16.Bölüm

5 1 0
                                    

Aurore,Ormanları incelemeyi her zaman çok severdi.Ormanlar her zaman ona sessiz,sakin ve Yüce Aether'in birer yaratma harikası olarak görürdü hep.Ağaçların büyüklüğü,Aurore'nin içerisinde 'bu varlıklar mistik ve kutsal sanki' diye bir düşüncenin geçmesini sağladı

Symiren yavaş yavaş yürürken,Aurore bu Ormanın ne kadar harika ve güzel olduğuyla ilgili yorumlarda bulunuyordu.Auren ise Aurore'nin çantasında uyumakla meşguldü

Büyükanne Orabelle,bir periydi ve periler genel olarak Ormanlardan gelirlerdi.Belki Büyükanne Orabelle,bu Orman hakkında bir yada iki şey biliyordu

Ormana girdiklerinde Büyükanne Orabelle'in bir şeyler dediğini duymuştu ancak Ormanı incelemekle meşgul olduğu için onun sesleri birer fısıltıdan ibaretti

"Büyükanne? Bu Orman hakkında bir şeyler biliyor musun?"

Bir yanıt gelmedi.Aurore hafiften kahkaha attı

"Büyükanne,bizi yönlerdirme konusunda fazla ciddisin bakıyorum hiç sesin soluğun gel-"diyemeden Aurore'nin yüzündeki gülümseme soldu

Büyükannesini görebilmek için kafasını yana doğru uzatmıştı ama bir şey fark etmişti.Büyükannesi ortalarda yoktu.Symiren'in iplerini çekti ve Symiren'in durmasını sağladı.O âna kadar Symiren'in sarhoş gibi yürüdüğünün farkına bile varmamıştı

Hızlıca Symiren'den indi ve etrafına bakmaya başladı.İlk önce Büyükannesi önde mi diye kontrol etti ancak tam da tahmin ettiği gibi orada değildi.Panikla kollarını birbirine sarmaladı ve etrafına bakınmaya başladı

Ormana girerken içinde ters bir his vardı.Bu yüksek ihtimalle Büyükannesinde de vardır diye fazla umursamamıştı.Malum,Bu gezegen fazlasıyla Sihirli Orman ile doluydu ancak hepsi fazla uzakta olduklarından Aurore bu mekanın sihirli bir orman olacağını fark etmemişti

Yerdeki su yeşili rengindeki gazı fark etti.Tıpkı bir sis gibi tabanı sarmalamıştı bu sis ama sadece tabandı.Yukarı falan çıkmamıştı.Sanki yerdeki toprakta olan bir sisti bu

Aurore buna anlam veremedi ve daha fazla sorgulamadan etrafına bakmaya başladı.Derken aniden kulağına hafiften fısıltılar gelmeye başladı.Hatta ilk fısıltı o kadar ani olmuştu ki Aurore olduğu yerde hızlıca dönmüş ve ellerini göğüsünde birleştirerek kendini resmen kasmaya başlamıştı.Korku ile etrafına bakınırken kimseyi görememişti

"Merhaba...Kimse var mı?"

"Sen kimsin?"

Fazlasıyla ince sesli olan bu ses hem fısıltı ile birleşince Aurore olduğu yerde titredi.Sesin Büyükanne Orabelle'e ait olmadığı aşikardı

"Asıl sen kimsin? Ve Büyükannem nerede? Hemen yanımdaydı ve bir anda yok oldu"

"Hmm...Ne olduğunu bilmiyoruz.Sen bize kim olduğunu açıklayacak mısın?"

Bu seferki kalın erkek sesi o kadar ukalaca konuşmuştu ki Aurore sinir olmuştu.Elini beline götürdü ve kılıcının kabzasını tutmaya başladı.Aniden bu sefer daha ince sesli ve daha da ukala bir tonla bir kıkırdama sesi geldi

"Madem böyle oynamak istiyorsun.O zaman bizde aynı bu şekilde oynarız"

Zihnindeki fısıltı hem alaycı hemde tehdit vari konuşunca Aurore,kılıcını yavaş yavaş belindeki kemerden çıkardı ve kendi vücudunun önüne gelecek şekilde kafasını korumaya çalıştı

Yaptı yapmasına ama arkasından biri Aurore'yi sert bir biçimde ileriye doğru itince.Aurore,çok sert bir biçimde yüzükoyun yere doğru düşmüştü.Symiren olduğu yerde stresle sesler çıkarırken çantadaki Auren ise viyaklıyordu

Elysium Krallığı-Prenses ve KaranlıkWhere stories live. Discover now