gece vakti bu yıldızlardan inen,

44 6 38
                                    

Dünyanın en bayat görünen tatlısından aldık

Ups! Gambar ini tidak mengikuti Pedoman Konten kami. Untuk melanjutkan publikasi, hapuslah gambar ini atau unggah gambar lain.

Dünyanın en bayat görünen tatlısından aldık. Hongjoong dönüşte yeni dünya satan bir stant gördüğü için çıldırdı. Onu bu kadar heyecanlı gördüğüm ilk zamandı ki genel olarak onun aşırı heyecanlı bir ruha sahip olduğunu düşünürdüm. Yeni dünyalardan iki kiloya yakın aldı ve bunun cüzdanı için iyi bir şey olmadığının üzerinde durdu.

Evine geri döndüğümüzde yeni dünyaların çoğunu bir tabağa yerleştirdi ve sonunda ev sahibine verebileceği güzel bir şey bulduğu için ne kadar gururlu olduğu hakkında konuştu. Ona gülümsedim. Bu tavırları beni gerçekten mutlu ediyordu, içimde uzun zaman önce solup gitmiş bir şeylerin canlanmasına neden oluyordu.

Onu sürekli bu kadar heyecanlı görmek için dünyadaki her şeyi keşfetmesini dilememe neden oluyordu.

Bana geçen sefer verdiği gri kareli pijama altını uzattı ve üstüne de yeşil bir sweatshirt verdi. İki dakika içinde bana verdiği gibi kareli pijamanın kırmızısını üstüne geçirdi. Siyah, kumaşı ince görünen üstü giydikten sonra evden çıktı. Elimdeki kıyafetlere baktım. Üzerimi değiştirip kıyafetlerimi banyodaki çamaşır sepetinin üstüne yerleştirirken gözüme aynanın önündeki diş fırçalar takıldı. Geçen sefer kullanmam için verdiği fırça hemen kendi fırçasının yanında, aynı kabın içindeydi. Birbirlerine bakıyorlardı ve bunun beni neden gülümsettiği görmezden gelmeye çalışmak çok zordu. Aynadaki sırıtan yansımamla suratımı ifadesiz bir hale getirmeye çalıştım ama çok zordu. Bir kere hisleri fark edince yok saymak imkansızlaşmıştı.

Hongjoong geri döndüğünde banyodan çıkmıştım. Mutfaktaki sandalyelerden birine oturdum ve Hongjoong yatağının oradaki sarı, loş ışıkla evi aydınlattığında onu izledim. Geri döndü, bizim için iki tane kahve demlemeye koyuldu. Yeni dünyaları yıkayıp önüme koydu ve aldığımız tatlıyı kutusundan çıkardı.

"Tadına bak bakalım."

Çöpstikle kremasından aldım ve tahmin ettiğimiz gibi tatsız bir pastaydı. "Yenilebilir," diye açıkladım.

Hongjoong garip bir ifadeyle bana baktı ve kahveleri önümüze koyduktan sonra pastanın tadına baktı. "Yenilebilir yapan tek şey yenilebilir bir şey olması." dedi.

"O kadar da kötü değil."

Pastayı masadan uzaklaştırmaya başladığında konuştum ama Hongjoong çoktan sadece yeni dünyaları yiyebileceğimiz bir düzen oluşturdu.

"En azından hala bu harikulade meyvelere sahibiz."

Dışı sert, içi yumuşak ve mayhoş bir tadı olan meyveye karşı bu kadar düşkün olmasını anlamamıştım ama kahveyi çok sevmesine rağmen onu içmeyi bile bırakıp sadece meyveyi yemesinden ne kadar sevdiği belliydi. Tabağı hafifçe onun önüne ittim.

Hongjoong, "Gerçekten tadı o kadar güzel ki! Mesela uykuyu çok severim. Uykuyu sevdiğim gibi bu meyveyi seviyorum. Yarın erken uyanmayacağım için çok mutluyum ve üstüne üstlük yeni dünya yiyorum." diye belirtti. Yüzünden damlayan neşeyi görebiliyordum. Parıldayan gözlerine bakakaldım.

distant from everythingTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang