3

99 10 8
                                    

"Sabah sabah hayırdır ya" söylene söylene açtığım tek gözümle elimi telefonuma attım ve kim olduğuna bakmadan açtım.

"Ne aceleniz vardı da beni bu saatte arıyorsunuz be!" diye bağırdım yatakta sırt üstü dönerken.

"Sana da günaydın"

"Azad!" sesini duyduğum gibi yatakta oturur pozisyona geçtim hemen. Telefonu kulağımdan çekip ekrana baktığımda numara vardı sadece.

"Numaramı nereden buldun?"

"Uyuyor muydun?" sorumu cevapsız bıraktığı için göz devirdim ve tekrar uzandım.

"Evet ve uyandırdın" gülme sesi gelince bir kez daha devirdim gözlerimi. Sabahın köründe uyandırdığı yetmiyormuş gibi bir de gülüyordu.

"Uyandığına göre hazırlan gelip seni alacağım." yataktan bu sefer tamamen fırlayıp aşağı atladım.

"Nereye götüreceksin?"

"Kahvaltıya"

"Tamam, hazırlanıyorum o zaman. Görüşürüz" heyecandan ne dediğimi bile bilmezken telefonu pat diye yüzüne kapattım. Başta idrak edemedim ne yaptığımı ama anladığımda artık çok geçti.

Hızlıca üzerime beyaz bir gömlek ve dizlerimin bir karış altında biten günlük, kırmızı bir etek giydim. Hafif bir makyaj yapıp saçlarımı da açık bıraktım ve beklemeden aşağı indim. Konağın ortasında dikilen abime sarılıp nereye gideceğimi söyledim ve konaktan çıktım.

Önümde dikilen Azad'ı görünce yanına gittim. Sarılıp sarılmamak konusunda başta karasız kaldım ama sarılmamak için bir sebebim yoktu.

Bal yanaklardan öpmek varken sarılmak mı?

Tam önünde durduğumda bir elimi koluna diğer elimi de omzuna koydum ve parmak uçlarımda yükselip yanağına ufak bir öpücük kondurdum. Geri çekilip alttan kendisine baktığımda onun zaten bana baktığını görünce gülümsedim.

"Hoş geldin" dedim 32 diş sırıtırken ama o benim aksime yutkunup gözlerini kaçırmıştı. Gülüşüm solarken elimi omzundan çekip geri çekildim ve boğazımı temizledim. Bir şey demeden arabaya bindim ve onun da binmesini bekledim.

Arabaya binince bana bakmadan direkt arabayı çalıştırdı. Ben de ona bakmamak için camdan yolu izliyordum. Onu öpmem hoşuna gitmemişti galiba. Bir daha böyle şeyler yapmayacağım konusunda kendi kendime kızarken birden kaşlarımı çattım.

Kendisi daha isteme günün de beni köşeye sıkıştırıp belimi tutmasını biliyordu. Ben öpünce mi rahip kesilmişti başıma.

Kendme kızmayı bırakıp Azad'a söverken birden koluma dokununca ani bir hareketle başımı ona çevirdim ve resmen çatmaktan gözlerimin içine giren kaşlarımla baktım yüzüne.

"İyi misin?" iyiydim, neden olmayayım ki.

"İyi olmamam gereken bir durum mu var orat da? Yok. O yüzden gayet iyiyim." cevap vermesini beklemeden kapıyı açıp aşağı indim. Arkama bile bakmadan geldiğimiz mekana girdim ve cam kenarında bir masaya oturdum.

Telefonumu masaya koyup dışarıyı izledim. Karşımdaki sandalye çekilince bile dönüp bakmadım. Bakmama gerek de yoktu zaten oturan kişinin kim olduğunu biliyordum.

Garsonlardan biri yanımıza gelince Azad siparişi vermiş ve garson bizi yalnız bırakmıştı. Azad bir elini masanın üstüne bırakıp parmaklarıyla ritim tutarken aynı zamanda bana bakıyordu kıstığı gözleriyle. Gözlerimi birkaç saniyeliğine yüzüne değdirip tekrar dışarıya baktım.

Birkaç dakika geçmesine rağmen hala ona bakmıyor ve konuşmuyordum. Birden üst üste attığım bacaklarımın arasında bişey hissedince korkuyla bacağımı diğerinin üstünden indirdim ve masanın altına baktım.

Azad'ın ayağını uzatıp çıplak bileğime ve biraz üstüne doğru sürttüğünü görünce gözlerim fal taşı gibi açılmıştı.

"Tövbe estağfurullah" diye mırıldanıp ayağını ittim yüzüne bakmadan. Herkesin içinde böyle bir şey yapması ister istemez utandırmıştı beni. Derin derin nefesler alırken garson kahvaltılıkları masaya yerleştirmek için gelmişti.

