12

10 4 16
                                    

Ben piknik yapmak istediğimi söyleyince Ömer bizi kafenin yakınlarındaki bir parka götürmeye karar vermişti.

Şimdi ise markete girmiş piknik için yiyecek birşeyler alıyorduk.

Ömer sepete baktı ve bana döndü.

"Almak istediğin başka bir şey var mı?"

Alışveriş sepetine ve içindekilere baktım.

Kola, baharatlı cips, baharatsız cips, kakaolu kek, çikolata, kraker...

Çekirdek!

"Çekirdek almadık."

Sepete baktı ve tekrar bana döndü.

"Onu da çerezciden alırız güzelim. Market cipsleri garip, tatları kötü oluyor."

Söylediği diğer şeyleri umursamazken güzelim demesi ile kendimi garip hissettim. Midem kasıldı, kalbime anlık ve tatlı bir sızı girdi.

Ne oluyor lan?

Kasaya geldiğimizde aldıklarımızı yerleştiren Ömer'e baktım.

Sarışın, 1.80 boylarındaydı. Mavi gözleri ile oldukça sevimli olan suratının aksine yapılıydı.

"Spor yapıyor musun?"

Bir anda sorduğum alakasız soru ile kaşlarını çattı ama sonra gülümsedi.

"Profesyonel olarak hayır ama arkadaşlarla maç olursa giderim."

Söylediğine kafa sallayıp kasiyerin diğer tarafta koyduğu ürünleri poşetlemeye başladım. Hepsi bittiğinde Ömer parayı ödedi. Normalde olsa izin vermezdim ama Ömer tanıdıktı. Ona karşı kendimi mahcup hissetmiyordum.

Marketten çıktığımızda yüzüme vuran güneş ile gözlerimi kıstım. Sıcak havalardan nefret ediyordum.

Elimle yüzüme yel yapıp Ömer'e baktım. Etrafına bakınıyordu ama ne yaptığını anlayamamıştım.

"Nereye bakıyorsun?"

"Çerezci arıyorum."

Ben de bir şey demeden etrafıma bakındım. Biraz ileride, caddenin karşısında bir tane olduğunu görünce dirseğimle Ömer'i dürttüm ve dükkanı gösterdim.

Birlikte oraya doğru yürümeye başladık ama bir dakika geçmeden radarlarıma giren canlı ile Ömer'in arkasına saklandım.

Köpek.

Neredeyse belime kadar gelen, siyah ve şuan oldukça öfkeli bir köpek yolumuzun üzerinde havlıyordu.

"Mavi salak mısın?"

"Ne diyorsun be!"

Beni arkasından çıkarıp tekrar yanına çekti ve koluma girerek yürümeye başladı.

Şuan kolunun koluma değmesini bile umursayamıyordum çünkü tek derdim köpeğin buraya bakmaması, gelmemesi için dua etmekti.

"Hadi, hızlı yürü biraz."

Ömer'i çekiştire çekiştire karşıya geçirdiğimde derin bir nefes aldım. Kendimi ölümün kıyısından dönmüş gibi hissediyordum.

Çerezciye girdiğimizde bizi 16-17 yaşlarında bir çocuk karşıladı.

"Yarım kilo tuzlu çekirdek abicim."

Ömer'in söylediği ile çocuk hemen bir poşet çıkarıp tarttı. Bir dakika içinde önümüze konan poşeti almak için ben uzandım.

"Başka bir isteğiniz var mı abi?"

Ömer bana döndüğünde olumsuz anlamda başımı salladım ama çocuğa dönüp tekrar konuştu.

"Sen bize 200 gram da leblebi tart abicim."

Canının çektiğini düşünerek sessizce etrafı izlemeye devam ettim. Hemen onu da alıp parayı ödediğimizde Ömer'e döndüm.

"Olmadı böyle."

"Ne olmadı?"

"Hepsini sen ödedin."

Gözlerini devirdi ve koluma girdi.

"Eee, yani?"

"Bir dahaki sefere ben ısmarlayacağım."

Karşı çıkmak yerine gülümsedi ve yürümeye devam etti.


















YETER BU KADAR

Herkesin vardır bir Ömer'i...

Neyse dert yok, tamamen pozitif ve enerjik bir gün bugünnnnnnnn

Hastayım.

Heryerim ağrıyor yine de bölüm yazdım, lütfen oy vermeyi unutmayın🥹

İyi okumalar<3

Du hast das Ende der veröffentlichten Teile erreicht.

⏰ Letzte Aktualisierung: May 14 ⏰

Füge diese Geschichte zu deiner Bibliothek hinzu, um über neue Kapitel informiert zu werden!

BİZİM PARKWo Geschichten leben. Entdecke jetzt