~ Düşman Krallıklar ~

89 7 48
                                    


Bu bölümü, yorumlarını hiç benden esirgemeyen ve düşüncelerini benimle paylaşan, bbb_famous_88 adlı okuyucuya ithaf ediyorum. Umarım güzellikler hayatından hiç eksik olmaz.🍀

Uzun bir bölüm oldu. Sevgilerle... Keyifli okumalar! 📚 

●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●

Kabulleniş zor bir eylemdi ve yaklaşık beş saattir bu eylemi yapmaktaydım. Bambaşka bir evrenin tam ortasına düştüğümü zor da olsa kabullenmiştim ama hâlâ kafamda konduramadığım düşünceler vardı. 

Sert rüzgarın, üzerimdeki geceliği ve saçlarımı uçuşturduğu balkondaydım yine. Beş saattir, odanın her yerinde volta atmıştım ve sonuç olarak kendimi bu balkonda bulmuştum. Bu ihtişamlı yapıtın, neredeyse en üst katındaki balkonunda olduğum için tüm şehir gözlerimin önündeydi. 

Emma'nın dediğine göre, şu anda 'Deantra' denilen bir şehrin sarayındaydım. Deantra, Vegaren'in, yani bulunduğum dünyanın sadece bir krallığıydı ve Vegaren oldukça büyük bir yerdi. Anladığım kadarıyla nasıl ki benim geldiğim evrenin adı Dünya idi. Bu evrenin adı da Vegaren'di.

Emma'da yaşlı kadının beni neden bu evrene gönderdiğini bilmiyordu. Üstüne üstlük, neden evren değiştirir değiştirmez bu sarayda gözlerimi açtığımdan da haberi yoktu. Bildiği tek şey, benim hakkımda gördüğü rüyaydı fakat, neden benim hakkımda bir rüya gördüğünü de bilmiyordu. 

Yani elimde tuttuğum bilgi neredeyse sıfırdı ve buradan nasıl kurtulacağımdan da haberim yoktu.

Gerçekten harika!

Gözlerimi benden çok çok ötede, kanat çırparak havada süzülen yaratıklardan çekemiyordum. Bu yaratıkları görüyor olmam bile normal bir yerde olmadığımı kanıtlıyordu ve ben artık kabullenmiştim.

Başka bir evrendeydim.

"Saatlerdir bir şey yemedin." Diyerek balkona çıkan Emma'ya bakmadım. Çünkü gözlerimi bir an bile o yaratıklardan çekecek olursam bu tarafa doğru gelebilirler gibi hissediyordum.

Sadece kitaplarda ve efsanelerde gördüğüm bu ejderha denilen yaratıklar hakkında çok bilgim olmasada, ölümden beslenen yaratıklar olduğunu duymuştum ve benden çok uzakta da olsalar, onlardan korkuyordum. Oysaki dün gece, bayılmadan önce o yaratıklardan birini çok yakından görmüştüm. Fakat ayıldıktan sonra iyice düşünmüştüm ve o yaratığın gördüğüm ela gözlü adamla hiçbir âlâkası olmadığına karar vermiştim. Muhtemelen o ela gözlü adam ölmüştü. Aptallığı yüzünden öldüğü için, içim yanmıyordu. 

Hangi aptal sırf yakalanmamak için şu yükseklikteki balkondan atlardı ki?

"Hey! Kime diyorum?" Elini gözümün önünde sallayan Emma ile gözlerimi zorlukla o yaratıklardan ayırdım.

"Ne oldu?" Dedikten sonra, yüzüme gelen saçımı kulağımın arkasına iterek yüzüne baktım. 

"Ne mi oldu? Yaşam belirtileri vermiyorsun. Artık hayata dönsen diyorum. Tamam gözlerini açıp kapatman ile tüm hayatın değişmiş olabilir ama bu yaşamdan kesileceğin anlamına gelmez. İki saattir senin yerinde olsam ne yapardım diye düşünüyorum ama senin gibi susup hayatı sorgulamayacağımdan gayette eminim. Ayrıca-"

"Benim gibi susmayacağına an itibariyle bende eminim." Diyerek sonu bitmeyen konuşmalarına imada bulunduğumda gözlerini devirdi. Aslında bende çok konuşan geveze insanlardandım fakat, şu an şok etkisi olsa gerek konuşasım yoktu. 

"Çok komik." Diyerek yüzünü buruşturdu. Bana, sanki kırk yıllık arkadaşıymışım gibi muamele yapıyordu. Belki benimle empati yaptığındandı, belkide karakteri gereği öyleydi fakat garipsesem de rahatsız etmiyordu. 

~EJDERİN KALBİ~Where stories live. Discover now