10

86 7 2
                                    

AZAD'IN ANLATIMI

"İçeride mi?" arabadan inip karşısında dikilen adamına baktı yanından geçerken. Geldiği deponun demir kapıları açılırken gözlüğünü çıkarttı. Eski boş deponun tam ortasında beyaz ışığın altında sandalyeye bağlanmış Ömer'in yanına gitti sakin adımlarla.

Ceketini çıkartıp arkasından gelen adamlarından birine verdi. Yerde gördüğü demir sopayla adımları durdu. Eğilip demir sopayı yerden aldı, kolunun altına sıkıştırıp gömleğinin kollarını yukarı kıvırdı.

Ömer'in üstü gelmeden önce adamlarına söylediği gibi çıplaktı ve ölmemesi için sarılan yarası da aynı şekilde omuzunda duruyordu. Eline aldığı sopayı Ömer'in hemen yanında duran su dolu kovaya koydu önce, sonra da içi tuz dolu poşete daldırdı. Sopanın ıslak ucu tuzla kaplanınca havaya kaldırdı. Ömer'in gözleri iri iri açılmış sopaya bakarken başını iki yana sallıyordu.

"Ağzını açın şunun" ceketinin önünü tutup Ömer'in ağzını açan adam kenara çekilince daha Ömer ağzını bile açmadan soğanın tuzlu ucunu açık yaraya bastırdı. Ömer tüm depoyu sarsacak bir çığlık atarken sopayı daha da bastırdı Azad. Hıncını alamayıp sopayı geri çektiği gibi Ömer'in kafasının sol tarafına vurdu var gücüyle. Ömer oturduğu sandalyeyle beraber devrilirken boğuk bir inlemeden sonra sesi kesildi.

Adamlarına su dolu kovayı işaret etti. İri yarı bir adam kovayı tek eliyle kaldırıp suyun bir kısmını yerde yatan Ömer'e döktü. Ömer gözlerini birkaç kere kırpıştırdı, açık tutmakta zorlandığı belli oluyordu ama bu Azad'ı durdurmaya yetmedi.

Ömer iki koluna giren adamlar sayesinde ayakta zar zor duruyordu. Azad sıktığı yumruklarını üst üste Ömer'in yüzüne ve karnına savuruyordu. Yakalarından tuttuğu Ömer'i sarstı kendisine bakması için.

"Dokundun mu lan karıma? Ya da dur -" dedi ellerini omuzlarına kaydırdı ve diziyle birkaç kere sertçe Ömer'in kasıklarına vurdu.

"Oturmuştun değil mi üstüne? Ben dokunmaya bile zar zor kıyarken hem de. Ellerin de değdi vücuduna haliyle" sağ elinin parmaklarını tutup hepsine aynı anda baskı uygulayınca depoyu kemik kırılma sesi doldurdu. Diğer elini de tutup parmaklarını kırdıktan sonra belindeki silahı çıkarttı ve sağ bacağına sıktı bir kere. Silahını geri beline koyup başıyla Ömer'i işaret etti ve depodan çıktı.

...

"Azad ne zaman gelir ki?" hemen karşımda keyifle çayını içen Hatun geldiğimden beri sorduğum soruyla başta duraksadı ama beni duymamış gibi devam etti.

"Çay da güzelmiş ha yengem" Hatun'a gözlerimi devirdikten sonra saate baktım. Rojda Hanım ve kocası Mehmet Ağa bizim konağa gitmiş ve annemle babamı alıp geleceklerdi.

Konağın kapısı açılınca oturduğum yerden fırladım resmen. Üst kattaki büyük terasın avluya bakan kenarına yaklaşıp gelene baktım.

"Azad!" sesim avluda yankılanınca Azad başını kaldırıp bana baktı. Koşarak merdivenlerden inip Azad'ın boynuna atladım. Tek eliyle belimden tutup ayaklarımı yerden keserken sıkı sıkı sarıldım ve yanağına sulu sulu öpücükler bıraktım. Beni yere bırakıp alnımı öptüğünde gözüm hemen yanımızda biz hariç her yere bakan iki kadına takıldı.

Birini tanıyordum, Cihan abimin düğünde dans ettiği Azad'ın kuzeni Rukiye Bilge'ydi ama diğerini ilk defa görüyordum. İlk gördüğüm kız Rukiye'nin aksine gülmüyor, somurtuyordu. Boğazımı temizleyip sağ elimi tutan Azad'ın soluna geçtim. Avlunun ortasına konulan koltuklara oturduk hep beraber. Hatun hemen Rukiye'nin yanına oturdu ve koluna girdi.

"Bu arada Cemre teyzemin kızı" Azad kolunu omzuma atıp beni kendine çekti kuzenini tanıttıktan sonra.