Garson geldiği için rahatlayıp teşekkür ederken ayağını tekrar bacağında hissetmiştim. Hatta bu sefer eteğimi de hafif çektirip dizimin hemen üstüne baskı uygulayınca birden yerimden kalktım. Sandalye tiz bir ses çıkartırken bir şey demeden masadan uzaklaşıp lavaboya gittim.

Utancımı yok etmek ve serinlemek için yüzüme biraz su vurduktan sonra tekrar masaya döndüm. Sandalyeme otururken Azad'ın bana bakıp güldüğünü görünce göz devirdim.

"Ne yaptın biraz önce sen?" dirseklerini masaya koyup hafif eğilince çayımı elime alıp höpürdeterek içtim. Sorusuna cevap vermeyip kahvaltı yapmaya başladığımda arkasına yaslandı ve beni izledi bir süre. Daha sonra o da başladı.

Kahvaltımız bittikten sonra tekrar arabaya bindik. Rastgele bir kaç mağazaya girip çıktıktan sonra şehrin biraz dışında sakin bir yere gittik. Arabayı yolun dışına park edip yanında birkaç ağaç olan çeşmenin yanına gittik.

Saçlarımı geri itip boynumu biraz ıslattım ellerimle. Tek omzumda topladığım saçlarımı düzeltirken Azad'ın yanına gidip oturduğu banka arada mesafe bırakarak oturdum.

Ellerimle yüzüme hava yaparken yanıma yaklaşan Azad'a baktım yan yan. O da bana bakınca tek kaşımı kaldırdım. Gözleri gözlerimden ayrılıp dudaklarıma kayınca bilerek önüme dönüp dudaklarımı hafif araladım ve dilimle yaladım. İçten içe gülerken gözlerimi kapattım.

Birdenv belimde hissettiğim ellerle daha gözlerimi bile açamazken kendimi Azad'ın kucağında, ellerim omuzlarında buldum. Hemen dibimde olan yüzüne bakmak için başımı hafif geri çekmek zorunda kaldım.

"N-ne yapıyorsun?" derken kalkmaya çalıştım ama izin vermeyip üstüne belime koyduğu elleriyle beni biraz daha kendine çekip bastırdı. Kalçamda hissettiğim uzvuyla gözlerimi kaçırdım.

Ellerinden birini belimden çekip çeneme koyarken başımı kendine çevirmişti ve belime de kolunu sarmıştı. Göğsüm tamamen göğsüne yapışınca gözlerimi önce dudaklarına sonra da gözlerine çıkardım.

Bir şey demek için ağzımı araladığım sırada gözlerim yine dudaklarına kaydı. Bir elimi yavaşça şişik pazusuna kaydı, diğeri de ensesiyle boynu arasına çıktı. Bu hareketimle başını hafif sağ omzuna eğip yüzüme yaklaşınca gözlerimi yavaşça kapattım.

Çenemdeki eli enseme kaydığı an dudaklarını dudaklarımda hissettim ve istemsizce boğazımdan tuhaf bir ses yükseldi. Sadece değdirip hafif geri çekilince birkaç saniye dudaklarıma baktıktan sonra başını diğer tarafa eğip ensemden kendine doğru çekti.

Elini ensemden çeneme getirip baş parmağı ile aşağı çekiştirdi. Açılan ağzımdan dilini içeri sokunca inleyip kucağında yükseldim. Elime dolan saçlarını çekince Azad da ağzıma inlemişti. Belimdeki eliyle beni geri yerime oturturken alt dudağımı dişleri arasına alıp çekiştirdi geri çekilirken.

Nefes almakta zorlanırken başımı omzuna yasladım. Eli yine ensemi bulurken belimde olan eli aşağı kayıp kalçamı sıktı hafif. Gözlerimi açık tutmak için derin mücadeleler verip gözlerine baktım.

"Sabahtandır bunu yapmayı bekliyorum" dedi boğuk bir sesle. Bir yandan kalçamı sıkıp bir yandan boğuk sesle konuşmasına karşı inlememek için dilimi ısırdım ki başarılı da oldum ama gözlerimin kayarak kapanmasına engel olamadım. Kendimi zar zor toplayıp yüzüne baktım.

"O yüzden mi ben seni öpünce -"

"Kendimi tutmaya çalıştım yoksa şu an yaptığımı sizin konağın kapısının önünde yapacaktım ve-" başını eğip açıkta kalan  boynumu öptü ve kulağıma yükseldi.

"Bu ailenin hoşuna gitmezdi" yüzünü tekrar yüzümün karşısına getirince bu sefer ben dudaklarına uzandım ve dudaklarımız birbirine değdiği gibi ikimizde inledik

Bölüm sonuhuuuu. Umarım kitapımı severek okuyorzunusdur☺️

Ağa İle Hayal Et Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin