17. Bölüm

169 28 2
                                    

Episode 17
"Psikolog"
***

Güneş tüm sıcaklığı ile evi ısıtıyor, Antalyanın nemli havasına katlanmayı daha da zorlaştırıyordu. Patates kızarttığımdan daha da sıcaklarken mutfaktan bahçeye açılan kapıyı açtım. Birkaç saniye esen ılık rüzgarla serinlerken saçlarımı kaldırdım. Ensem bı hareketimle rahatlarken kaybettiğim tokam için bir kez daha etrafa bakınmam gerektiğini kendime hatırlattım.

Aseller gece burada kalmış, fakat sabah otelden çıkışlarını yapmak için oraya dönmüşlerdi. Herkes gittiği için kahvaltı hazırlamak ise bana düşmüştü. Zaniolo ile evde yalnız olduğum aklıma gelirken dudaklarımda bir gülümseme oluştu. O otele hiç giriş yapmadığı için burada, benimleydi.

"Hey."

Arkamdan gelen sesle sıçrarken elimi kalbime götürüp sakinleşmeye çalıştım. Bu hem korkudan, hem de arkamdaki sesin sahibinden kaynaklıydı. Gülümseyerek arkamı döndüğümde yeni uyanmış bir Zaniolo görmek tüm bedenimi altüst etmiş, kalakalmamı sağlamıştı.

"Günaydın." Zar zor bulduğum sesim ile cevap verirken Zaniolo da gülümsemiş, arkadaki sandalyeye oturmuştu.

"Günaydın," dedi benim gibi. Türkiyeye geldiğinden beri öğrendiği birkaç Türkçe kelimeden birisiydi. "Diğerleri nerede?" diye İngilizce devam etti.

"Otelden çıkışlarını yapmaları gerekiyordu, otele döndüler."

Zaniolo kafası ile beni onaylarken aramızda başka bir konuşma geçmemişti. Bende kendime gelmek için kızartmalara geri dönmüş ve onları bir tabağa almıştım. Ayrı bir tavada menemeni de yaparken Zaniolonun sessiz bir şekilde arkamda oturduğunu kendime hatırlatmamaya çalışıyordum.

Menemen olmaya başlarken bende hazırladığım kızartmayı Zaniolonun da oturduğu masaya koymuştum. Bu hareketimle bakışları beni bulurken kendimi kasıp arkamdaki dolaptan ketçap ve mayonezi çıkarıp küçük kaselere boşaltmıştım. Onları da masaya koyarken bakışlarımı Zanioloya çevirmiştim. Bakışlarımız kesişirken bakışlarını benden hiç çekmediğini, beni izlediğini bilmek karnıma bir ağrı sokarken gülümsedim ve bende onun gibi sandalyelerin birisine oturdum.

"Eee," dedim. "Nasılsın?"

Sorum karşısında kendisine gelirken gülümsemiş, omuzlarını silkmişti. Aynı, demekti bu. "Sen?" diye sorarken bende onun gibi omuzlarımı silkmiştim. Arada sırada onu kestiğimden kaşlarımla elindeki telefonu işaret ettim.

"Ne iş, sürekli bakıyorsun?"

Zaniolo dediklerimle birkaç saniye sessiz kalırken sonrasında dudaklarını araladı.

"Birisi var." Söyledikleri karnımda ve kalbimde bir sancı oluşmasını sağlarken dudaklarımda ise bir gülümseme vardı.

"Kim? Tanıyor muyuz?"

Zaniolo kafasını olumsuz anlamda sallarken durgunlaşmıştı.

"Tanımıyorsunuz. Ben de tanımıyorum."

Söyledikleri ile kaşlarımı çatarken anonimden bahsettiğini anlayabilmiştim. Bu yerimde kıpırdanmamı sağlarken Zaniolo bakışlarını önüne çektiği için bunu görememişti.