"Memnun oldum Cemre" dedim gülümseyerek. İçten gülümsemem yapmacık bir tebessümle karşılık bulurken bozulduğumu belli etmeden önüme döndüm. Biz bir süre oturduktan sonra ailem ve Azad'ın anne babası geldiler. Herkes oturup sohbet ederken Rojda Hanım birkaç saate misafirlerin geleceğini söyledi. Yarım saatlik sohbetin ardından hazırlanmak için kızlarla ayaklandık.

Ben, Hatun ve Yonca yukarı çıkıp düğünden önce herşeyi yerleştirilmiş odamıza gittik. Ben üzerimi değiştirirken Yonca ve Hatun da sohbet ediyordu. Hatun'un Yonca'ya sürekli ne zaman gideceklerini sorması beni güldürmüştü.

Giydiğim elbisenin fermuarına uzandığım sırada kapı açılmıştı birden. Gelene baktığımda kapıyı yavaşça kapatırken beni baştan aşağı süzen Azad'ı görmemle gülümsedim.

"Ben Oktay'ın yanına gideyim. İbo da gelmiştir şimdi onu da bir göreyim" Yonca açıklama yapıp yataktan kalkarken Hatun birden ayağa fırlamıştı.

"İbo mu? Nerede, gelecek miydi o?" Üçümüz sorgulayıcı - Azad daha çok öldürücü - bakışlarımızı Hatun'a dikmiş tepkisinin yersizliğine şaşırıyorduk.

"Gelecekti de-" Hatun abisinin bakışlarını fark ettiği gibi Yoncanın koluna girip hemen odadan çıktı. Azad kapattığı kapıyı itip tepkisini belli ederken ben bu haline güldüm. Birkaç saniye kapıya yaslanıp beni izledikten sonra sırıtarak yanıma gelmeye başladı.

Gözlerimi kısıp sırtımda donup kalan elimi hala açık olan fermuardan çektim. Karşımda durduğu gibi bir eli bel boşluğumdan sırtıma kayıp beni kendine yaslayınca omuzlarına tutundum.

"Bu ne güzellik Hanımağam" burunlarımızı birbirine sürterken hitabıyla gülüşüm daha da büyüdü. Gözlerim gözleriyle aralık dudakları arasında gidip gelirken elini çıplak sırtımda hissettim. Nefesimi kesen teması yetmezmiş gibi tırnaklarını acıtmayacak şekilde sürtüp aşağı yukarı hareket edince göğsümü şişiren derin bir nefes aldım.

"Azad" sessizce adını fısıldamamla dudağımın kenarını öptü. Burnunu yanağıma sürterek boynuma indi. Eli fermuarımı tutmuş çekerken parmağıyla sütyenimi çekip bıraktı. İnlememek için dudaklarımı omzundaki elime bastırdım ama aynı zamanda kendimi kasıklarına da yaslıyordum.

"Ahh, boşver misafiri gel sevişelim" elini eteğimin altından geçirip tuttuğu kalçalarımdan beni kendine daha fazla bastırınca tuttuğum omuzlarından ittim. Surat ifadem büyük ihtimalle dediğini istediğimi haykırıyordu ama şu an olmazdı.

"Olmaz, şimdi olmaz" gözleri tekrar baştan aşağı vücudumu gezip kasıklarımda ve göğüslerimde oyalanınca ısındığımı hissedip arkamı döndüm. Elime geçen ilk ayakkabıyı alıp eğildim ve hızlı hızlı ayaklarıma geçirmeye başladım. Sağ ayağımdan sol ayağıma geçerken kalçama yaslanan sertlikte dengemi sağlayamayıp öne doğru sendeledim ama karnımdan tutan büyük eller sayesinde düşmekten kurtulmuştum.

"Azad!" istemsizce bağırıp ellerine tutunurken ayakkabı yere düşmüştü. Islak dudaklarını boynumda hissedince bu sefer kendimi tutamayıp başım arkaya düşerken inlemiştim.

"Akşam vakit geçiririz o zaman karıcım. Tabii akşama kadar patlamazsam eğer"

"Edepsiz!" ellerini çözüp düşen ayakkabıyı aldım ve kapıya koşup odadan kahkahaları eşliğinde çıktım. Kapının önünde elimdeki ayakkabıyı giyidim ve Azad odadan çıkmadan hemen aşağı indim. Misafir odasına geçip tek tek gelenlerin ellerini öptüm ve kaynanamla annemin yanına geçip oturdum.

Bundan sonrası milletin boş boğazıklığını ve kıskançlığını çekmekti.

Uzun zmn oltu arklar ama gledim çok şükrü

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 01 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Ağa İle Hayal Et Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin