1-SAÇLAR

29 5 14
                                    

Merhaba! Bölümler biraz kısa olacak, kurgu ilerledikçe uzar galiba. Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayınn!

Bölüm şarkısı: Devriliyorsam

Spor ayakkabılarımı zorlukla giyindikten sonra önden giden babamın peşine takıldım. Bir yandan çantamın fermuarını kapatmaya çalışırken bir yandan da ceketimin içinde kalmış, içimi gıdıklayan saçlarımı çıkarmaya çalışıyordum. Normalde kalktığım saatten 10 dakika daha geç kalktığım için aceleyle hazırlanmıştım.

3 kat merdiveni indiğimde babamda asansörden yeni çıkıyordu. Korktuğum için asansöre binemiyordum... Öyle bir korkuydu ki her sabah ve akşam 3 kat merdiven çıkmayı tercih ediyordum. Apartmandan çıkıp sitenin bahçesinde ki otoparka girdiğimiz de babam arabanın kilidini açtı. Önde ki yolcu koltuğuna oturdum.

Her sabah babam otobüs durağına kadar arabayla bırakırdı. Yürüyerek 10 dakikada gideceğim süreyi çok daha kısa sürede gitmiş olurdum. Aslında bu babamın bir takıntısıydı. Ona buna gerek olmadığını, zaten çok kısa bir mesafe olduğunu söylemiştim fakat beni dinlememişti.

"Dersler nasıl gidiyor?" Sol elimi 'eh işte' anlamında salladığımda kısa bir süre için yola koyulmuştuk.

"Mükemmel olmalı. Seni her sabah yorulma diye otobüs durağına kadar bırakıyorum, test kitapları alıyorum fakat sen hala sınıfta ilk üçe bile giremiyorsun..." İşte o klasik konuşma... Halbuki sınıfta dördüncüydüm ve fazla bile çalışıyordum.

"Sana bunu gerek olmadığını söylemiştim, baba," dediğimde kızgın gözlerle bakmakla yetindi. Sonrası ise suskunluktu. Her zaman ki gibi...

Araba durağın önünde durduğunda ona bir şey demeden arabadan indim.

"Kızım," diye seslendiğinde hevesle ona döndüm. Gözleriyle kızıl sayılan saçlarımı gösterdiğinde yüzüm düstü. "Topla!"

Bu sayfaya notum: Bir kızın saçları her şeyidir. Eğer bir kızın saçları kısaysa hayattan alacağı vardır. Eğer bir kızın saçları uzunsa hayat ona daha dokunmamıştır... Eğer bir kızın saçları bezgince toplu ise hayattan ümidini kesmiştir.

Siyah ceketimin cebinden tokamı çıkarttım ve rastgele at kuyruğu yaptım.

"Oldu mu?" Cevabını beklemeden kapıyı sertçe kapattım ve otobüs durağına ilerledim. Tam o sırada otobüs geldiğinde babamın hâlâ orada olduğunu bile bile saçlarımı açtım. Onun hükmü orada bitmişti. Şimdi otobüse binmiştim, birazdan ondan uzaklaşacaktım. Otobüste binip cam kenarında bir koltuğa oturduğumda hâlâ arabasıyla orada bekliyordu. Samimi olmadığı her halindan belli olan bir gülüşle el salladım. Otobüs hareket etti.

Babam küçüklüğümden beri saçlarımın açık olmasından rahatsızdı fakat bu rahatsızlık annelerin duyduğu rahatsızlıktan bir hayli farklıydı. Annem, saçlarım yemeğe girecek, kirlenecek, dolanacak yahut yere dökülecek diye endişelenirken; babam, saçlarımın rüzgarda uçuşmasından rahatsızdı. Babam, belimin biraz üstünde biten saçlarımı kesmemi istemezdi fakat açık kalmasına da karşıydı.

Nefes alma ama ölme de der, gibi...

Arabadan inerken saçımı bağlamış, otobüse bindiğimde ise açmıştım çünkü babama: senin hükmün bir yere kadar. Ben elbet özgürlüğü tadacağım, demek istemiştim. Bunun anlamını belki başka biri anlamazdı ama hayatım boyunca bana kısıtlamalar getiren babam anlamıştı...

Adımı duyduğumda kulaklıkları kulağımdan çıkardım. Açık kahverengi gözlerim etrafı taradı.

"Şeyma!" Tekrardan adımı duyduğumda gözlerim kalabalıklaşmış otobüsteki insanların arasından Nefesi seçebildi. Benden bir durak sonra biniyordu. Yanıma oturması için çantamı yanımda ki koltuktan çekip kucağıma aldım.

"Günaydın! Nasılsın?" diye sordu heyecanla.

