<7> Terk Edilmiş Ev

358 36 7
                                    

Genç o rüyadan sonra kendini rahatlatmamaya ant içmiş gibiydi adeta. Hala da kalkık duran aletini görmezden gelirken bol pantolon ve bol gömlek ile saklayabildiği kadar saklamaya çalışacaktı. Dışarının soğuğu işine yaramıştı.

Derin bir nefesi ciğerlerine hapsederek saatlerdir bakmadığı yatağa kısa bir bakış atmıştı utançla. Sanki gerçek hayatta o yatakta bir ilişki yaşamış gibi havalara girse de bu bir rüyaydı. Biliyordu ama kendine yediremiyordu. "Olmayan aklımı s***ler" dedi ve kalın ceketini alarak kendini zar zor evden attı. Herşeyden uzaklaşıp kafa dinlemek istiyordu. Evinde, odasında dahi rüyaları artık onu rahat bırakmıyorken kendini küçük yaşlarda kardeşi ile hep geldiği o yerde buldu. Yüzünde anında oluşan tebessüm ona yaşadığı çoğu şeyi unutturdu saliselik de olsa. Dört tarafı ağaçlarla çevrili olan yer dışarıdan bakıldığı zaman çevrelenmiş bir bahçeyi anımsatıyordu. O sık ağaçların yanı başında ise terk edilmiş bir ev vardı.

Eskiden oraya korka korka girsede şimdi yüzünde yalnızca duygusuz bir ifade vardı demin tebessüm etmesine tezat. Terk edilmiş evin eski püskü kapısına kadar gelerek itekledi. Sanki bunu beklermiş gibi açılan kapı ve içeriden bir an da çıkan kuş ile korkuyla bir ses çıkarırken beraberinde uçup giden kuşa sesli küfür etmişti. "A*** k***senin". Sonra da kfürüne göz devirerek adımını evin içine attı.

Olmayan camlardan içeri giren rüzgar, cama zar zor monte edilmeye çalışılmış bir kaç tahta ve içeride ki tüm eski püskü eşyalar ile hala aynı durduğunu farketti ama yalnızca tek bir farkla. "Niye temiz lan burası?" demesi ve ensesinde hissettiği o sıcacık nefes beraberinde olurken canını teslim edeceğini düşündü. Korkuyla arkasını dönüp kim olduğuna baktığında arkasından vuran güneş ışığı ile duran celladını gördü. Geriye gitmek istedi ama adam ona izin vermedi. Elini gencin büyük ama kendisine nazaran küçük olan boyna elini atarak sıktı.

Nefessizlik ile ellerini adamın bileğine attı Oğuz çekmek istesede adam milim kımıldamıyordu. "Bırak!". Adamın kaşları çatıldı. Oğuzun yüzüne yaklaştı ve dişleri arasından fısıldadı. "Evimde ne işin var?". Genç duyduğu cümle ile kaskatı kesilirken adam bu halini anlayarak elini biraz gevşetti ve onun nefes almasını sağladı. "Ben evin olduğunu bilmiyordum". "Burayı nasıl buldun?". "Kardeşimle küçükken gelirdik. Ne bileyim lan ben şimdi ev olarak sahiplendiğini". Sinirle çıkan sesi ile adamın eli yeniden sertleşti. "Atarını s*** senin". Nefessizlik ile gözleri kapansa da adam oyun oynar gibi tekrar gevşetti baskısını.

Oğuz içinden sayısızca küfürleri adama hediye etse de dışından yapamıyordu bunu. Ölmek istiyordu ama bu deli feci bir şekilde ölmek yoktu aklından. Tatlı ve acısız istiyordu ne kadar ölümün acı dolu olacağını bilsede. "Bir daha gelmem merak etme". ters tavrına bir şey demedi adam yalnızca boş boş baktı ona ve bir an da elini çekti. Genç boynundan giden hamleyle yerinde sendeledi. Ters ters adama bakıp yanında geçmek istese de adam izin vermedi. Kolunda tutup sertçe tekrar aynı pozisyonuna getirdi onu. "Niye geliyordunuz buraya?".

"Cevap vermek istemiyorum". Adamın yüzünde alaylı bir tebessüm oluştu gencin bu umursamazlığı ile beraberinde ise sağ elini sertçe yumruk yapıp başının hemen yanına öfkeyle vurması ile gencin dili açıldı bir an da kendine bu halini yediremesede. O yumruğun hissi hala çenesinde vardı, yenisini çekmek istemiyordu. "Oynamaya geliyorduk". Bir müddet sessiz kaldı adam bir şey düşünürmüş gibi. Oğuz ise gözlerini özlediği evin içerisinde hasretini gidermeye çalışır gibi dolaştırmaya başladı ama adamın da onu keskin bakışlarıyla izlediğini biliyordu. "Niye kaderime çizildin lan sen?". Genç duyduğu cümle ile şokla adama bakarken adam olduğundan daha öfkeli duruyordu. "Ne?". Gözlerini devirerek uzaklaştı Veysel ona şaşkınca bakan gençten.

