1.5

345 34 5
                                    

Önümdeki film kendi kendine oynarken aklım çok başka yerlerdeydi. Arada ağzıma mısır sıkıştırıp kafamdaki düşünceleri dağıtmaya çalışıyordum ama pek işe yaradığı söylenemezdi.

Kapı zili duymamla irkildim ve kaşlarımı çattım. Annem ve babam geziye gitmişlerdi ve beni de götürmek için çok ısrar etmişlerdi ama istememiştim. Evde durup kafayı dinlemek daha cazip gelmişti. Öyle çok komşuluk ilişkilerimizde yoktu ki, kim gelmişti acaba?

Kapı bir kez daha çaldığında oflayarak kalktım ve şortumu biraz çekiştirdim. Oturduğum için kasıklarıma kadar çıkmıştı. Kapı değilinden baktığımda Jungkook'u görmemle şok olmuştum.

Biraz daha oyalanırsam gidebilirdi bu yüzden sıkıntıyla şortuma baktım ama değiştirmeye vaktim yoktu maalesef. Hızlıca kapıyı açtım.

" Jungkook? " beni baştan aşağı süzdüğünde şortumu görmesiyle hızlıca bakışlarını bana çevirdi. Sıkıntıyla dudaklarımı dişledim.

" Girebilir miyim? " kapıdan çekilip geçmesi için işaret ettiğimde gülümseyerek içeri girdi. O salona doğru ilerlerken bende kapıyı kapatıp şortumu biraz daha çekiştirdim. Bu sırada da Jungkook'u uzun zamandır gündelik kıyafetleriyle görmediğimi fark ettim. Baya çekici görünüyordu.

" Film mi izliyordun? " koltukta yanına oturup kucağıma bir yastık aldım.

" Yok, açıktı öyle. İzlediğim söylenemez pek. "
kafasını sallayıp bana döndü.

" Annen rica etti buraya gelmemi. İçi hiç rahat değilmiş. " gözlerimi devirdim saçlarımı arkaya attım

" İnanmıyorum ya çocuk muyum ben? " ufak bir kahkaha attığında bir süre gülüşüne baktım. Jungkook'un gülüşüne aşık olmuştum ilk. Sanırım bu yüzden hâlâ her güldüğünde içim titriyordu.

" Ondan olmadığını biliyorsun. Kafan çok dağınık bu yüzden. " kafamı salladım ve bir süre ellerime baktım. Aramızdaki gerginlik canımı sıkıyor, o gün itiraf ettiğim için kocaman bir pişmanlık duyuyordum.

" Eee ne yapalım? Böyle oturacak mıyız? "
tekrar bakışlarım ona döndüğünde bir süre düşündüm.

" Kahve yapayım, balkon sohbeti yaparız? "
kocaman gülümseyip kafasını salladığında birlikte mutfağa ilerlemeye başladık. Jungkook arkamdaydı ve bir anda kolumdan tuttuğunda hızlıca ona döndüm. Aramızda pek bir mesafe yoktu ve kolumu hâlâ bırakmamıştı.

" Sen altındakini değiştirip öyle gel istersen. Bende kahveleri hazırlaya durayım"
yutkundum ve hızlıca kolumu çektim.

" Tamam, olur. " yanından hızlıca geçip giderken odamın kapısını kapattım ve dolaptan bir eşofman altı çıkartıp derin bir nefes aldım.

Kapıyı bu şortla açmamalıydım, belki de Jungkook rahatsız olmuştu. Belki de bilerek öyle açtığımı düşünmüştü. Şu sıralar sağlıklı düşünemediğimden bunu mantıklı bulmuştum ve gözlerimin dolmasını engelleyememiştim. Burnumu çekip şortu bir kenara fırlattım ve hızlıca eşofman altımı giydim.

Aynadan bakarak gözlerimi silmiş ve odadan çıkmıştım. Mutfağa geçtiğimde Jungkook makinenin düğmesine basarak bardağa akmasını sağlıyordu. Göz ücuyoa eşofmanıma baktıktan sonra bardakları tepsiye koydu. Bende balkon kapısını açtığımda önce Jungkook'un geçmesini bekledim.

İkimizde koltuğa oturduğumuzda aramızda ölüm sessizliği vardı. Kahvemi önüme koyduğunda yavaşça bir yudum aldım ve frambuaz tadıyla gözlerimi kapatıp gülümsedim.

the great war | taekookWhere stories live. Discover now