2. Zorlu Seçimler, Zor Tercihler

52 7 0
                                    

Büşra'nın söyledikleri zihnimin derinliklerinde kendisine bir yer bulmaya çalışırken ister istemez bir kargaşayı da beraberinde getirmişti. Aklım ve kalbim o anda bir savaşa girmiş ve kimin galip geleceğini henüz ben bile bilmiyordum. Her şey şu an benim için berbat bir hal almıştı. Han'a bakıyor ve ne kadar heyecanlı olduğunu görebiliyordum. Fakat bir karar vermiştim. Şu anda bu büyülü anı bozmayacak ve hiçbir şey olmamış gibi davranacaktım. Elimi sıkıntıyla boynuma götürüp iç geçirdim. Büşra hala telefondaydı ve ona bir cevap vermem gerekiyordu. Boğazımı temizledim ve "bu konuyu daha sonra konuşuruz" diyerek yorgun bir tınıyla soludum kelimeleri.

"Ne yani diyebileceğin tek şey bu mu? Kızım sana hayatının teklifi geliyor bundan daha önemli ne olabilir ki?"

Durduğum yerde ufak ufak adımlar atıyor ve gelen kişilere yol veriyordum. Han'ı daha fazla bekletmek istemiyordum bu yüzden artık bu konuşmayı sonlandırmam gerekiyordu. Masaya doğru yeniden ayaklarıma yön verirken o esnada da Büşra'ya cevap veriyordum.

"Tamam canım, yarın geldiğimde üstünden geçeriz bu konunun. Görüşürüz. Öptüm."

Bir şey demesine izin vermeden telefonu kapatmıştım. Telefonu içi içecek dolu kadehin yanına bıraktığımda aynı zamanda yerime oturmuştum. Su bardağını elime alıp birkaç yudum alırken Han'ın soru işaretlerini gideriyordum. Arka planda da keman sesleri dolduruyordu kulaklarımızı. Her anlamda lüks bir mekandı.

"Bir hastayla alakalı fikrimi sordu da. Neyse bu anı bozmayalım."

Han'ın masada duran elini tutup, mavi gözlerine bakmıştım. Güldüğünde bembeyaz dişleri ortaya çıkıyor ve göz kenarlarındaki kırışıklıklar gözler önüne seriliyordu. Fakat bu ona ayrı bir karizma katıyordu. İnkâr edilemeyecek kadar yakışıklıydı ve ben bazen kendimi onun yanında çok sönük hissediyordum. Ki herkes çok güzel olduğumu söylemesine rağmen bu his arada bir yokluyordu beni.

"Gece, sana bugün ikimiz için çok şeyin değişeceğini söylemiştim hatırlıyor musun?"

Elini ceketinin cebine götürdü ve siyah süet bir kutu çıkardı. Kalbim o kadar hızlı atıyordu ki heyecandan bayılacağım sanmıştım. İşte beklediğim an sonunda gelmişti. Hayallerimdeki adamla hiç bitmeyecek bir yola giriyorduk. Han, yüzük kutusunu çıkardı ve gözlerimin içine baka baka kutunun kapağını açtı. Kutuyu açmasıyla beraber parıl parıl parıldayan baget yüzüğü gördüm. Kutunun içerisindeki ışıkla beraber daha da parlıyordu. Sanki böyle bir şeyi hiç beklemiyormuşum gibi yaparak iki elimi ağzıma götürdüm ve şaşırmış gibi yaptım. İşte dudaklarını araladı ve konuşmaya başladı. Âdem elması konuştukça daha da belirginleşiyordu. Sesindeki cazibe beni bambaşka diyarlara götürüyordu sanki.

"Gecem ve gündüzüm, siyahım ve beyazım ve kısacası en yalın haliyle benim olur musun? Eşim olur musun Gecem?"

Gözümden birkaç damla yaş akmıştı istemsizce. Bir anda yanımda beliren keman çalan kadınla beraber herkes bize bakıyordu. Elimi Han'a doğru uzattım ve kendime gelerek cevabımı verdim. "Seninle beraber yürümek istediğim yollar var. Ve evet bunu her şeyden çok istiyorum."

Yüzüğü parmağıma taktıktan sonra parmağıma şöyle bir göz gezdirdim. Yüzük çok güzel ve baya pahalı bir şeye benziyordu. Oldukça ihtişamlı bir yüzüktü.

Saate baktığımda neredeyse gece olduğunu gördüm ve annemin araması an meselesiydi. Han hesabı istedikten sonra kalkmıştık. Hava biraz serindi. İstemsizce üşümeme sebep olmuştu. Kollarımı birbirine sürtüp ısınmaya çalışmıştım. Saatin geç olmasına rağmen burada gece hayatı baya yoğundu. Bir araba geliyor diğeri gidiyordu. Zengin çiftler bu çoğunluğu oluşturuyordu. Hatta sevdiğim bir oyuncuyu görmüştüm. Gidip fotoğraf çekilmek istesem de Han'ın yanında bunu yapamazdım. Bu fikri kafamdan atıp, valenin getirdiği arabaya binmiştik. Han, kapımı açmış ve yine centilmenliğini sergilemişti. İnstagram hesabıma yüzüğümün fotoğrafını çekip "I said yess!" dememek için kendimi zor tutuyordum. Bunu içimden geçirirken arabayı çalıştıran Han'ın sesiyle kendime geldim.

MÂSİVÂHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin