yirmi | stay alive

71 15 21
                                    


(Go Harin)

Hayatım boyunca küçükken babaannemin ölümünden beri farkına vardığım tek şey oldu; hayatta kalmak.

Biri birinin kaderi olur ya da olmaz fark etmez. Yayvan sıcaklık, kendini bileyen kelimeler ve bilinmezlik ile ilk hiyerarşiyi başlatan bu şey olmuştu. Hız, haz yahut zaman fark etmez ben de bunu, bu kalıpları kırmak, savaşmak için kendime zaman zaman görev biçmiştim.

Doğru ya da yanlış? Oldu ya da olmadı? Ne fark eder?

Bir şekilde bir şeylere başlamıştım.

Durduğumuz benzicide Jungkook'a lavaboya gireceğimi söyleyerek arka çıkışa geçmiştim. Lavaboya girilen kapının yanında kimsenin görmediği krem, duvarla aynı gözüken bir kapı daha vardı. Burası da zincir marketlerin bir parçası olduğundan aranılan notu burada bulacağımı biliyordum.

Chaemin ile de böyle karşılaşmıştık. Jonghyun onun yaralı yanı, benim ise ilk işimin bir parçasıydı. Amaç ortaktı.

Kurtarmak.

Ve biz kurtaramamıştık.

Şimdi ne halt yemeye karşıma çıkıyordu bu Hwang Gong?

Tahmin ettiğim gibi lavabonun o kapısını es geçerek benim bulunduğum depo sayılabilecek ancak merdivenaltı geçiti olan o yere geldi.

"Seni uzun zaman sonra görmek güzel, Go Harin."

Kaygan ve pervasız sözcükleriyle dolandırdığı ismime yaptığı ironik baskı, elbette gözümden kaçacak gibi değildi.

"Seni görmek ise değil Hwang. Ne oldu? Niye aniden beni takip ettin eski zamanlardaki gibi?"

"Biz buna takip etmek demeyelim de, yardımına ihtiyacım var diyelim."

Şaşarak kaşlarımı kaldırdım. "Hadi canım? Sen! Benim yardımım?" Güldüm.

"Ben ciddiyim."

"Ulan git başkasına söyle benimle ne işin var?"

"Bana bir tek sen yardım edebilirsin?"

"Şu anasını sattığım dünyanın fedaraliyim herhalde. FBI beni işe alsın da kurtulalım toptan!" Ben umursamazca konuşurken o elime eski bir fotoğrafı tutuşturdu.

"Bu yeterli olur mu?"

Kaşlarımı çatarak fotoğrafa baktığımda elim ayağım titredi ve geriye düştüm. "Bu... Bu?!"

"Evet. Tahmin ettiğin şey. Jonghyun'un ölü bulunduğu yerdeki fotoğrafı gördüğün gibi yalnız da değil. Üç büyükleri yöneten Çin menşeeli o Benj denilen herifin fotoğraf karesinin yanında çantası görülüyor.

O ya da değil. Mensup olduğu markanın logosu var. Yani tarikatın."

Derin bir nefes vererek sakin olmaya çalıştım.

"Jungkook'a da bu yüzden yardım ettiğini biliyorum. Onun öncesinde birkaç kez grup üyeleri Suga ve V'yi kurtarmanı da. Tesadüf değildi. Şimdi Jungkook HYBE aracılığıyla seni o yola götürecek değil mi? Sadece o senin bir uğrak durağın."

Bir anda bu fotoğrafa kesin olarak denk gelmeyi planlamıyordum. Bilmiyordum da. Şoku üstümden atamadan patır patır konuşması beni ürpertiyordu.

"Bak Chaemin önceden bir idol ile sevgiliyken; sen ben o üçümüz bu işi birlikte yürütttük. Şimdi o işlerden uzakta hâlâ konuşuyor musunuz bilmiyorum ancak pek de umrumda değil kpop sektörüne bulaştı mı bulaşmadı mı... Neyse ki bir sen varsın bana yardım edebilecek olan.

Ben sana Çin'in Kore üzerindeki ipek yolunun anahtarını vereyim ve şirketini tamamen sağlam emeller üzerinde inşaa etmeni sağlayayım; sen de bana bir söz ver."

Kaşlarımı çattım. "Ne sözü?"

"Hayati bir söz değil. Karşılayabileceğin ekonomik bir söz. Şuanda değil başka bir zaman yeri geldiğinde öğreneceksin."

Amacı neydi kestiremiyordum.

"Kafayı yedin herhalde. Ben sana söz falan veremem."

"Yapma Harin, Jonghyun arkadaşınken sana üç büyük şirketin yahudi paravanını verdi çocuğu ölüm diskine soktular. İntihar mı cinayet mi herkes biliyor. Sırf bu pis sektörü ifşa etti diye öyle oldu. Ve sen Jungkook'a da merhametinden yardım ettin-"

"Görmedin galiba bizi takip ederken. Çocuğu haşat ettim?"

"Bu, bu sektördeki idollere acımadığın anlamına gelmez. Jungkook da henüz bilmese de şebekeye ulaşmak isteyecek. Senin izin verdiğin kadarını biliyor şuanda. Daha fazlasını da bilebilir."

Güldüm. "Beni tehdit mi ediyorsun?"

"Yo, yo, yo asla. Seni tehdit etmem mümkün değil. Ben gel pazarlık yoluna oturalım diyorum. Gwangju'ya gittiğinde tapınağa seni çağıranlar öldürmeyi planlıyor. Şu kartı al. Jungkook'tan da yolda kurtul. Faili meçhul kayıtlara geçmesin."

Uzattığı kart güya şebeke üyesi olduğuma dair bir karttı. Görenler zarar vermeyecekti bana, ben de kendi işim ve şirketim ve Jonghyun'un da intikamını alacaktım.

Şirketim Çin'in paravanından kurtulursa Kore'nin siyaseti, ekonomisi ve piyasası için yeni endüstri olurdu. Bu da açığa çıkarsa başlamadan benim bitişim olurdu.

Ne şekilde ölürdüm bilmiyordum ancak tek bildiğim bir şey vardı.

O da hayatta kalmak.




Kitap açılıyor değil mi :)


Vantaem








This Is Why We Can't Nice Have Things ℘ JJKWhere stories live. Discover now