ilgisiz bırakılan çiçek

221 13 8
                                    

Bir gün kocaman sarayda yaşayan bir prenses varmış, ismi gibi narin bir prensesmiş. Kocaman sarayda bütün insanlar çevresinde dönüp duruyorlarmış fakat o çok mutsuzmuş hatta dışarıdan onu gören insanlar onun bu durumunu gördüklerinde kendi aralarında konuşarak prensesi yargılıyorlarmış ama hiçkimse küçük prensesin yalnızlığını bilmiyormuş. Akşam olup odasına girdiğinde bütün insanlar yok oluyormuş, koskoca odasında küçücük kız bir başına kalıyormuş. Ne babası geliyormuş yanına ne annesi bir iyi geceler öpücüğü veriyormuş.

Kız bir gün camdan dışarıya bakarken bir çocuk görmüş annesiyle el ele. Annesi bahçede çalışırken bir yandanda çocuğuyla oynayıp onunla gülüp eğleniyormuş. Çok özenmiş kız bu duruma onun annesiyle babası hep meşgullermiş ve bir kez olsun onunla oynamamışlar. Kız hemen babası Kral'ın yanına gitmiş. Kral yine masanın başında önünde bir düzine kağıt onlarla ilgileniyormuş.

Babası kapı sesini duyup kaşları çatık bir şekilde kapıya bakmış. Prenses babasının ona baktığını görünce hemen saygıyla eğilmiş. "Babacığım bahçede oyun oynayalım mı? Hava çok güzel." diye sormuş masumca.

Babası hemen ayağa kalkmış kızın yanına gelmiş. Kız çok sevinmiş yaşasın babam benimle oyun oynayacak diye ama babası her zamanki gibi şaşırtmamış. Kızı kapı dışarı etmiş. "Git seninle yardımcılar oynasın, o kadar insan var, ben çalışıyorum."

Kız da bu sefer annesinin yanına gitmiş o da bir sürü kadınla elbiselerle ilgileniyormuş bu yüzden hiç sormadan odasına çekilmiş kız. Yine her zamanki gibi bu küçük yaşta tam oyun oynama zamanlarını odasında yalnız başına oturarak geçiriyormuş. Kız bu yüzden hep geceyi sevmiş. Gece olsun ki oyun oynayan çocukları, el ele tutuşan anne çocukları görmeyeyim diye düşünürmüş. Çünkü gece herkes yalnızmış, sadece geceleri prensesin yalnızlığı gözüne kötü gelmiyormuş. O prenses dış kapının dış mandalı bile olamamış ailesinin gözünde. Öyle yalnız hissetmiş ki başka evlerin kapısının önüne tüneyen kimsesiz bir kedi bile olamamış.

"Süsen! Süsen cevap ver!" Kulaklarına dolan uğultulu ses bilincini yerine getirmeye yetmemişti fakat ani sarsılmayla gözlerini araladığında birinin kucağında olduğunu anlayabilmişti. "Anne.." Sessiz fısıltısı sesini duyurmaya yetmemişti. Nefes alamıyor, hiçbir şeye gücü yetmiyordu.

Küçük öksürükleri temiz havayla buluştuğunda büyük öksürüklere dönüşmüş gözlerini aralamıştı. Gözünü açtığı anda gördüğü alevler ve sevinç çığlıklarıyla ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Sesini tanıyamadığı onlarca kişiden ismini duyuyordu fakat yanında olmasını istediği tek kişinin ismini tekrarladı, "Anne..."

Ömer etrafına kısa bir bakış attığında tek görebildiği topluluk arkadaşlarıydı. Ailesine dair tek bir iz yoktu. "Buradayım, buradayız herkes burada, korkma burdayım ben." Sırtı yumuşak zeminle buluştuğunda öksürüklerinin arasında konuştu, "Nefes alamıyorum." Tanımadığı bir ses ona korkmaması gerektiğini ve dahasını söylüyordu fakat bilinci tekrar yavaş yavaş kapanıyordu. Bütün sesler tekrar uğultu haline gelirken gözleri kapandı.

"Süsen, niye gözleri kapandı, ne oluyor?" Ömer, kaybetme korkusuyla burun buruna kalmıştı. Ne yapacağını bilememiş sadece onu kurtarabilmek için koşmuştu. Elleri de kalbi gibi titrerken ambulansa binmiş bilinci kapalı şekilde yatan sevgilisinin eline uzanmıştı. "İyi değil mi?"

"Çok duman solumuş." Gerisini duymadı, duysa da anlayamazdı. Elini tuttuğu sevgilisi için tek yapabildiği dua etmekti.

Ne kadar sürdü, ne zaman hastaneye geldiler ya da acil servise ne zaman alındı bilmiyordu. Doktorlar sevgilisiyle ilgilenirken kenarda durmuş pür dikkat hareketsiz yatan kızı izliyordu.

biliyorsun | süsömWhere stories live. Discover now