Şaşırması bile gıcığına gitmeye başlamıştı adamın. 'Ne' diyerek açtığı dudakları, olabilirmiş gibi büyüttüğü gözleri ve anında kızaran yanakları yüzüne sayısız yumrukları vurmasına ve o ifadeyi bozmak istemesine neden oluyordu. "S*** veledi" dedi bir an kendini tutamayarak. "Ağır ol". Hızla gence döndü ve o ifadenin bozulup yerine daha feci bir ifade aldığını gördü. Şimdi de kaşları çatık, gözleri bir kedi edasınca kısılmışken boynunda çıkan damar o tüm tatlılığı alıp sert bir hava veriyordu. "Celladına atarlanarak ölümü çekme kendine çocuk". Bir adım attı genç ona sinirle. "Ulan zaten öldürmüyorsun, işime gelir ne de olsa". Bir müddet birbirlerine boğa görmüş gibi sinirle bakarlarken genç ağzını tutamadı. "Niye öldürmüyorsun beni? Kıyamıyor musun yoksa?".

Belki de hiç daha önce katil olmadığı içindir diye düşünüyordu. Bir cana kıyamıyordu bu koca adam. "Çeneni kapat yoksa şimdi elimde kalırsın". "Umurumda mı sence? Yaşamak umrumda dahi değil". Tek kaşı halavanan adam elini dibimde duran gencin kalkık duran aletine attı elini. Genç gelen bu ani hareketle kaskatı kesilip inlemesini dudaklarını birbirine bastırarak engellerken ne olduğunu anlayamadı bir an.

"Dünya umrunda değil ama tüm dünyalık hisseli hissediyorsun. Ölmek üzere olan bir adam neden aletini kaldırır ki?" dedi alayla adam. Yüzünde oluşan o yamuk tebessüm ile gencin canını acıtmak için aletini sıktı ve onun yüzünün buruşmasını zevkle seyretti. "Bırak beni" diyerek elini kendinden çekmek istese de adam gencin bu her hareketinde daha da sertleştiriyordu tutuşunu.

"Sapık mısın oğlum sen?" dedi genç bir ihtimal kurtulmak için. Başarmış olucak ki adam bir an da kaskatı kesilen yüzü ile elini ondan çekerek geriye adımladı, hatta öyle çok adımladı ki aralarında neredeyse metreler vardı. Şaşırdı genç ani hareketle. "Sapık değilim" dedi ve çocuk gibi gözlerini kaçırdı. Genç, adamın bu haline beş karış açılmış ağzı ile bakakalmıştı. Daha demin ona güç gösterisi yapan adam gitmiş yerine suçlu bir çocuk gelmiş gibiydi. "Ne oluyor lan?" dedi bir an kendi kendine, sonra da cümlesini devam ettirdi. "Tamam, değilsin. Bir şey demedim say"diyerek kendine gelen adamdan gözlerini çekti. Belki de travması vardır diye düşündü.

Aralarında garip bir sessizlik peydah olmuşken adam bu sessizlikten rahatsız olarak onun yanına hızla gelip bileğinden tuttu ve tek kelime etmesine izin vermeden evin en uzak köşesinde olan odaya doğru yürüdü. Genç son dualarını okurken adam sinirden uzaktı. Aksine onu ilk defa öldürme planları yapmıyordu, yalnızca bir şey sormak istemişti ve bunu istediği gibi de aniden icraate dökerek elinden tutup oraya doğru götürüyordu.

Odanın önüne geldiklerinde genç kapının diğer kapılara tezat yeni olduğunu gördü. Bir an merakla adama bakıp tekrar kapıya dönmesi ve açılması da beraberinde olurken içerisini adeta bambaşka bir ev olduğunu görmüştü.

Bir şeyi dışına göre yargılamayın cümlesini şimdi gayet de net anlıyordu. Evin dışı adeta dökülse de bu odanın içerisi gayet de temiz ve lüks duruyordu. Bir köşede yatak, yatağın yanında kitap rafı, yatağın karşısında güzel bir elbise dolabı ve tam çaprazda çalışma masası ile güzeldi ama bu güzelliği en çok da odanın görünmeyen kısmında duran güzel bir çiçek ve onun hemen üstünde duvara monte edilmiş hamile bir kadın resmiydi.

Gencin gözleri odadaki tüm şeyleri görmezden gelirken adımları o fotoğrafa doğru ilerledi. Gözleri arkasından onu izleyen adamın gözlerine benzeyen bu kadının kim olduğunu anlamamak aptallık olurdu. Adamın ne kadar maskesinden dolayı yüzünü görmese de annesine benzediğine emindi. "Annen mi?" diye bir soru iletti. Cevap beklese de adam ona tek kelime etmedi, yalnızca yanına gelerek çiçeğin üstünde ve çerçevenin altında kalan yerde ki yazıları gösterdi. Küçük yazılmış olsa da genç orada ne yazdığını gayet de iyi biliyordu.

"Bunu küçükken sen mi yazdın?"

§§§§§§§§§§§§§§§§§§§§§§§§§§§§§§§§§§§§§§§§§§§§§§

Hmmmmm

Av BxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin