Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
Azad AŞİTAN
"Ahh, saçım" başımı döndüğüm tarafa iyice çekip saçlarımın geri kalanını da elimle çekerek kurtardım. Bir şeye takılmış ya da bir şeyin altında kalmıştı. Omzumun üstünden dönüp baktığımda yatağa hayvan gibi serilmiş Azad'ın çıplak sırtıyla bakıştım.
Uyku mahmuru halimle sırıtıp Azad'a döndüm ve yaklaşıp arkadan kollarımı beline dolayarak göğsümü sırtına yasladım. Huzur içinde gülerken birden Azad sırt üstü dönmüştü. Onun dönmesiyle bende onunla beraber dönmüştüm ve altında kalmıştım.
Elini diğer tarafa koyup yatağı yokluyordu ben ise ellerimi havada sallayıp beni fark etmesi için çabalıyordum. Sağ elimi yumruk yapıp karnına vurduğumda elimi tuttu ve kaldırdı.
"Gule?" cevap vermek istiyordum ama sırtı neredeyse yüzümün hepsini kaplamıştı. En sonunda kolumu takip edip altında olduğumu fark edince üstümden kalkmıştı.
"Oh bee" derin bir nefes alıp otururken üstümden kayan örtüyü elimle çıplak göğüslerime bastırdım.
"Ne yapıyordun orada?" ağzım açık sorduğu soruyu anlamaya çalıştım birkaç saniye.
"Hava alıyordum Azad, ya sabır" dalga geçtiğimi fark edince kendini yatağa bıraktı ve belime sardığı eliyle beni de kendiyle çekti.
"Günaydın" dedi alnımı öperken. Hemen kendisine sırnaşıp bir bacağımı iki bacağı arasına soktum.
"Günaydın" dedim ben de çenesinden öperken. Sakalları batmıştı ama hiç de sorun değildi şu an. Bedenine iyice sokulduğumda bacakları arasında duran bacağımı okşayıp olduğu yerden çıkararak beline koydu. Kalçamdan tutup beni kendine bastırınca inledim.
"Kahvaltıdan önce duş alalım" sözünü bitirdiği gibi beni kucağına çekti ve ayağa kalktı.
YONCA'NIN ANLATIMIYLA
Oturduğum sandalyede heyecandan ayağım titriyordu. Oktay'a saat 8 de buluşalım demiştim ama dayanamayıp yarım saat erken gelmiştim. Zaten saatin 8 olmasına da az kalmıştı.
Yanıma gelen garsondan bir kahve istediğim sırada Oktay gelmişti. Ona da bir kahve istedim. Garson gittikten sonra Oktay'ın masaya koyduğu ellerini tuttum.
"Ne bu haller? Bir şey mi oldu?" Oktay gelirken kaşlarını çatmıştı, acele acele çağırdığım için kötü bir şey olduğunu düşünmüştü ama mutlu olduğumu fark edince o da gülümsemişti.
