12

83 12 11
                                    

"Ersincim son teslimatı da yaptım."

Kapıdan içeri nefes nefese girip kendini köşedeki tekli koltuğa bıraktı. Amcasının çırağının okulda olduğu saatlerde ağır işleri kendisi yapıyor, biraz olsun it kopuk kimliğinden çıkmak için çaba sarfediyordu. Ya da geçen yediği dayağa yenisi eklenmesin, başına yeni işler açmaya kalkışmasın diye amcası sürekli çalıştırıyordu. Yaşadığı yerde de babasının fabrika işlerine yardım ettiği için çok zorlanmıyordu gerçi.

"Oğlum öğleden sonra perde kumaşları gelecek sana zahmet bir arkadaşını al da gidip getirin."

Amcası önündeki makinanın dokunmatik ekranında bir şeyler yaparken konuşuyordu. Emir amcasına yeşil baygın gözleriyle bakarken aşırı yorgun olduğunu hissetti. Ayın belli zamanları bi çöküntü geliyordu ve tam olarak o günlerdeydi.

"Amca yarın halletsem olur mu çok yorgun hissediyorum."

Orta yaşlı adam belini doğrultup ipleri sallanan gözlüğünü çıkarıp çatık kaşlarıyla yeğenine baktı.

"Hasta mısın oğlum, neyin var?"

Emir gelişi güzel elini sallayıp yanıtladı.

"Yok yok bi halsizlik gibi bir şey dinlenirsem geçer."

Amcası usulca kafasını sallayıp işine devam etti.

"Ben giderim o zaman sen eve git yat dinlen."

"Yok sen gitme, yarın alsak olmuyor mu?"

"Olur, olur da şerefsiz Hamdi siparişleri zamanında almayan kişilerin mallarını yeni müşteriye satıp yerine defolu olan malları koyuyor. Çok önemli değil hasarları ama illaki fark eden oluyor, müşteriye mahcup olmayalım."

Uzun uzun anlattığında Emir kafasını salladı.

"Sen merak etme git eve ben olmadı Murat'ın oğlunu yanıma alıp giderim yardım eder o, sağ olsun."

"Murat kim?"

"Eski dostum, Allah taksiratını affetsin. Kendisi göçüp gitti ama arkasında en az onun kadar vefalı oğlanlar bıraktı."

"Tanıyor muyum acaba, çocuklarının isimleri ne?"

"Küçük olanın adını hep unutuyorum. Büyüğü Alper. Aşağıdaki lokantacı  Kamil'in ortağı."

Emir duyduğu isimle baygın bakışlarını düzeltip amcasını daha dikkatle dinlemeye başladı.

"Babasının ölümünden sonra dişini tırnağına takıp çalıştı. Bir zamanlar garsonluk yapan çocuk şimdi koskoca restoranı işletiyor. Aslan gibi oğlan arada gelip halimi hatrımı sorar ağır işlere yardım ederdi."

İçinden demek o gece ağzıma sıçsa da amcam yüzünden orada öylece bırakmadı diye düşündü. Dudaklarını kemirirken düşüncelerden sıyrılıp hinlikle gülümseyip ayağa kalktı. Allah Allah anlık enerji dolmuştu.

"Amca sen dur o zaman ben Alper'i alıp siparişleri almaya giderim. Hem çok yormaz iki kişi olursak."

Karşısında kendinden oldukça kısa adamdan itiraz cümlesi dökülecek gibi olunca hızlıca yanına varıp dolu yanaklarını elleri arasına alarak sıkıca öptü.

"Bir şeyim yook, merak etme."

Arkasını  dönüp koltuğun içine düşmüş olan telefonu arka cebine sıkıştırıp kapıya yöneldi.

"Hadi gittim ben!"

"Deli çocuk."

Gülerek kendini dışarı attığında daha önce gördüğünü hatırladığı restorana doğru adımlamaya başladı. Çok uzak olmasa da epey bi yürümesi gerekiyordu.

On dakika sonra vardığı mekanı dışarıdan alıcı gözüyle süzdü. E gayet güzel duyuyordu bu mağara kaçkını az da olsa zevkliymiş diye geçirdi içinden.

Kapıya yöneldi, tam gireceği sırada içeriden bedenini saran siyah bi tişört altında da aynı şekilde siyah kot pantolon giyinen Alper çıktı. Anında kaşları çatılırken tesbihinin sallandığı elini cebine yerleştirip göz kırparak kafasını salladı. 'Yine ne var kodumun fenerlisi' der gibi.

Emir yüzüne yapmacık diye bağıran bi gülüş yerleştirdi.

"Amcam gönderdi beni."

İfadesinin düzeldiğini görünce içinden zafer çığlığı yükseldi.

"Hayırdır bir sıkıntı mı var?"

"Evet çok büyük."

"Ne oldu oğlum söylesene?"

"Perdeler."

Çenesinin kasıldığını gören Emir biraz daha devam etmek istese de kış uykusunda yatan bir ayıyla oynanmaz diyerek yeni atasözünü bir kenara yazmayı aklına not edip devam etti.

"Önemli bir şey değil ya. Kumaşçıda bizim perdeler varmış Amcam onları almam için gönderdi."

"Oğlum burası kumaşçı mı sen benimle kafa mı buluyorsun."

Emir yapmacık olmayan bir kahkaha  attığında karşısında sinirle bakan galatasaraylının yüzündeki donuklaşmayı gördü. Ardından boğazını temizleyip devam etti.

"Hayır amcam seni de yanıma almamı söyledi yardım için. O kadar ağır şeyi nasıl tek başıma taşıyayım yardım lazım."

Hâlâ donuk ifadesiyle bakarken tesbihli elini cebinden çıkarıp araba anahtarı uzattı. Kafasıyla arka tarafta bir yeri işaret edip konuştu.

"Al git ortağın arabasıyla hallet, işin bitince bırakırsın."

Emir iki saniyelik beyin fırtınasının ardından hemen cevap verdi.

"İyi de benim ehliyetim yok ki."

Yalan ağzına yuva yapmıştı adeta. Bir fenerliden de bu beklenirdi zaten.

Alper derin bir iç çekip kafasını salladı ve içeriden üzerine kot bir ceket alıp giyinerek siyah arabaya ilerledi. Emir hareketlerini izleyip peşinden devam etti.

Arabaya yerleştiklerinde Emir hâlâ aynı ortamda kavga gürültü olmadan durabildiklerinin şokundaydı.
Alper tüm dikkatini yola vermişken, yanındaki fenerli kaçamak bakışlarıyla onu süzüyordu.

akşam fener götten verecek darısı emirin başına

şereftir seni sevmekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin