21. Bölüm- Dolan boşluk

794 58 134
                                    


Selamm beyaz kalplerimm!

Yeni bölümle karşınızdayım. Başlamadan bir yıldıza dokunur musunuzz, yorumlarınızı da bekliyor olacağımm.

Bölüm sınırı: 25 oy, 50 yorum.

İyi okumalar!"

-----------------------------------------------------------

Evin boş olduğuna kanaat getirerek tekrar cama yöneldim ve yavaşça ayaklarımı aşağıya sarkıttım. Ayaklarım korkuluklara değince bir elimi serbest bıraktım ama dengemi koruyamadım. Camın koluna tutunan ellerim kaydı ve boşluğa düştüm. Yere çakılmayı beklesem de öyle olmadı. Belimde ve dizlerimin altında hissettiğim kollarla gözlerimi, o kolların sahibine çevirdim.

Adamın yüzünde benim gibi çamurlar vardı ve yalnızca dudaklarıyla gözleri görünüyordu. Kokusu...

Barut kokuyordu.

Kokusunu hissetmemle gözlerimi yumdum birkaç saniye. Gözlerimi açtığımda bakışlarımız kesişti ve içimi dolduran tanınmışlık hissiyle burnumun direği sızladı. Anın verdiği etkiyle konuşamadım ama o, benim yerime dudaklarını araladı.

"Üsteğmenim?"

O'ydu.

Ateş'ti.

Anın şaşkınlığıyla cevap veremedim. Bunun yerine boynuna dolanmış olan kollarımı gevşettim ve beni tutan kollarından kurtuldum. Ayaklarım yere değince bu yüzleşmeye hazır olmadığımı hissettim ve içimden bir an için arkamı dönüp koşarak uzaklaşmak geldi. Ama yapmadım. Ona hiçbir açıklama yapmadan çekip giden bendim, şimdi buna rağmen ona bir kez daha sırtımı dönemezdim.

Kahvelerini gözlerime dikti ve dudaklarını araladı. "Asena" sanki burada olduğumdan emin olmak ister gibi söylemişti adımı, inanamaz gibi söylemişti.

Kendimi zorladım ve nihayet bende dudaklarımı araladım. "Senin burada ne işin var?"

Tek kaşı havalandı. "Gerçekten ilk söyleyeceğin şey bu mu olacak?" Cevap vermedim. "Asena" duraksadı. "Buradasın..."

Ve, sende buradasın sevgilim. Buradasın...

Yine ve yine cevap yok. Gözlerim hızla onu taradı. Yüzünün her bir yanı çamurlarla kaplıydı ama buna rağmen çok güzeldi. O hep çok güzeldi.

Telsizden yüzbaşının sesi duyuldu. "Üsteğmen Ateş, neredesin?" Yüzbaşının sesi sinirli geliyordu, büyük ihtimalle telsizimi unuttuğum ve bana ulaşamadığı içindi.

"Geliyoruz komutanım"

Yüzbaşının sorgulayıcı sesini duydum. "Geliyoruz derken?"

Ateş, gözlerini bir an olsun gözlerimden ayırmadı. "Üsteğmen Asena'da benimle"

-----------------------------------------------------------

"Bu nasıl bir sorumsuzluk?!" Avazı çıktığı kadar bağıran yüzbaşıya umursamaz bakışlarımı gönderdim. Şu an Saldırım timi de Bordo timi de yanımızdaydı ve o yüzbaşı bozuntusu beni herkesin içinde azarlıyordu. "Telsizi bırakmak ne demek, asker?"

Savunmam ise her zamanki gibi harikaydı. "Unuttum dedim ya"

Sinirle güldü. "Unutmuşmuş!" Bağıra bağıra devam etti. "Sen artık iyi bir cezayı hakettin!"

Yüzümü buruşturdum. "Komutanım, lütfen bağırmayın" dedim, onun aksine yumuşak bir sesle. "Sağır değilim, sizi duyabiliyorum maalesef ve istediğiniz cezayı verebilirsiniz. Yeter ki sessiz olun, başım ağrıyor"

AĞLAMA, BİR TÜRKÜ SÖYLEWhere stories live. Discover now