle ona baktığımda yüzünü buruşturdu. "Şu ağrı kesiciyi içmem lazım." dediğinde birden az önce konuştuklarımızı unutup hemen yanımdaki suyu ona uzattım. "Çok mu ağrın var?" dedim yeniden kendini gösteren pişmanlıkla. "Alt tarafı omzumdan yaralandım Catherine. Sorun yok. Daha kötüsü de olabilirdi, biliyorsun." dedi beni rahatlatmak ister gibi. "Evet ama sadece dikiş atmam bile yeteri kadar ağrı oluşturmuştur." dedim kendimin bile duyamayacağı bir sesle. O, ağrı kesiciyi içerken az önceki diyalog yeniden kulaklarıma dolmuştu. "Burası New York, Harry. İmkanı yok. Nerede yaşadığımı biliyorum." dediğimde içtiği ağrı kesiciyi yutup bana baktı. "Catherine, omzumdan bıçaklandım. Beynimden değil." dedi bıkkın bir sesle. "Burası Worcestershire. Redditch'teyiz." dediğinde şaşkınca ona bakmaya devam ettim.

right where you left me || H.S.Where stories live. Discover now