11 Part-2

35 7 2
                                    

Gözlerim hala kapalı bir şekilde bir şeyler olmasını bekliyordum. Yaptıkları aramalardan sonra ikisi de odadan çıkmıştı ve şuan odaya bir sessizlik hakimdi.

Başımın döndüğünü hissediyordum. Kafam son derece karışıktı. Korkuyordum ama şu saatten sonra bunu belli etmeye niyetim yoktu. İlk başta çok sert çıkışmıştım ve şuan korktuğumu belli etmem beni sadece zavallı durumuna düşürürdü.

Adamları beklerken kafamda çeşit çeşit sorular dolaşıyordu.
Kimdi bu Poyraz ve Uğur?
Uğur gerçekten bana yazan Kara Baykuş muydu?
Bu Poyraz denen herif de mi benden hoşlanıyordu?
Bu adamlar beni Poyraz ve Uğur yüzünden mi kaçırmışlardı?

Tüm bu sorular, yaşadığım şok ve korku bende ağlama isteği uyandırsa da kendimi tutmaya çalıştım. Oturup bebek gibi ağlamak istemiyordum. Bu heriflerin elinden nasıl kurtulacağıma dair bir fikrim yoktu, yapabildiğim tek şey beklemekti. Beklerken de yapacağım şey ağlamak olmamalıydı.

Açılan kapının sesinin ardından içimde nefret alevlerini doğuran piçin sesini duydum.

"Ee prenses, biz yokken neler yaptın bakalım?"

Seni desem çok mu çocukça kaçardı?

"Aç şu gözümü!"

"Ama soru soruyorum, sen cevap vermiyorsun. Olmaz ki böyle!"

"Aç artık şu gözümü!"

"Açacağım ama önce biraz sabır, prenses."

"Bana prenses demeyi kes!"

"Sen de hiçbir şeyden memnun olmuyorsun canım! Yok gözümü aç yok bana şunu deme! Sanarsın sanki sen bizi kaçırmışsın!"

Bir şey diyemeden telefonuna gelen arama ile konuşmaya başladı.

"Hazır mıyız abi?"

Karşı taraf bir şeyler dedikten sonra telefonu kapattı. Odada bir şeylerin yeriyle oynadığını işittim. Bir şeylerin yerini değiştiriyor sanki bir şey için ortam hazırlıyordu. Kısa bir süre sonra adım sesleri bana doğru geldi. Bir ümit gözlerimin açılmasını beklerken ağzımın bir bezle bağlanması bende şok etkisi yarattı. Ardından da gözlerim açıldı.

Gözlerimin bir anda açılmasıyla vuran ışık yüzünden gözlerim kamaştı. Düzgün bir şekilde görmeyi başardığımda gözüme çarpan ilk şey karşımda duran tripot oldu. Telefonun takılı olduğu tripot bana dönüktü.

Bu neydi şimdi?

Kafamdaki soru işaretleri ile dönüp gözlerimi açan adama baktım. Sakalsız, temiz yüzünde tam bir piç sırıtışı vardı. Çok da kalın olmayan sesine bakıldığında böyle bir yüz ile karşılaşmam beni pek de şaşırtmamıştı.

Bulunduğum oda boş sayılırdı. Tripot ve onun arkasında duran sandalye dışında sadece sandalyenin yanında duran küçük bir çekmeceli dolap vardı.

Bir süre sonra karşımdaki sandalyeye oturmadan önce tripotta duran telefonda bir şeyler açmıştı. Telefon yeterince yakınımda olmadığından ne açtığını tam olarak anlayamamıştım. Telefonun ekranında gördüğüm kişinin ben olduğumu anlamamsa çok uzun sürmemişti.

Kamerayı ne diye açmıştı ki bu? Video mu çekecekti, amacı neydi?

Kendi yüzüne bir kar maskesi taktıktan sonra eliyle arkasında tuttuğu bir şeyle yanıma geldi.

"Eveet! Hadi biraz eğlenelim!"

"HMMM, HMMMMMM!"

Elindekinin ne olduğunu gördüğüm anda gözlerimin dolmasına engel olamadım.

Gecemin GüneşiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin