48.Bölüm-"Beyaz fiyonk"

24 2 0
                                    

Eric

Elanor'u sargılar içinde yatakta yatarken gördüğüm günden bu zamana kadar yanına gitmemek için kendimi zor tutmuştum.

Lord'un sarayında güvende olduğunu bilmek biraz da olsa beni sakinleştiriyordu ancak yine de temkinli olmalıydım.

O kazanın ardında bir tek dükün olmadığını bilecek kadar da muhafızlık yapmış,Alexender'ın hırsları yüzünden Elanor'u ve krallığı tehlikeye atabileceğini anlayacak kadar,onu iyi tanımıştım.

En kötüsü de bana verdiği söze bir yere kadar uyacağını düşündüğün Elanor'un artık bir kenarda öylece oturmayacağını bilmemdi.

Bu sebep ile Lord'un emrindeki bir asker ile gizlice görüşerek onu korumasını ve takip etmesini rica ettim.
Pek tabii karşılık olarak prens maaşımın çeyreği kadar bir bedel ödeyerek.

Kendisini iyi hissettiğinde bunu yapanı öğrenmek isteyerek krallığa ya da şehre gidecekti.
Buna oldukça emindim.
Başını ise yine bir şekilde belaya bulaştıracağından şiddetler korkuyordum.

Bu yüzden de önlemimi almıştım.

Güney sarayına giderek yeni muhafız seçildigim andan itibaren zaten onun için sürekli endişelenmeye alışmıştım.
Artık bir prens olduğum için elbette ki yetkilerimi kullanarak olanlar hakkında çok rahat bilgi alabilir,uzakta dahi olsamda bunu yapanları ortaya çıkarabilirdim.

Haber almak için kuzey sarayına gözcü olarak yerleştirdiğim bir hizmetlimden de bu sabah elime acil bir haber ulaşmıştı.

Prensesin hayatta olduğu,saraya döndüğü ve bunları ona yapanların içinde prens Alexender'ın olduğunun ortaya çıktığı yazıyordu.

Emin olmak için ise mektubun sonunu iki kez
okudum.

Üzgün olarak şunu eklemeliyim ki prensesi kuyuya itmek ile suçlanan Alexender,saraydan kaçarak izini kaybettirmiştir.

O an yaşadığım âni öfke ile kağıdı buruşturarak yere attım.

O sarayın hiç bir şekilde düzgün korunduğunu inanmıyordum zaten ancak bu kadar önemli bir konuda bu şekilde rahat davranmış olmaları akıl alır gibi değildi.

Alexender'ın cezasını çektiğini görmeden onun güvende olduğuna emin olamazdım.

Bir bahane bularak Kuzey sarayına giderek Elanor'u uyarıcak daha sonra Alexender'ın peşine düşecektim.

Kral Robet'ı,bu sabah dinlenme odasında buldum ve konuşmak için izin isteyerek camın köşesindeki siyah kadife koltuğa oturdum.

-Kralım,sizinle görüşmek istediğim önemli bir konu var.

Önünde duran sütlü ingiliz çayından büyük bir yudum aldıktan sonra;

-Seni dinliyorum Eric.

Söze nereden başlayacağımı kestirecek fazla vaktim yoktu.
Ben de hemen anlatmaya geçtim.

-Efendim,biliyorsunuz Kuzey krallığı ile kışkırtmalar sonucu aramızda düşmanlık çıktı ve bu durum henüz düzelmiş değil.

-Evet,devam et!

-Son olaylarla bu kışkırtmaları kimin,ne için çıkarttığını görmüş olduk.Kuzey krallık hırsları yüzünden kişilerin iç yüzünü görmekte zorlandı.
-Ve bildiğiniz kadar ile sonrasında uğradıkları saldırı sonucu büyük bir zarar içine girdiler.

-Ne anlatmak istiyorsun,açık konuş lütfen.

-Kral Robart,ben bu sabah yani az önce bir haber aldım.
-Öldü sanılan prenses Elanor hâlâ hayatta ve sağlıklıymış ancak prens Alexender onu öldürme teşebbüsü sebebi ile kuyuya attığı için şu an bir suçlu olarak her yerde aranıyor.
-Üstelik Kuzey krallık onun için bir infaz kararı çıkardı.

Biraz da olsa şaşırmasını bekliyordum ancak Robert bacak bacak üstüne atarak gayet serin bir halde beni dinliyordu.

Başını kaldırarak gözlerime sert bir ifade ile baktı ve;

-Benim bütün bu olanları bilmediğimi düşünüyor olamazsın Eric.
-Tekrar söylüyorum,bana açıkça ne söylemek istiyorsun?

Elbette bilecekti.
Elbette onun da her yerde casuslar vardı.
Bazen bu tür politik işlerin neden bana göre olmadığını ćok iyi anlıyordum.
Ben bir muhafızdım.
Bir prens değil.

-Ben,kuzey krallığa gitmek istiyorum efendim.

-Pek tabii ancak bunun sebebi nedir?

Ona doğruyu söylecektim yalnızca tek bir şeyi atlayarak.
O da her şeyden önce aşık olduğum kadını görmek için gideceğimin gerçeğiydi.

-Elçi olarak efendim.

-Aslında sizinde istediğiniz gibi Barış sağlanması adına geçmiş olsun dileklerimizi ileterek,dük ve Alexender'ın kışkırtmalara yüzünden çıkan bu tatsızlıkların son bulması için.

Oturduğu yerde hafifçe doğrularak,huzursuzluğunu bana belli eden Kral Robert'in olumsuz bir cevap vereceğini düşünüyordum ancak o;

-Pekii Eric.
-Gidebilirsin fakat kuzey krallığına bu barış için bir şart koşacağız.Bu fırsatı kaçıramayız.

-Ne isteyeceğiz kralım?

-Ortak haritada kalan toprakların artık tamamen bize ait olanı sözünü.

Bu isteğe elbette hayır diyeceklerinden oldukça emindim.

-Ancak efendim bunu kabul etmeyeceklerini siz de çok iyi biliyorsunuz.

Bu sözlerimden sonra,
gülümseyerek ayağa kalktı.

-Elbette buna eminim prens!
-Atladığınız bir şey var o da artık güç kaybettikleri ki o topraklarda bulunan halk kuzey krallığın yönetimine de uzun zamandır karşı.
-Onlara bu son uyarım olacak ve şayet kabul etmezler ise ben de yakın çok zaman da büyük savaş açacağım.

Oysa bir barış elçisi olarak gitmeyi düşünürken,onun bu planlarını korkunç derecede tehlikeli buluyordum.
Elbette ki bu düşüncelerimi ona söyleyemezdim.

-Yani zaten cevabını bildiğiniz için çoktan savaş hazırlıklarına başladınız ve beni sadece uyarı için oraya gönderiyorsunuz!

-İşte artık bir prens gibi doğru düşünmeye başladın Eric.

Onun bu küstah sözlerine fazla dayanamayarak odadan çıkmak için kapıya yöneldiğimde şu sözleri söyledim;

-Daha da hırslı diyebilir miyiz kralım?







KAF DAĞININ PRENSESİ Where stories live. Discover now