16-Ben De Biliyorum O Ateşi

131 15 3
                                    

Selamlaaar. Bu bölüm nispeten daha kısa oldu (belki de daha iyi olmuştur) çünkü bu telefon konuşmasını ayrı bir bölüm olarak yazmak istedim. 


Sesi bir haykırış gibi çıkmıştı Cihan'ın. Şimdi bir yanıt bekliyordu karşısındakinden, ama Ali susmaya devam etti. Onun suskunluğu sinirini bozuyordu, çok büyük, çok cesaretli bir şey söylemişti çünkü.

"Bir şey söylemeyecek misin?"

"Ne dememi bekliyorsun?"

"Sadece 'döneceğim' demeni."

"Niye Cihan? Sen istemedin mi gitmemi?"

"Evet, biliyorum. Şimdi gelmeni istiyorum."

"Sen sarhoş musun?"

Cihan istemsizce gülümsedi. Sesini duyuyor, onla konuşuyordu. Karşısında Ali vardı.

"Biraz. Ama söylediklerim sarhoşluktan değil."

"Bir haftada ne değişti de böyle konuşuyorsun?"

Susma sırası Cihan'daydı. Bu sorunun cevabını kendi biliyordu, ama söylemeye cesaret edemiyordu. 

"Ya işte, susarsın böyle. Cesaretin yoksa aramayacaksın." dedi Ali sitemli bir sesle.

"Doğru, cesaretim yok. Yalan söylemeyeceğim sana."

"O zaman kapatalım telefonu, bir anlamı yok."

"Ali, buraya gel lütfen."

Cihan kontrol etmek için yeniden arkasını baktı. Kimsenin olmadığına emin olunca da konuşmaya devam etti.

"Sadece bunu istiyorum senden. Sonrasını ben de bilmiyorum, ama..."

Cihan yeniden bir süre susunca Ali sabırsızlıkla araya girdi.

"Cihan içmişsin, sarhoşsun belli ki. Sırf bunun için beni yine ateşlere atıyorsun."

"Hayır ulan, hayır işte. Ben de biliyorum o ateşi artık Ali."

Bu itirafın üzerine ikisi de yeniden derin bir sessizliğe gömüldü. Bu sessizliği Selim'in sesi bozdu.

"Cihan, n'apıyorsun merak ettim seni."

Cihan elindeki telefonu indirip arkasını döndü tedirginlikle.

"İyiyim iyiyim. Sen git, ben geliyorum şimdi."

Selim uzaklaşınca yeniden telefonu kulağına koydu.

"Orada mısın?"

"Buradayım."

"Oğlum sen özlemedin mi beni hiç?"

Ali derin bir nefes alıp verdi. Cihan'ın kulaklarından giren bu nefes sesi bile içinde inanılmaz bir sıcaklık hissi yaratmıştı. Utanmasa bir kere daha böyle nefes almasını isteyecekti ondan.

"Soruyor musun bir de geri zekalı?"

Elleri önünde duran tahta çiti tutuyordu Cihan'ın. Bu cevapla resmen parçalayacak gibi sıktı o tahtayı.

"Ali, yarın gel." dedi net bir sesle.

Ali uzunca bir süre sustu. Cihan da zaman verdi ona her ne kadar sabırsızlıktan ölse de. Ama bu suskunluk uzayınca dayanamadı.

"Gelir misin?"

"Gelirim." dedi Ali kısık bir sesle.

Kocaman gülümsedi Cihan'ın dudakları.

"Atölyede bekleyeceğim seni, kaçta gelirsen gel."

"Hadi kapat, Selim merak ediyor herhalde."

"Tamam. Kapatıyorum o zaman."

Ali bir süre Cihan'ın kapatmasını bekledi bir şey demeden, ama aramayı sonlandırmamıştı bir türlü. Sonra kendisi "Ben kapatıyorum, hadi git." deyip yüzüne kapattı birden.

Kapanan telefonu kulağından indirirken Cihan'ın içi içine sığmıyordu. Yapamayacağını düşündüğü şeyler için Ali'ye umut vermek istemiyordu ama tutamıyordu da kendini. Sırf o döneceği için hissettiği heyecanı bile şimdiye kadar kimse için hissetmemişti. Bütün akşam yüzünde kendiliğinden beliren gülümseyişi zorla düzeltmek zorunda kaldı. Ama uzun zamandır ilk defa gerçekten mutlu hissediyordu. Yüzünden gizlese de içinden gülümsüyordu ve çok emindi, bu gece Ali de mutlu uyuyacaktı. Çünkü o ne hissetse kendi içinde duyuyordu.

Daçxuri / Ateş (bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin