Aradan tam 4 ders geçmişti. Kerem sürekli bana bakıp gülümserken Ateş hiç bana bakmıyordu. Son dersten sonra yurtlara gidicekken Kerem yolumu kesti. "Biliyorum kötü bir başlangıç yaptık ama lütfen arkadaş olalım. Bak Ateş'te istiyo dimi Ateş?" diyerek pası Ateş'e atınca Ateş ellerini kaldırdı "Pes ediyorum, sen kazandın. Arkadaş olalım nede olsa aynı kapa ediyoruz..." Dudağımın kenarı hafifçe kıvrılması onu memnun etmiş bir şekilde kafasını dikleştirdi. "Tamam kabul ediyorum. Zaten arkadaşları hep sevmişimdir." dedim güle yüzle. Kerem ikimize de boğarcasına sarılmaya başlayınca ikimizde iki büklüm olduk. "Boğuluyorum."

"Sto affogando(boğuluyorum.)" dediğimde ikisi de küçük bir kahkaha attıp ayrıldık. "Sinirlenince İtalyancaya bağlıyorum, üzgünüm." dedim kısık bir sesle. "Sorun değil be Meco." Kerem'in taktığı lakaba ne kadar sinir olsam da belli etmedim. Ne güzel yeni bir arkadaş ortamı...

Odama gittiğimde hemen sıcak bir duş aldım. Üstüme rahat kıyafetler giydiğim gibi dışarı çıktım. Dışarısı karanlık ve güzeldi. En güzeli de yıldızlar "Non c'è niente di più bello delle stelle (yıldızlar kadar güzel birşey yok)." diye mırıldandım ve yere uzanıp yıldızları izlemeye daldım. Okadar güzeller ki onları izlerken uykunun esiri oldum. Tek hatırladığım birinin beni kucağına alışıydı. Sonrasını hatırlamıyorum. 

Uyandığımda yatağımdaydım. Ama en son dışarıdaydım. Aman her neyse kim getirdiyse getirdi. Üstüme beyaz bir gömlek giydim, altıma da siyah bir etek giydim. Gömleğimin kollarını kıvırıp saçımı at kuyruğu topladığımda hazırdım. Bıçağımı da çantama koydum ne olur ne olmaz diye. Çantamı aldığım gibi dışarı çıktım. Bahçede Kerem ve Ateş'in hararetli konuşmasını görünce hemen arkalarından gelip onları korkuttum. "Ya Mercan neden korkutuyosun aklımı aldın." diye mızmızlanınca saçlarını dağıtarak "Olmayan bişeyi alamayız azizim." dedim gülerek. Ateş küçük bir kahkaha atarak "Çok iyi laf soktu sana Kerem." Kerem bozulunca ona sırıtarak sarıldığımda yanakları kızardı. "Hani bana sarılmak yok mu?"diyince gülerek "Bi sen eksik kal." diyerek ona da sarıldım ve ortalarına girdim. 

Sınıfa üçümüz girdiğimizde herkes bir beş dakikalığına soluklarını tuttular sonra biz onlara bakmayınca devam ettiler. Sıramızdan sohbet ederken sınıfa yeni dil hocası girdi. Kimse kalkmaya bile tenezzür etmeyince hoca boğazını temizleyip konuşmaya başladı. "Sono il tuo nuovo insegnante di lingua, Furkan, quando arrivo tutti parleranno italiano, ora tutti dovrebbero presentarsi brevemente. (Ben yeni dil öğretmeniniz Furkan, ben geldiğimde herkes İtalyanca konuşacak, şimdi herkes kısaca kendini tanıtsın.)" Herkes sırayla kendini tanıttıktan sonra sıra ilk bana geldi. "Mi chiamo Mercan Atalar, parlo italiano, francese e inglese, sono originario di Edirne, i miei hobby sono picchiare la gente e scatenare scontri a fuoco, se mi fai arrabbiare ti troveranno improvvisamente morto nella tua stanza. (Ben Mercan Atalar, İtalyanca, Fransızca ve İngilizce biliyorum, aslen Edirneliyim, hobilerim insan dövmek ve silahla çatışma çıkarmak, eğer beni kızdırırsanız ansızın odanızda ölünüzü bulurlar)." son tehditimi üstüne basa basa söylemem hocanın sertçe yutkunmasını sağladı. Sıra Ateş'e gelince Ateş sözlerine şöyle başladı "Mi chiamo Ateş Özer, parlo italiano, portoghese, francese e inglese, sono originaria di Bursa, i miei genitori mi hanno messo al mondo mentre scappavo dalla polizia, il mio hobby è picchiare la gente. (Ben Ateş Özer, İtalyanca Portekizce Fransızca ve İngilizce biliyorum, aslen Bursalıyım, annemler polisten kaçarken beni doğurmuşlar, hobilerim insanları dövemek)." dedi ve diğer sözlerini Portekizce "Assistir coral, amá-lo loucamente e acompanhá-lo desde os 6 anos estão entre meus hobbies.(Mercanı izlemek, onu deliler gibi sevmek ve onu 6 yaşından beri takip etmek hobilerim arasında)." Ben ne dediklerini anlamasamda sınıfın yarısı sırıtmaya başladı. Hatta hoca ve Kerem bile! Sıra Kerem gelince sırıtarak anlatmaka başladı "Mi chiamo Kerem Yorulmaz, parlo italiano, portoghese, francese e inglese, sono originario di Balıkesir, i miei hobby sono guardare le ragazze ma tranne Mercan. (Ben Kerem Yorulmaz, İtalyanca Portekizce, Fransızca ve İngilizce biliyorum, aslen Balıkesirliyim, Hobilerim kızları izlemek ama Mercan dışında.)" Son söylediği benim kahkaha atmama sebep olmuştu. 

Ders gayet güzel geçmişti. Şaşırtıcı şekilde dinlediğim ve katıldığım bir ders olmuştu. "Vado alla mensa, vuoi un caffè? (ben kantine gidiyorum kahve alıcam ister misiniz?)" ikisi de kıkırdarken ben ne olduğunu algılamaya çalışıyordum. Jetonum düşünce bende kıkırdamaya başladım. "İçeriz. Dimi Ateş?" diyen tabi ki de Kerem'di. Bu gurupta konuşkan tek kişiydi. Belki zamanla açılırdık Ateş'le. "Getiriyorum." diyerek arkamı döndüğümde bir kızın "Iyyy çakma bad girl. İşte insan gerçek yüzünü olan köleliğini gizleyemiyor." dediğini duyunca dona kaldım. O an gözlerim öyle bir kırmızıya büründü ki... Ona doğru yavaşça döndüm "Ayy gözleri de kızardı. Çok korktum abla bir daha yapmıycam." diyerek güldüğünde herkes bıyık altından gülüyordu. "Tatlımmm..." diyerek psikopatlar gibi gülümseyerek ona ilerlemeye başladım. Tam önünde durdum. "Senin dilin mi uzadı?" diyerek yanağını sıktım ve dilini çıkartıp tutum. "Uzamış uzamış, dimi abileri." diyerek Ateş ve Kerem'e baktığımda bana gururla bakıyolardı. Ateş başını dikleştirerek "İşte benim kızım." diye mırıldandığımda gülümsedim. Sonra önümde tirtir titreyen kıza döndüm ve dilini sıkmaya başladım "Se ti rivedo di nuovo in quella maledetta scuola, finirò i miei affari incompiuti. (Bir daha şu siktiğimin okulunda karşıma çıkarsam yarım kalan işimi bitiririm.)"


Günahkarlar OkuluWhere stories live. Discover now