15. Ateş Ve Zemheri

10 4 0
                                    

Azap, iki şekilde gerçekleşirken ne kadar yandığının bir önemi yoktu. Önemli olan bu yangında kiminle tutuştuğundu. Ve kiminle yanıp, kül olduğun. 

Benim için kılını dahi kıpırdatmayan adam, karşımda duruyor ve beni hayrete düşürüyordu. Tüm bunların ne anlama geldiğini kestiremeyecek kadar bitkindim. Dean ve şekil değiştirenlerin iş birliği kafamda türlü senaryolar kurmama neden oluyordu.

Dean, pençelerinden kan damlayan şekil değiştirene doğru konuştuğunda ben ise hala bağlı olduğum sandalyeden olanları izlemek zorunda bırakılıyordum.

"Yardımını unutmayacağım Adrian. Teşekkür ederim."

Olduğum yerde hayrete düşmüşken konuşmadan edemedim. Şaşkınlıklar içerisinde dudaklarımı araladım ve bağırdım.

"Nasıl yani ya siz tanışıyor musunuz? Şekil değiştirenler hani benim peşimdeydi. Şimdi neden bana yardım ediyorlar?"

Dean, bana doğru yaklaşıp beni bağlı olduğum esaretten kurtarırken aynı zamanda konuşuyordu.

"İnsanlar gibi onların da içlerinde iyiler ve kötüler var. Adrian iyi tarafta olanlardan."

"Beni neden bıraktın? Neden yardım etmedin?"

Ayağa kalkıp, bileklerimi ovuştururken morarmış olduklarını gördüm. Fakat bu şu anda düşüneceğim son şeydi. Çünkü Marco belli etmeden kaçmaya çalışırken, Dean'ın ellerinde can vermişti.

"Tek başıma riske girmektense işimi garantiye aldım."

Konuşmaya Adrian dahil olduğunda ister istemez ürkmüştüm. Ne kadar iyi birisi olmuş olsa da sesindeki hırıltı içimi titretiyordu.

"Ben Adrian. Seninle tanışmak bir şeref mirasçı."

Karşımda saygıdan eğilirken şaşkınlığımı gizleyememiştim. Bu sesime de yansımış, titrek ve cılız bir ses olarak çıkıvermişti.

"Anlamıyorum neden şeref olsun ki?"

Dean'ın Adrian'a attığı keskin bakışlar onu susturmak için bir gözdağıydı adeta. İşe yaramış olacak ki, Adrian boğazını temizleyip fısıldadı. "Yüzüğü korumak zor. Bu yüzden söyledim." İnanmamış olsam da uzatmayacaktım. Tek isteğim buradan gitmekti. Zaten burada bulunduğumuz her saniye risk taşıyordu.

"Gitsek iyi olur."

Adrian, adamlarını toplarken biz de Dean'la kapıya yönelmiştik. Söyleyip, söylememek arasında kalsam da bunu yapmam doğru olandı. Anlaşma beni konseyden korumak üzerine yapılmıştı ama Dean beni konsey dışında kalanlardan da korumuştu.

Deponun dışına çıkarken havanın soğukluğuyla üşümüştüm. Ellerimi çapraz bir şekilde kollarıma sürtüp ısınmaya çalışıyordum. Dean'ın yanında, yüzüne bakmadan durmuş ve konuşmak için dudaklarımı aralamıştım.

"Teşekkür ederim hayatımı kurtardığın için."

Dudaklarının arasından fısıldarken, sesini duymak beni güvende hissettirmişti. Fakat tepemde dolanan bu düşünceyi kovalayıp, Dean'a kulak verdim.

"Teşekküre gerek yok melez. Anlaşmaya uyuyorum o kadar."

Hiç beklemeden, kaldığı yerden devam ettim. Artık bedenim ona dönük ve gözlerim gözlerindeydi.

"Anlaşma konseye karşı yapıldı. İçimde biraz insanlık kaldı, sana o yüzden yardım ettim demek çok mu zor?"

Tam olarak ne duymak istediğimi ya da neden böyle davrandığımı bilmiyordum ama umursanmamak zoruma gidiyordu.

MÂSİVÂحيث تعيش القصص. اكتشف الآن