Sedu 9. Bölüm

2.5K 197 65
                                    

Şimdi başa saralım; mutfağa gitmek için ayaklanıyor ve o sırada Siboya'ları düşünüyordum. Daha sonra Yiğit ile karşılaşıyorum ve alaycı bir gülüşten sonra benimle konuşuyor! Olaylar tam da bu şekilde gelişmişti. Yada ben hayal görmüştüm. Evet evet en mantıklısı da buydu zaten. Sonuçta Yiğit'in konuşamadığını biliyorduk ama hayal değil de duyduğum şeyleri Yiğit söylemişse, bu demek oluyor ki artık O'nun da düşüncelerini duyabiliyorum. Tabii ya! Beni buraya, gücüm yavaş yavaş yerine otururken, kötü adamlardan gizlemek için getirmişlerdi. Şu anda Yiğit'i duyduğuma göre demek ki artık bu yetenek tamamen bana adapte olmuştu. Bu beni bir yandan mutlu ederken bir yandan da hayal kırıklığına sürükledi. Çünkü bir an için Yiğit'in konuştuğunu sanmıştım. Ama yanılmışım.

Durun bir dakika, Yiğit biraz önce ne düşündü? Siboyalar! Ama ben kimseye Siboyalar hakkında bir şey söylemedim ki. Yoksa... Yoksa Yiğit'te mi düşünceleri duyabiliyordu? Eğer öyleyse şu an düşündüğüm şeyleri de duyuyor olmalıydı. Karamel soslu waffle aşkına!

Ama öyle olsaydı bu durumdan haberdar olurdum değil mi? Ki düşüncelerimi duyuyor olsaydı bu şekilde bakmazdı bana. Bu adam niye bana böyle garip bakıyor!? Gerçi saniyelerdir yüzüne bakıp çılgınca şeyler düşünürken, yüzüm şekilden şekile girdiği için olabilir mi?

Sağ elini ensesine koyup, "Hayalet görmüş gibisin." diye düşündü. Yiğit'te mi düşünceler yoluyla benimle iletişim kurmaya çalışıyor yoksa?

Düşünceleri öyle sesliydiki sanki benimle konuşur gibi... İlk defa düşüncesini duyduğum bir insanın ses tonunu da kafamda canlandırabiliyordum. Ve bu ses öyle pürüzsüz geliyordu ki... Kadife gibi de yumuşaktı üstelik...

"Neyse, anlaşılan senin konuşmaya niyetin yok. Yemekler soğumak üzere, haberin olsun. Selim, biraz daha gelmezsen menüde donmuş et olacağını söylememi istedi." diyen Yiğit odadan dışarı çıktı.

Hayır hayır. Bu, düşündüğüm şey değildi. Yiğit bunların hiçbirini aklından geçirmemişti çünkü şu an farkettiğim kadarıyla aslında aklını okuyamıyordum. Yiğit tüm bu konuşmayı harf harf, kelime kelime cümlelere dökmüştü! Yiğit gerçek anlamda benimle konuşmuştu! Bir kaç saniye olayın şaşkınlığını üzerimden atamadım. Fakat yavaş yavaş idrak edince hızlıca odadan çıkıp, henüz merdivenlerin başında bulunan Yiğit'i durdurdum.

"Sen... Konuşuyorsun?"

Yiğit, başını bana çevirip kadife sesiyle bir cevap verdi, "Evet."

"Ama nasıl olur? Seni gördüğümden beri hiç konuşmadın ve daha sonra Serap'ın düşüncelerinde senin konuşamadığını duydum. Daha sonra Selim'e işaret dili ile bir şeyler anlattın ve... İnanamıyorum gerçekten konuşuyorsun!"

Yiğit benim şaşkınlığıma anlam verememiş gibi bana bakıyordu. Benim sustuğumu farkedince, "Açıklayayım o halde; o sıra öyle gerekti ki gerekmeseydi de zaten ben konuşmayı pek sevmem. Şimdiyse artık bir engel kalmadı." diyerek merdivenleri inmeye başladı.

Hemen ardından bende merdivenleri inmeye başladım. Kısa bir boy, kısa da bacaklar demekti. Bu yüzden Yiğit'in indiği bir basamak benim indiğim üç basamağa denkti. Yiğit'e yetişmeye çalışırken, "Bu açıklamayı kabul etmiyorum, bunca zamandır niye susuyordun? Neden öyle gerekti?" diye sordum. Bana cevap vermek yerine merdivenleri inmeye devam etti. Mutfağın kapısına gelene kadar bir kaç soru daha sormuştum ama sıfır. Yiğit hiç bir soruma cevap vermemişti! Mutfaktan içeri girerken, masada tek başına yemek yiyen Selim'i işaret ederek, "Tüm sorularını Selim'e sorabilirsin." demişti.

Selim, bizim geldiğimizi Yiğit konuşunca farketti. Elindeki bıçağını tabağının yanına koyarak, "Biraz daha gelmesen, Mido senin yemeğini de yiyecekti." dedi. Eğer burada neler olup bittiğini merak etmesem, Selim'in söylediği şeye kahkahalarla gülerdim. Fakat merak duygum, açlığımdan başka neşemi de bastırmıştı. Masadaki benim için olduğunu düşündüğüm boş yere oturunca ortaya hitaben, "Artık birisi bana bir şeyler anlatabilir mi!?" diye sordum.

Seni Duyuyorum!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin