five.

19 3 136
                                    

"Her şeyin yolunda gidiyor olmasına sevinmeli miyiz yoksa şüphelenmeye başlamalı mıyız?" diye sordu Harry, meyveli kekinin son parçasını ağzına atıp kırmızı ambalajı buruştururken.

Bakışlarımı elimdeki konserveden çekip ona döndüm. En sonunda bulabildiğimiz bir marketten ihtiyacımız olabilecek her şeyi almış ve market arabalarından biriyle yanımızda getirmiştik. Çoğunlukla konserve gıdaları, paketlenmiş yiyecekleri ve hijyenik ihtiyaçlarımızı içeren market arabasına kısa bir bakış attım. Amfinin her hareketimde farklı frekanslarda sesler çıkaran sırasında daha rahat bir pozisyonda yerleşmek için kıpırdanırken iç çektim. "Bilmiyorum." dedim elimdeki konserveyi sıranın üzerine bırakırken.

Harry yeşil bakışlarını benden çekip amfide gezdirirken onu izledim. Dudaklarında beliren ve dikkatle incelenmediğinde fark edilmeyecek kadar silik olan tebessümü izlerken sessiz kaldım. Kafasından neler geçtiğini tahmin etmek zor değildi. Her biri farklı zamanlara ait olan anıları zihnini işgal etmişti bile. "Bütün dünya bir sahnedir." dedi başını belli belirsiz sallayarak. "Shakespeare, değil mi?" diye sordum gülümseyerek. Başını sallarken onun da dudaklarında bir tebessüm belirmişti. "Yani, o an kulağa çok basit bir cümle gibi gelmişti." dedi kısılan bir sesle. "Dersin profesörü büyük bir coşkuyla bu alıntıyı yaparken başımı sallamakla ve tabletime özensizce not almakla yetinmiştim."

"Her birimizin birer oyuncu olduğunu söyleyen bu ifade, can alıcı gelmemişti o an." dediğinde sessiz kaldım. "Sonuçta, zaten öyleydi, öyleydik. Hepimiz doğuyorduk, yaşıyorduk ve ölüyorduk. Bu çizgi, bizim sahnemizin süresiydi ve hepimiz başrolü olduğumuz bir senaryonun parçasıydık." dediğinde dudaklarımda buruk bir tebessüm belirdi. Bu, Harry'nin de gülümsemesine neden olurken yavaşça nefesini verdi. "Ama şimdi, bu cümledeki her bir kelimenin daha öncesinde göremediğim anlamlarını görüyorum. Attığım her adımda. Gittiğim her yerde. Belki de 'Bütün dünya bir sahnedir.' derken yaşamaktan bahsetmiyordu Shakespeare, anılardan bahsediyordu."

Üzerimdeki siyah hırkanın bileğimi saran kısmındaki sökülmüş ipi işaret parmağıma doladım sessiz kalırken. Zaten beyaz olan tenimin solgun bir hâl almasıyla donuk bir renge bürünen ellerimi incelerken çekerek daha fazla sökülmesine neden olduğum ipi bıraktım. Harry'ye dönüp bakışlarımı yüzüne odakladığımda yanaklarının hafifçe pembeleşmesinin yüzüne kattığı yumuşak izleri inceledim.

"Bütün dünya, diyor. Kendi dünyamızdan ibaret olmadığımızı ilk defa bu kadar güçlü fark ediyorum, biliyor musun?" dediğinde bakışlarımı yeşil gözlere odakladım. "Benim dünyamda, ders aldığım amfinin duvarları beyaz değil, griydi." dedi bakışlarını bulunduğumuz amfinin beyaz duvarlarında gezdirirken. Büyük ihtimalle sınav öncesi umutsuzca yazılmış ve kesinlikle soru gelmemiş kopyaların silindikten sonra bıraktığı rahatsız edici karartı sıraların hemen yanında olan duvarın köşesindeydi. "Sıraların rengi bu kadar koyu değildi, açık bir kahverengiydi. Profesörlerin yeri ortada değildi, sol köşedeydi." dediğinde onunla beraber takip etti bakışlarım bulunduğumuz alanı. "Benim dünyamda anılarımın geçtiği amfi, böyle değildi. Neden buraya bakarken o anıları hatırlıyorum?" diye sordu, kırılan bir sesle. Söyledikleri ve belki de bunları söyleyiş biçimi içimde değişik bir duyguyu uyandırırken iç çektim. Diyecek bir şeyler bulmaktan acizdim ki aynı sorguların içindeyken bunu başarabilmem de imkansızdı. "Bütün dünya." dedi Harry, alıntının altını çizmek ister gibi konuşurken. Gülümsedi. "Şimdi anlıyorum. Bayan Rey, gurur duyardı benimle, eğer burada olsaydı." dediğinde gülümsedim.

"Hep edebiyat mı okumak istemiştin? Yoksa yalnızca anne ve baban sayesinde büyüdüğün o ortam mı neden oldu buna?" dediğimde omuz silkti. "Yetiştiğim ortamın tabii ki katkısı fazla ama sanırım böyle bir ortamda büyümemiş olsam bile edebiyat okumak isterdim. Okul çıkışlarında hep kendi isteğimle giderdim yayınevine. Kapanış saatine kadar rafları gezer, editörleri izler, annemin yanına gidip saatlerce yazdığı cümleleri dikkatle inceleyen bakışlarına odaklanırdım." dediğinde gülümsedim. "Sen de yazıyor muydun?" diye sorduğumda kıkırdadı. "Akademik çabalarımın dışında, bir defterim vardı." dedi bir süre sessiz kalmadan önce. "Annemin tavsiyesi üzerine başlamıştım. Kendi dünyalarımı oluşturmadan önce var olan dünyaların tozunu yutmanın benim için faydalı olacağını söylemişti. Kendime belli aralıklarla konular buluyordum ve bunların üzerine yazmaya çalışıyordum. Lisede verilen kompozisyon ödevleri gibi düşünebilirsin." dediğinde onaylar gibi başımı salladım. "Hiç hatırlatma. Berbattım." diye söylendiğimde keyifli bir gülüş sundu. "Cidden mi?" diye sorduğunda başımı salladım.

right where you left me || H.S.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin