boğulduğum denize zaafım bitmiyor

88 14 2
                                    

"Oğlum nasıl yani ben anlamadım şimdi. Süsen ayrıldı ama bir sebebi yok mu? Salak mısın oğlum sen, yapmışsındır bir şey doğruyu söyle bana." Oğulcan okulun bahçesinde yürüyen kuzenini bütün olanları öğrenmek için darlarken Ömer bezmiş bir şekilde tekrar aynı cevabı verdi.

"Evet Oğulcan, evet abicim, bir sebebi yok."

"Ya yeme beni, anlat ne yaptın da ayrıldı kız. Oğlum ben bu aşkınızın mimarı değil miyim, tamam mimarı olmasam da mühendisi falanımdır. Anlat biricik kuzenine de çözüm bulayım senin kaç gündür bir fikir bulacağın yok."

"Oğulcan bak hayır. Rahat dur bir şey yapma. İstediğinde gelip anlatır sorununu o zaman bakarız. Şimdi üzerine gitmek istemiyorum üzülüyor." Oğulcan ağlama numaralarından birine başlarken bir yandan da hınzırca gülümsüyordu. "Allah'ım, bu adamı odunluğundan çıkarıp minik bir aşığa dönüştürdüğün için teşekkür ederim. Ama ben halledicem, ben yapıcam." Ömer'den bir cevap beklemeden koşar adımlarla okula girdiğinde arkasından ona yetişmeye çalışan kuzeni de kendisine seslenmeye devam ediyordu.

"Oğulcan, az önce ne dedim ben sana? Saçma sapan bir şey yapma bak sakın. Oğulcan, duyuyor musun sen beni? Ne konuştuk az önce?" Oğulcan hiçbir sorusuna cevap vermeden sınıfa girdiğinde yerine oturmuş Süsen'in başında dikilmeye başladı. "Sevgilim, napıyorsun? Bu ne güzellik ya, ben seni ne kadar özledim haberin var mı senin? Nerdesin sen dünden beri hiç görmüyorum. Süsi sen bi kalksana." Süsen'i kolundan tuttuğunda beklemediği anda oturduğu yerden kaldırıp kendisi oturdu ve kendisini soru işaretleriyle dolu gözlerle izleyen ikiliye baktı.

"Ne? Sevgilimi özledim. Hadi hoca gelecek gidin yerinize."

"Oğulcan orası benim yerim zaten, senin yerine gitmen gerekiyor."

"Ya Süsi, ilk defa sevgili yapmışım gider misin yanımızdan? Yapıştın kaldın yakamıza." Ömer kollarını göğsünde birleştirmiş sessizce ikiliyi izliyordu. Biraz da keyifliydi.

"Ben mi yapışmışım? Oğulcan seni bir döverim, saçmalama kalk hadi yerimden." Oğulcan, Elif'i çaktırmadan dürttüğünde Elif genişçe gülümseyerek başını Oğulcan'ın göğsüne yasladı ve masumca arkadaşına baktı.

"Ya Süsen, biraz idare etsen olmaz mı?" Süsen karşısındaki kızın gülümsemesine dayanamazken çok yanlış bir karar verdiğinin farkındaydı fakat yine de "Peki." dedi, "Ama sadece birkaç ders."

"Ya, git yerine hala birkaç ders diyor ya. Ben ne zaman kalkarsam o zaman. Hadi git, sülük." Oğulcan Ömer'e bakıp sırıttığında Süsen arkasındaki adama dönüp sinirli olduğunu düşündüğü bakışlarını gösterdi. "Hep senin başının altından çıkıyor değil mi?"

Ömer bütün ihalenin üzerine kaldığını fark ederek göz devirdi. "Oğulcan benim dememle yanımdan kalkar mı sence? Ne alakası var sessizce durmuş izliyorum."

"Tabii kesin öyledir. Of neyse. Sana da o sülüğü göstereceğim ben." Masasına koyduğu kitapları ve çantasını alarak arka sıraya geçerken Oğulcan'ın sırıtışı sinirini bozmuştu fakat her zaman isteyip Oğulcan'ın hiçbir zaman izin vermediği şeyi yaptığında bütün siniri geçmişti. Belki yanlış bir zamandı ama çok güzel bir andı.

Ömer bütün masumluğuyla yanına oturduğunda sınıfa giren insanlar ve öğretmenle sessizce fısıldadı. "Gerçekten bir suçum yok. Haberim yoktu."

"Tamam Ömer, bir şey demedim." Hocanın verdiği komutla yerlerine tekrar otururken Ömer yavru köpek bakışlarıyla yanındaki kıza bakıyordu. "Bana niye sinirlisin o zaman?"

"Sinirli değilim."

"Süsen, Ömer. Kendi aranızda konuşmayın artık." Süsen şirince gülümseyip özür dilediğinde herkes kendi haline dönmüş ve derse başlamışlardı.

biliyorsun | süsömTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon