Sonra ikimiz bir bütün oluyoruz,

46 7 34
                                    

İşte Jongho ve Yeosang ile beraber olduğum bir gün Yeosang'ın yerinde huzursuzca kıpırdandığını fark ettim

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

İşte Jongho ve Yeosang ile beraber olduğum bir gün Yeosang'ın yerinde huzursuzca kıpırdandığını fark ettim. Benimle konuşmak istediğini ama bir türlü cesaretini toplayamadığını anlayabiliyordum. Benimle ne konuşmak istediğini bilmiyordum ama konunun Hongjoong ile ilgili olduğuna dair güçlü bir sezgi hissediyordum. Ona istediği kadar zaman tanıdım ve hiç fark etmemiş gibi davranmaya devam ettim. Günün sonlarına doğru en sonunda cesaretini toplayarak, -Biraz da Jongho'nun ittirmesiyle- yanıma geldi.

Biraz rahatsızca, "O gün söylediklerim için pişmanım." dedi.

Anlayışla başımı salladım. "Bana kötü bir şey söylemedin. Bu yüzden benden yana pişman olmanı gerektiren bir şey yok Yeosang." Hafifçe gülümsemeye çalışıp onu rahatlatmayı umdum.

"Biliyorum ama o senin arkadaşındı değil mi? Belki ona anlatmışsındır ve rahatsız olmuştur."

Hongjoong'un arkadaşım olduğunu söylemek zordu ama düzeltmedim.

"Ona hiçbir şey söylemedim."

"Oh şükürler olsun," Kendini tezgaha yasladı. Jongho ona gülümsedi ama gülümsemesinde içimi rahatsız ettiren bir şey vardı.

"Neden ona söylememden rahatsız oldun ki?" diye sordum. "Birbirinizi tanımıyorsunuz. Yabancı birisinin onun hakkında düşündüklerini önemsemiyordur belki."

Yeosang kendini tezgahtan kaldırdı. "Evet, biliyorum ama kilisem ile konuştum ve papaz kimseyi yargılamamam gerektiğini bunun benim açımdan büyük bir günah olduğunu söyledi. Sizden özür dilememi ve beni affetmeniz için ne yapmam-"

Onu durdurdum. "Bir saniye," Anlamaya çalışarak kaşlarımı çattım. "Aslında özür dileyen sen değilsin." dedim.

Anlamamış gibi suratıma baktı ve az önce neden Jongho'nun o ifadeyle baktığını böylece anladım.

"Sen sadece yaptığın şeyin günah olduğu söylendiği için pişmansın. Yerine fikir belirtmek istemiyorum ama sanki söylediğin şey bu."

"Hayır tabii ki yaptığım şey yanlıştı. Bunu fark etmem için üçüncü bir bakış açısı gerekiyordu. Ben nerede yanlış yaptığımı bilemeyecek kadar toy ve akılsızdım."

Kasaya geri döndüm ve başka bir şey söylemek istemedim. Kimseye bir şeyleri anlatmak zorunda değildim. Kendi görüşümü açıklamak zorunda da değildim.

Yine de Yeosang'ın hepimizin yerine söyleyecekleri varmış gibi konuşmaya devam etmesini beklemiyordum.

"Söylediklerim seni de incitti mi?"

Ona döndüm. "Beni neden üzsün?"

Yeosang yerinde kıpırdandı. "Belki sen de öylesindir..." Gözleri gözlerimle buluştu ama garip bir şekilde kaçırdı. "Senin ne olduğunu bilmiyorum-"

distant from everythingWhere stories live. Discover now