"İyiyim... Sen biraz heyecanlı gibisin?"

"Bugün sınav var ya, o yüzden biraz stresliyim. Heyecan gibi gözükmüş ama stresden ölüyorum."

Nefes sınıftan arkadaşımdı. Eşit ağırlık sınıfındaydık ve o benim önümde ki sırada oturduğu için aramızda ki sohbet ilerlemişti.

"Sorun etme. Klasik bir yazılı... Halledersin!" diyerek onu teselli etmeye çalıştım fakat başarısız olduğumu biliyordum.

"Tabii sana kolay! Sınıfta dördüncüsün."

Ah Nefesciğim! Keşke herkes senin gibi düşünse...

"Önemli olan üniversite sınavı. Çok az kaldı," dediğimde yüzü hatırlattığım gerçekle beraber düştü ve bileğinde ki tokayla sarı, omuzlarının biraz aşağısında biten saçlarını topladı. Sarı saçları, mavi gözleri ve bebeksi teniyle mükemmel görünüyordu.

"Saçların çok güzel!" Böyle saçlarım olmasını isterdim... Onun saçlarının kararlı sarısının aksine benim saçlarımın rengi bile arada kalmıştı. Kızıl ve turuncu arasında kalmıştı... Benim hayatta ki kararsızlığım gibi.

"Asıl senin çillerin çok güzel!" dediğinde gülümsedim. Çillerim vardı fakat çok belli değildi. Ne çok fazla, ne çok azdı. Nefes buna hayrandı.

Otobüsün yolculuğunun devamı keyifli bir sohbetle devam etti...

❣️(Sanki gözün oy butonuna değdi, ha?)

2 kat merdiven çıktıktan sonra sınıfımızın bulunduğu kata geldiğimizde asansöre binemediğim için kendime kızdım. Her gün bu kadar merdiven inip çıkmak akıl işi değildi! Nefes ben binmediğim için benimle beraber çıkmıştı.

Büyük fedakarlıktı bence.

Sınıfa geldiğimizde dersin başlamasına 2 dakika vardı. Orta sırada sondan ikinci olan sırama oturdum. Sınav yüksek ihtimalle ilk ders olacaktı ve ben çok az çalışmıştım. Abimin odasında dinlediği yüksek sesli müzik yüzünden odaklanamamıştım. Abimle odalarımız yan yanaydı bu yüzden çoğu zaman arkadaşları ile telefonda konuşmalarından yada dinlediği müzikler yüzünden odamda kulaklıksız ders çalışamazdım. Ona kulaklık takıp dinlemesi, konuşması gerektiğini söylemiştim fakat onun umurunda olamıştı. Öyle rahat edemiyorum, diyerek geçiştirmişti.

Hoca sınıfa geldiğinde herkes yerlerine oturmuştu. Yanıma baktığımda herkesin yanı doluyken benim sıra arkadaşımın olmadığını hayat tekrardan yüzüme vurmuştu. 12. sınıfta olsa insan buna üzülüyordu...

Kimse seninle aynı sırayı bile paylaşmak istemiyor, mesajını veriyordu bana. Biliyordum, sınıfta Nefes hariç kimse sevmezdi beni, arkamdan dedikodu yapıp, iftira atarlardı. Onları önemsemezdim çünkü benim gitmem gereken bir üniversite vardı. Kimse önüme altın tepsiyle koymamıştı üniversiteye gitme garantisini. Aksine, öyle kolay kolay üniversiteye gidemeyeceğim gözlerimin içine baka baka haykırılmıştı. Ama ben vazgeçmemiştim, vazgeçmeyecektim.

Bir hayalim vardı benim. Psikoloji okuyacaktım ben. Burs alacak, üniversite de bile aileme yük olmayacaktım. Kendi kliniğimi açacak, belki de seminerler verecektim.

Neden olmasındı? Ben(sildim) biz istediğimiz her şeyi yapamaz mıydık?

Gelecekten not: Bu satırları, küçük evimin, küçük arka bahçesine bakan, huzuru sığdırabileceğim bir camından dışarıyı izleyerek yazıyorum. Bakıyorum da şöyle; hayallerimi gerçekleştirebilecek miyim, diye... Fakat hikâye daha yeni başlamıştı ve yaşanacak ve vazgeçilecek daha çok şey vardı...

-

Nasıl buldunuz? Her hafta çarşamba yayınlarım diye düşündüm. Lütfen oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın❤️

Bir sonraki bölümde istediğiniz ismi buraya yazın lütfen(: (daha önceki bölümde yazdıysanız bir daha yazmaya gerek yokk)

Her Kızın Hikayesiحيث تعيش القصص. اكتشف الآن