"Nasıl yani?" diye sordum. Sorumla bakışları bana dönerken birkaç saniye kendisine süre tanımıştı. Tanımadığı birisine bu konuyu anlatmanın doğru olup olmadığını tartıyordu.

"Anonim olarak yazıyor." Kendisine tanıdığı sürede bana güvenmeyi seçmişti. "Hakkında bildiğim tek şey Türk olduğu."

Anlıyormuş gibi kafamı sallarken heyecanlanmaya başlamıştım, bu kendim hakkında bir şeyler öğrenmek için güzel bir fırsattı.

"Peki ne düşünüyorsun?" diye ilk sorumu sordum.

"Bilmiyorum," diye mırıldandı. "İyi birisi, sevgisi konusunda bir şey diyemeyeceğim çünkü rahatsız olmamam için kendisini geri çektiğini düşünüyorum. Konuşurken iyi hissediyorum."

"Ama?" diye sordum. Çünkü bundan sonra bir ama gelecek gibiydi. "Ama bir terapist gibi, onunla konuşmak bana bunu hissettiriyor. Bu da onu sevmemi engelliyor."

"Onu sevmek mi istiyorsun?" diye hızlıca sordum. Nefesimi kontrol etmek zorlaşmıştı.

"Hayır." En az benim kadar hızlı cevap vermişti. Durgunlaşmıştım. İkimizi de sessizlik sarmış, kendi köşemize çekilmiştik.

"Onunla konuşmayı devam etmen demek ona ümit vermek olacak, biliyorsun değil mi?"

Sonunda sesimi bularak konuşmayı devam ettirmiştim. Aklıma menemen gelirken sandalyeden kalkıp menemenin altını kapattım. Asellerin gelmesine yakın yumurtayı kırardım. Çayı da demlerken içimde yeniden bir sıkıntı oluşmuştu.

"Onu sevemem." diye mırıldandığını duymuş, o görmese de yumruk yaptığım ellerimi giydiğim elbiseyle gizlemiştim.

"O zaman ona ümit verme."

Sert çıkan sesimi Zaniolo anlamazken ona döndüm. "Onunla konuşman ona zarar verir, ümitlere kapılır. Eğer sonunda onu sevemeyeceksen kızı boş yere yorma."

Zaniolo onaylarcasına kafasını sallarken aramızda başka konuşma geçmemişti. Kırılmış gibi hissediyordum. Beni sevmesini beklemiyordum ama beni bir psikolog olarak görmesi de beklediğim bir durum değildi.

"Nasıl yapacağım?"

Bakışlarımız yeniden buluşurken sıkıntıyla bir nefes verdim. Bu, Asel olmadan kendi başıma kalkıştığım bir işti. Zaniolonun karşısında Keremin sevgilisi olan kızın arkadaşı sıfatıyla gözükmediğim, kendim olarak konuştuğum kısmımdı ve ben şimdi o kısmıma veda etmek zorundaydım.

"Düşüncelerini ve hislerini direkt yaz." dedim. Bir yandan ise ellerimi masanın altında yumruk yapmıştım. "Samimi bir ses tonu ile konuş ki kız kırılmasın. Sonrasını halledersin. O da anlar zaten."

"Teşekkür ederim." Zaniolonun söylediği şeyi kafamla onaylarken çalan zille şükür namazı kılacak hâle gelmiştim. Bu sohbetin bitmesi, benim nefes almam gerekiyordu. Bu yüzden Asellerin gelişi başka hiçbir zaman beni bu kadar mutlu edemezdi.

***

Zaniolo bi dur oglum bi biz kendi psikolojimizi toplayalım sonra sana bakarız 😩

Yıldızı parlatmayı ve boool boool yorum yapmayı unutmayın ❤️💛🇮🇹

Dostali jste se na konec publikovaných kapitol.

⏰ Poslední aktualizace: May 07 ⏰

Přidej si tento příběh do své knihovny, abys byl/a informován/a o nových kapitolách!

Aşktan ölen varsa söyle | Nicolo Zaniolo Kde žijí příběhy. Začni objevovat