38.Bölüm-"Serenad"

22 4 0
                                    

Bu akşam izlediğim bu düğün törenine karşı hissettiğim duyguları,kelimelerin gerçek anlamda ifade edemeyeceğini biliyordum.
Bir yanım onun hayatının kurtuluşu için sevinçli diğer yanım ise ikisini birlikte görmenin acısıyla inliyordu.

Eric,onu tebrik eden konuklara memnuniyetle gülümserken uzaktan bana gönderdiği bakışlarla üzgün olduğunu anlatmaya çalışıyordu.
Angel ise taze bir çiçek kadar güzel göründüğü gelinliğiyle yeni prenses olmasının verdiği mutluluğu birleştirerek etrafa adeta ışık saçıyordu.

Saatlerin bir an önce geçmesini isterken tüm çiftler için anons edilen kapanış dansı için Alexender yanıma gelerek elimi tuttu.

Piste çıktığımız an da kemanların çıkardığı o tatlı melodilere kendimi kaptırmışım.
Müzik ruhumun derinliklerine kadar inerken uyum içinde olan bacaklarım ifade edemediğim duyguları anlatıyor,bulunduğum durumun ağırlığını taşımakta zorlanan gözlerimden ise yaşlar akıyordu.
Bu yaşları kimsenin fark edemeyeceği kadar hızlı döndüğümüz dans sona erdiğinde Biana'ya işaret ederek odama çıkmak istediğimi söyledim.

Düğünün sonuna gelinmiş artık yeni prens ve prenses için başbasa geçireceği saatler başlamıştı.
Öncesinde ise konuklar sıraya dizilerek onlarla vedalaşıyordu.
Bu kalabalıktan istifade büyük salona açılan kapılara doğru ilerledim ve hızlı adımlarla koridora dönerek odama çıkan merdivenlere yöneldim.

Peşimden gelen Biana bana yetişmekte zorlandığı dik merdivenlerin çıkmak için nefes nefese kalmıştı.

Odaya geldiğimizde üzerimdeki elbiseden bir an önce kurtulmak ve beni iyileştirireceğine inandığım sıcak suya kendimi bırakmak istiyordum.

-Banyo suyumu hazırlarmısın Bia,hem de hemen.

O ise o anda telaşlı gözlerle bana bakıyordu.

-Elanor?
-Sen iyimisin!

-Hayır değilim,
diye yüksek ses ile bağırdığımda gözleri dolarak bakışları değişmişti.

Yatağa oturduğumu ve hıçkırıklarla ağladığımı hatırlıyorum.
Gözyaşlarım yanaklarımı yakacak kadar sıcak ve titreyen bedenim kendini durduramayacak kadar şiddetli sarsılıyordu.
Bir histeri krizi geçirdiğimin farkındaydım ancak bunu engelleyebilecek gücüm yoktu.

-Tamam tatlım,iyi olacaksın geçecek.

Az sonra hazırlığı sıcak suyun biraz da olsa verdiği sakinlikte ağlamalarım kesilmiş,derin nefesler alarak kendime gelmiştim.

Bu gece beyler politik konular konuşacağından Alexender muhtemelen geç gelecekti ben ise sakinleştirici bir ilaç alarak uyumayı planlıyordum.

Banyodan çıktığımda geceliği mi giyerek saçlarımı fırçaladım.

Ancak balkonun açık kapısından sızan ay ışığı beni bu büyüleyici manzarayı izlemem için adeta beni davet etti.
Biana iyi geceler dileyip gittikten pelerinimi giydim ve sonra kendimi yalınayak dışarıda buldum.

Kaldığımız oda çok yüksekte olmadığından balkonun altındaki nergislerin rüzgar estikçe yayılan kokusu mutluluk veriyordu.
O an aklımdaki düşünceler kalbimin içinden geçenlerle korkunç bir savaşa girmişken olanların artık kabullenilmesi gereken bir çözüm için olduğunun da farkındaydım.

Ay'ın çevresini kaplayan halelerin üzerini ansızın kapatan sis, sanki benim durumumu anlatıyor gibiydi.

Kabullenmem gereken gerçekler ve yüreğimin itirazları...

Daldığım bu düşünceler küçük bir çıtırtı sesi ile bölündüğünde gözlerimi gökyüzünden indirerek bahçenin karanlığında gezdirmeye başladım.

İlk başta görünürlerde kimseyi göremedim ama daha sonra bir karaltı ağaçların arasından eğilerek balkonun kapattığı gölgeliğe doğru koştu.

-Kim var orada?
Diye seslendim.

Kalbim korku ile çarparken içeriye gitmek için hızla arkamı döndüm.
Ve işte o an da onun beni sakinleştiren sesini duydum,

-Elanor benim...

Olduğum yerde hızlıca dönerek bir kaç adım attım,

-Eric ama sen...
-Bu gece...

-Seni görmem gerekti o yüzden ben de bir bahane bularak geldim prensesim,
dedi.

-Gitmelisin,bu yanlış...
-Sen artık prenssin,buraya böyle gelmemelisin.

Bu sözleri söylerken onun tırmanışı ile başının gözüktüğü balkonun demirleri ses çıkararak titredi.

-Eric,hemen ama hemen gitmelisin.
-Iceriye giriyorum ve kapıyı kitliyorum,
dedim.

-Tamam Elanor,anlıyorum gideceğim zaten ama hiç olmazsa sana yazdığım bu mektubu al ve oku.

Elime doğru uzattığı zarfı çekerek aldım.

-Tamam Okuyacağım ama sen de dikkatli ol...

Bu sözlerimin ardından karanlığın içinde uzaklaşarak kayboldu.

İçeriye girdiğim gibi odamı aydınlatan titrek mum ışığında zarfı açtım ve okumaya başladım;

imkansız aşkıma...

Seni ruhen tüm kalbimle seveceğim ancak senin ve benim iyiliğimiz için senden uzak duracağım.
Elbette ilk başta söz verdiğim gibi gerekirse kendimden sonra herkesten koruyacağım.

Düşünsene güzelim,
küçük bir yarışı kazanarak hayatına girdim ve seni tanıdım.
Bunun ruhumu dolduran neşesini bilerek yaşayacağım artık.
Angel hırslı ancak iyi bir kız.
Ancak yanımda o olsa da kalbimde hep sen varsın.

Tüm evrenin cennetini bana bahşeden prensesime;

Imza
Panzehirin...

Mektup bittiğinde yazdığı sözler yüzünden gözlerim dolsa da bir taraftan da gülümsüyordum.
Mutlu olmasını ve hayatın önüne çıkarttığı tüm şanslarını kullanmasını istiyordum çünkü o artık bir prensti.







KAF DAĞININ PRENSESİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin